Sakın gariplere ilişme;
Söylemezlerse bilemezsin,
Gaflete düşüp sorma,
Anlatsa da anlayamazsın,
Duyduğunda da zaten inanamazsın!
Eyersiz atlar gibi koşardık, “Gel” deyince mazlum;
Görmez oldu gözümüz, ne mazlum, ne mahsun;
Ne girdi araya tanınmaz olduk,
O atlara ne oldu, bize ne?
Zulmün karanlığını aydınlatırdı güneş,
Sil dediler hatıraları sil;
Kalmasın eseri ne defterde, ne kitapta.
Hatta öyle sil ki;
Anmayasın sakın hitabında,
Unut dediler o ismi, o resmi,
Sütü bozuk, sümüğü bozuk insan artığı,
Gelmiş pazarda asalet tartar.
Aslı meçhul, nesli meçhul insan kırması,
Mecliste, sohbette hikmet tartar.
Sözüne baksan hak görünür,
İçini yarsan bok görünür,
Şiir yazası gelir bazen insanın
Gördüğü fotoğrafı anlatmak ister
Yazacak şey çok, ama hiçbir şey yok
Çilenin üstüne yağan kara bakarsın
Yanağına yağmur düşer gözlerinden
Hadi dersin, yaz dersin
Darmadağın olduk Ya Rabbi birleştir bizi,
Dağıldık dört bir yana toparla bizi.
Kimi mülk, kimi mansıp deyip geçti davasından;
Elinde oyuncak olduk şeytanın, uyandır bizi Yarabbi!
Derin daldık gaflet uykusuna,
Kaybetme umudunu
Yine kahvaltı yapacağız Aksa’nın avlusunda
Soframızda, zahter, zeytin ve yağı olacak
Ekmeğimizin arasına peynirle birlikte sevinçlerimizi katacağız
Kaybetme umudunu
Kırmızı kabanlı o küçük kız
Asılı kalmış acılar yüreğimde
Sözlerin kalmış aklımda
Virane olmuş şehrin sokaklarında
Avareyim ben.
Yolumu kaybettim,
Önce ham idim,
Oldum diyen yalan söyler,
Cümle mahlukun sırrın,
Bildim diyen yalan söyler.
Önce dostun hatrın kırıp,
Sonra gönül aldım diyen yalan söyler.
Yolum uzun
Yüküm ağır,
Acizim taşıyamam ki.
Yaram çok,
Merhemim yok
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!