bugün canım çok sıkkın,
önce oturup,uzun uzun baktım sessizliğe,
ağustos ayının o kızgın güneşi altında,
hasat zamanı çoktan geldi geçti,
sarı buğday tanesinin,
gözyaşları ekildi sanki tarlalara,
Dün akşam yine ufukta seyrettim seni.
Silüetin önce güneşe sonra aya düştü.
Sonra ben düştüm.
Kızıllığı düşerken güneşlerin,
Rüzgârda yalpa vuran saçlarına.
Sonra o siyam gözlerine düştüm
Ben Ankara'ya hep bu zamanlar geldim.
Bir şarkı bitimi kadar kısa,
Ama en hüzünlü şarkılar kadar da acıklı.
Yine bir şubat ayıydı
Bu ve bundan önce ki bütün gelişlerim.
Bütün yüzler yabancıydı,
Desinler diye sevmedim seni,
Desinler diye de
Aşık olmadım kimseye.
Sana,
Seni sevdiğim için değer verdim ben,
Desinler diye değil.
Gönlüme öyle bir ateş düştü ki,
Sönüpte küllenen alev yeniden harlandı sanki.
Bak gülüm,
Sen duyarsın beni diye sana anlatıyorum her şeyi.
Sen de çekip gidersen ne yaparım bilmem,
Tutunacak bir yarım vardı hayata
Gerçek iken,hayal oldun saçıldın,
Aşkın serap,gönlüm vaha,çöl gibi.
Yıldız yıldız düşlerime takıldın,
Gece aynı,gündüz aynı,gül gibi.
Ebruda resmettim,aşk ile seni,
Lale-zar bir başka,güller bir başka.
Nemli bir bulutta,sakladım seni,
Gözümde yaşaran,damlalar başka.
Gamzelerin,aklım aldı başımdan,
Yanar oldu gönlüm,senin narından,
İntizar etme yar,sahi aşkımdan,
Gazeller dökmeden,dönde gel bana.
Siyah zülfün,bölük bölük bölünse,
Yıldızlar inci bir,gerdanlık gibi,
Dökülür gecenin,zülüflerine,
Bulutlar saklarken,o gözlerini,
Yağmurlar dökülür,gamzelerine,
Beklerken seni ben,sensiz izlerde.
Ne ellerim,ne ayaklarım,
Yüreğim ızdırab içinde,altında prangaların.
Çepeçevre sarmakta başımı karabulutlar,
Yüreğimi çepeçevre sarmış,prangalar.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!