AYDEDE DÜŞLERİ
..……………………../ aydede düşlerine uzanır gibi yüreğinin okyanusunda, masallarınla büyüt beni…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Usum kaydı düşlerinin içinde yelken açmış bir gemi kupa yelken öylesi engin ki düşler okudukça cümbüş var .Sevda yolcukları böylesi okunası olmalı yürek damllaları kelebek kanatları ile yumuşacık bir yolculuk harika dilim damağım şenlendi yürek sesiniz o kadar güzel ki başarılar sevgili şiir dostu herkes hakkettiğ yere doğru koşar siz en iyiyi hakkedensiniz....saygıla tam puan.
Sayın Alaçatlı,
çok güzel demek az olur bu çalışmaya enfesti.. Yeniden okuyacağım. Sevgi ve satygımla
'neresini kopyalayım yapıştırayım buraya dedim..ıııııı olmadı... çünkü baştan sona harikalar içermiş bi çalışma, Kocaman bir TEBRİKLER üstadem...Harikalar yaratmışsınız yine, takip ediyoruz efendim...
şiirce kapılmak sevdanın en suskun hali..beğenerek okuduğum başarılı bir çalışma tebrikler..
dikmeli bir ip merdiven ulaşmalı yanına..
beğeniyle okudum..tşk.sevgili Rengin Alacaatlı
AYDEDE DÜŞLERİ
..……………………../ aydede düşlerine uzanır gibi yüreğinin okyanusunda, masallarınla büyüt beni…
yeşildi gözlerim ben doğmadan
ağaç kabuğunda harelendim
rengarenk bir anın adıyla
düştüm girdabına gecenin,
valsın ezgilerinde bir düşüm
Çocuk kalbime dokunduğundan beri nicedir, aydede düşlerimin gönüllü tutsağıyım. Günümü aydınlatan, geceme dolan can oldun. Eylül esiyor kıyıdan, ben gülümsüyorum dağlara. Dağların baharatlı rüzgarında kokunu, maviye uzanan haşmetinde yüreğini, bembeyaz karlarında aydınlığını buluyorum. Yüklü başaklar gibiyim, hasat bekliyor seni, bırakma yoksa üşürüm, bırakma yoksa düşerim, yaşama sebebim oldun bırakma. Ellerimi her uzattığımda sıcaklığını duymayı, her döndüğümde kollarına uzanmayı ve gecenin öpüşlerine uyanmayı… Uyandığımda yanımda olacağını bildiğimdendir ki ben seninle büyümeyi seviyorum. Yaşamak buysa eğer şimdi söyle cancağızım, ben yeniden mi doğuyorum…
kışkırtıcı kokusu, eskimiş sokakların
rüzgara kapılan beyaz şifonum
kuytulardan gelen viyana esintisi
bu gece sarhoşum
atmosferinde kadehin
tütün gözler ile
duman sözler çekiyorum
aynı kalp izinde
katran karasına karışıyor nefesler
Körebede ebe olduğumdan beri nicedir, gözlerim kapalı nefessiz içiyorum seni. Bu bakir suların dokunuşuyla arınıyor yüreğim, yaralarım kapanıyor. Bir daha geriye bakmamaya söz verip çapalarımı çekiyor, yaşama adım atıyorum. Mevsim eylül, aylardan doğuş, son baharımın tomurcuklarını büyütüyorum… Şimdi söyle cancağızım, ben neyi bekliyorum...
bulutlara doğru kuşlar eşliğinde
yükseliyoruz valsın kanatlarında
yeryüzü kayarken altımızda
gözlerin gözlerimde
gülümsüyorken bana
saçlarımın kokusunda dokunuş
fısıltımda şiirim
aydede düşlerine uzanır gibi
yüreğinin enginlerinde masalım
Şiirce kapıldığımdan beri sana nicedir, kuzey dağlarının rüzgârlarına karışıyor saçlarım. Şehrin eski sokak aralarında caruso çalıyor duyuyor musun? Tarihi gizleyen taş döşeli meydan kucaklamak için sevdayı dansımızı bekliyor. Dilek çeşmesine bırakırken bizi, bembeyaz şifonlarla uçuşuyor yüreğim, kelebeklerimi salıyorum gökyüzüne. Kollarının arasında, valsın adımlarıyla sarhoş, sadece seni istiyorum. Aklımda sen, ruhumda sözcüklerin, çekinik bir söylemin antresindeyim… Şimdi söyle cancağızım, ben neden böyleyim…
sokulup birbirimize
o eski meydanda
tam da orta yerinde
susturup sözcükleri
yüreğimizin tınısında
aynı kulaklıktan “caruso”
ölümü aklımıza getirmeden
yaşadığımız kadarıyla
en doyumsuza doyarcasına
yaşamı avucumuzda ısıtıp yudumlarken
sımsıkı sarılıp da meydanın orta yerinde
bir tanrının yüreğinden düşer gibi yeryüzüne
seni seviyorum cancağızım dercesine
bir meydanın orta yerinde…
Katıksız tümcelerden dolunay çizip sarılıyoruz gölgesinin vurduğu yerde sevdaya. Sayfaları aşıyor kilometreler, bir dokunuşunla ağlıyor ayrık zamanlar. Düşlerden şatomuzu yaparken sen, gözlerime okuyorsun bin bir geceyi. Yazmalı şimdi yeniden bu masalı, an sen, yaşam sen, aşk sen… Ruhumuzun renkleriyle boyadığımız düşler günahsızdır, aşk akarken nehirlerden. Sen aydede düşlerimin gerçeği şimdi söyle cancağızım, ben seni seviyor muyum?
rengin hanım ;
yazı arkada bırakan duyguların eylülün görkemiyle harmanlanınca ve tabiki mevsimde hazan olunca ve en önemlisi gecenin demide rengin hanımın kalbine düşünce işte böylesi romantik bir çalışma ortaya çıkar...her şey çok harikaydı.. kurgulama ve içerik mükemmel olmuş.ayrıca. Caruso'yla da maziye nostaljik bir yaklaşım getirmişsiniz.
çalışmanızı beğenerek okudum.....başarılarınızın devamını dilerim...kutlarım sevgi dolu yüreğinizi ve saygın kaleminizi...tam puan 100...akçaydan selam ver saygılarımla hayırlı ramazanlar dilerim...sevgiyle ve şiirle kalın...ibrahim yılmaz
Rengin Hanımefendi.Güzellikler karşısında bir
bahar pınarına dönen gözlerimi keşki görebilseydiniz.Yazımla açıklayamamaktan acze düşerek utanacağım kanaatimin,göz yaşlarımın her
damlasında nasıl doruğa ulaştığını bizzat görecek, anlayacaktınız.Büyük Caruso'yla da ruhumuzu yıkadınız,bize maziyi hatırlattınız. Erişilmez hassasiyetinizle her zaman sağlıklı ve başarılı olmanız dileğiyle.
Enver Özçağlayan
titreyen sesinde kayboluyor zaman, bu kez fısıltıyla oku…
her sabah gözlerimi actığımda fısıldadığım gibi kulağına takılıp düşlerimin kuyruğuna...bu sefer ama bu sefer haykıracağım duymalı evren seni seviyorum....
kutlarım..duygu seline kapılmamak mümkün değil...papatyalar yüreğinize..sevgilerimle
Rengin Hanım,
Bundan önce de bir şiirinizi yorumlarken,benzeri bir cümle yazdığımı hatırlıyorum;bu sayfadaki manzum ve düz yazıların herbiri,hattâ her tümcesi, başlıbaşına mükemmel bir şiir bence... İnanın,okumak yetmiyor,yudum yudum içmek istiyor insan her dizeyi ve her satırı.
Sadece antolojide değil,70 yıllık ömrümde okuduğum binlerce şiirin en güzellerinden biriydi,özellikle düz yazı diye geçiştirdiğimiz şiirsel ifadeler.Tam puan derken utanıyorum,ama tüm saygılarım şiirinize ve size efendim,
Ünal Beşkese
Bu şiir ile ilgili 68 tane yorum bulunmakta