Osmanlı’nın son dönemindeki aydınlarımızın çoğu Avrupa’da,
Birazı da ülkemizdeymiş.
Bunun nedenini soran yabancılara
Ülkemizdeki aydınların cevabı şöyleymiş:
“Avrupa’dakiler ya oraya sürgün edilmiş,
Ya da kendileri kaçmışlardır.
Çünkü aydınlara pek tahammül yoktur Osmanlı’da.
Oysa toplumların kültürel sürekliliğini aydınlar sağlar.
Bu süreklilikten yoksun toplumlar yıkılmaya mahkumdur.”
Osmanlı’nın enkazı üzerine kurulan Cumhuriyet’te durum değişti.
Zira yeni yönetim kadrosunun ardında ABD
Ve dindar geçinen çıkarcı ve rantçılar güruhu değil,
Ruşen Eşref Ünaydın,
Yakup Kadri Karaosmanoğlu,
Şevket Süreyya Aydemir,
Falih Rıfkı Atay
Ve Nurullah Ataç gibi
Toplumda sürekliliği sağlayıcı daha nice aydınlar vardı.
Onlar ve yeni yönetim ülkedeki tüm aydınlara,
Sanatçılara
Ve yazarlara köstek değil,
Hep birlikte destek oluyorlardı.
Sonra Osmanlı artıkları kıpırdanmaya,
Sözde Atatürkçü iktidarların gafletleri yüzünden palazlanmaya,
Giderek ülkeyi bugünlere sürüklemeye başladılar.
Sonunda kör kandil gibi bir ampulün loşluğuyla doldu ortalık
Ve böylece aydınlara tahammülsüzlüğün ikinci dönemine girildi.
Tanrı toplumumuzu bir kez daha yıkılmaktan korusun artık! .
Yılmaz AybarKayıt Tarihi : 20.9.2012 09:43:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
merak ettim.
TÜM YORUMLAR (1)