Ellerinin saçımda gezdiği her an,
Hissediyorum kendimi ana kucağında.
Sonra bakıyorum gözlerine,
Yanıyorum aşkın kor alevlerinde.
Kayboluyorum dalga dalga saçlarının kokusunda,
Dünyadandır, belki de dünyadadır,
içimdeki sıkıntının madeni.
Bir gülüşüdür belki de bu burukluğun yok edeni.
Çabalıyorum çokça, düşünüyorum.
Düşünürken hayallere dalıyorum.
Gözünüzün parıltısı kadar aydınlık mıdır ruhunuzun ışığı?
Saçlarınız mı vermiştir güneşe rengini,
Yoksa toprak mı almıştır gözlerinizden koyu kahvesini?
Bulutlara uzanan eller kadar
Umut dolu mudur gönlünüzün bahçesi?
Beliriyor birdenbire yanındayken,
İçimde bastırdığım o küçük çocuk.
Sensizken, şekeri elinden alınmış gibi küsüyor hayata,
Sanki durmaksızın düşüp yaralanıyor o çocuk.
Düşmekten korkan küçük çocuk,
Paslıdır benim kapılarım, gıcırdar.
Çok şey değişti gidişinle.
Günler, mevsimler, belki de düşler.
Dönme geri, yadırgarsın.
Vuruldu umutlarıma prangalar, dünden de meyus.
Sarılacağım yarın sana,
Hiçbir şeyden habersiz ve belirsiz bir karanlık içinde.
Belki de son kez bakacağım o güzel gözlerine.
Eğer bakarsa senden başka bir çift göze,
Yazıklar olsun bana, bize ve aşkımıza.
Senden vazgeçiyorum.
İçimdeki çocuğun haykırışlarıyla,
Göğsüme saplanan mavzer parçasının
Paramparça ettiği ruhumla, senden vazgeçiyorum.
Yoruldum,
Tutamadım içimde,
Sığdıramadım dünyaları ceketimin cebine.
Ne eksik alayım istedim ne fazla,
Bıraktım ceketimi karanlıkların en derinine.
Duramadım öylece,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!