Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
RIFAT ILGAZ
AYDIN MISIN?
Aydın; sadece okumuş, üniversiteler bitirmiş olarak düşünülürse içi doldurulmamış bir kavram olarak algılanmış olur. Aydın olmak kuşkusuz bir “bilgi birikimi”ni gerektirir; ama daha çok bir “yürek” ve “gönül” işidir desek yeridir. “Bilen kişi”, bu bilgisini toplumsal bir amaca dönük ve özellikle toplumun önünü ileriye dönük aydınlatıyor, yol gösteriyorsa, öne düşüyorsa aydındır.
Kilim gibi dokumada mutsuzluğu
Gidip gelen kara kuşlar havada
Kara kuşlar, burada alıcı kuşlardır, leş yiyicilerdir. Havada dönen kara kuşlar aynı zamanda dağda bayırda çaresiz, ölmek üzere olanların başında bir iç sezgiyle dönerler. Bunlar, uğursuz bir sonu gözleyen fırsatçılardır.
Saflar tutulmuş top sesleri gerilerden
Tabanında depremi kara güllelerin
Duymuyor musun
Gerilerden yaklaşan bir kötülüğü, tehlikeyi en önce senin sezmen gerekir. Zaman her geçen gün kötüye gidiyor, sen duymuyor musun? Oysa en önce sen duymalı, duyurmalısın.
Kaldır başını kan uykulardan
Böyle yürek böyle atardamar
Atmaz olsun
Başını kaldır, havadaki bu tehlikeyi sez artık. Bu nasıl gaflettir, aymazlıktır, bu ne biçim bir uykudur? Şair, aydınları umursamaz, kendi günlük işlerine dalmış, para kazanmayı fazla ciddiye almış, uzağı görmez olmuş insanlar olarak görüyor ve eleştiriyor. Eleştiri, aydınlar içinde kirden, pastan, sapmalardan bir kurtuluş yolu, yöntemi olarak görülür ve ciddiye alınır. Şair, günlük telaşlara kapılmış aydınları heyecansız, yüreksiz ve gerçek işlevinden kopmuş, uzaklaşmış olarak görüyor.
Ses ol ışık ol yumruk ol
Karayeller başına indirmeden çatını
Sel suları bastığın toprağı dönüm dönüm
Alıp götürmeden büyük denizlere
Çabuk ol
Aydın olmak, “topluma dönük ses” olmaktır, topluma yol göstermek “ışık” olmaktır; aydın olmak, bireyleri birleştirip sorunları çözecek gücü ortaya çıkarmaktır. Yoksa geçen zaman işlenmeyen beyinleri, gönülleri, işlenmeyen topraklar gibi çoraklaştıracak; zaman ülkemizin ve milletimizin aleyhine işleyecektir. Beyin göçleri, emek ve sermaye göçleri gibi toplumumuzun da umutları, gönülleri başkalarına doğru akacaktır. Şair, “aydın”larımıza da öncü olmakta, hızlanmaya davet etmektedir.
Tam çağı ise başlamanın doğan günle
Bul içine tükürdüğün kitapları yeniden
Her satırında buram buram alın teri
Her sayfası günlük güneşlik
Utanma suçun tümü senin değil
Yırt otuzunda aldığın diplomayı
Alfabelik çocuk ol
Peki ne zaman ve ne yapmalı? Hemen yarın sabah işe başlamalı, önce “işe yaramaz” dediğin kitapları baştan oku. Ne yazıyordu o kitaplarda?
“Köylü milletin efendisidir.”
“Emek, en yüce değerdir.”
“Alın teri kutsaldır.”
“Bana bir harf öğretenin kulu, kölesi olurum.”
“Milli ekonomi”
“Bağımsızlık”
“Halkçılık”
“Yerli malı kullan”
“Vatandaş, Türkçe konuş! ”
“Bir olalım, iri olalım, diri olalım.”
“Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.”
“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak”
Sana yine bunlar yol gösterecek, bunlar denenmiş baba, dede öğütleridir.
Bunlardan uzak düştünse bugün utanma, suçun hepsi senin değil, bir deli rüzgâr esti… Köşe dönmecilik, özelleştirme, küreselleşme…
Kolay yoldan zengin olunabileceği masalları, bu dünyanın önemli olmadığı; bu toprakların, madenlerin, kıyıların Avrupalılara, ahretin ve cennetin ise Müslüman Türklere layık olduğunu işlediler ve senin halkın buna inandı.
Suçun tümü senin değil elbette. Okullarda sana ezberletilenleri unut, her şeye yeniden başla, halkınla birlikte sıfırdan başla gerçeği keşfetmeye…
Yollar kesilmiş alanlar sarılmış
Tel örgüler çevirmiş yöreni
Fırıl fırıl alıcı kuşlar tepende
Tehlike her geçen gün tehlike sana ve halkına daha çok yaklaşmakta, dikenli yasalarla, yasaklarla çevreleniyor her yanın, alıcı kuşlar seni yine “hasta adam” olarak görmeye başladı.
Benden geçti mi demek istiyorsun
Aç iki kolunu iki yanına
Korkuluk ol
Mücadele edecek gücü kendinde bulamıyor musun? Değmez mi diyorsun? Şaşarım sana… Bari dik dur, yalakalanma da seni hala “adam” sansınlar.
Sedat DemirkayaKayıt Tarihi : 25.7.2008 05:05:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)