Büyük bir meşe ağacının dibindeki nemli toprağa da düşebilirdi ama rüzgar onu bu Ayçiçeği uzantısının ayak tırnaklarından en küçük olanının ucuna bırakmıştı. Nemli toraktan özümsediği su damlasına sordu kaderi. Su damlası kendi kaderini sıralarken sarmaşık tohumu sabırız ve talaşlı hayatı öğrenmek için hızla büyümeye başladı.
Yanı başında dimdik duran Ayçiçeği gövdesindeki sertlik, kocaman yapraklarındaki yeşillik, ve Sarmaşık’ın görebildiği evrendeki her şeyden daha güzel olan sarı çiçeklerdeki dayanılmaz güzellik…
Sarmaşık’ın küçük evrenindeki en anlamlı en güzel en dayanılmaz en istenen, en…, en…,en….
Aşık olmuştu Sarmaşık’çık
Bin numara yapıyor, “ben buradayım, ayaklarının dibinde tırnaklarını okşamaktayım” diye kıvranıyor, kıvrandıkla Ayçiçeği’ne biraz daha sıkı sarılıyor, filizlendikçe filizleniyordu ama ne çare…
Ayçiçeği bu… O’nun her gün kendisini yenileyen, pırıl pırıl parlayan ve yeniden yeniden doğan bir güneşi vardı. Evet Ayçiçeği’nin güneşi vardı. Güneş nereye Ayçiçeği oraya dönerdi. Güneş kaybolunca başının önüne eğer, hemen gözlerini sıkıca kapatır ve güneşini yeniden görebileceği ana kadar da kimselerle ilgilenmezdi.
Sarmaşık da kimmiş varlığından bile haberdar değildi.
Sarmaşık da bu haberdarsızlıktan haberdar değildi Her gün daha da artan aşkla sarılıyordu Ayçiçeği’ne. Tüm gövdesini kapladı. Yapraklarını sardı sarmaladı ama olmuyordu.
Ve nihayet alınmaması gereken kararı aldı. Ayçiçeği’ni mutlaka öpmeliydi.
Uzattı filizlerini yüzünde gezindi, yüzün her noktasını öptü sevdi saçlarını kokladı ama Ayçiçeği hala güneşine yönelmekten öte hiçbir şey yapmıyordu.
Artık gözerinden başka sarılıp kapatılacak sevip okşanacak hiçbir yer bırakmamıştı ve o da bunu yaptı.
Gözeri aniden kapatılan Ayçiçeği güneşini göremez olduğu anda tüm sarı çiçeklerini döktü. O sevgili güneşini görmedikten sonra yaşamasının bir anlamı yoktu. Ve öldü Ayçiçeği.
Büyük aşkının esiri olan Sarmaşık kendi sevgilisini kendisinin öldürdüğünü anladığı anda dünyası başına yıkıldı ama ne çare ki ölüm bir sondu. Sarmaşık’çık da Yaşama sebebini yitirmişti artık. Ölmeden önce son bir görev yaptı.
“Sevdiklerinizi tutsak ederek öldürecek kadar sevmeyiniz” dedi
Ve
Ve o da kendi sonunu belirledi.
Birbirine sarılmış sarı kuru yaprakları gören gözler bu efsanevi karşılıksız aşk hikayesini dilden dile söyledi…
Kayıt Tarihi : 4.7.2010 12:52:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sevgili arkadaşım Gürcan Kırım, İyi ki bu öyküyü kaleme almama sebep oldun..

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!