Yeryüzünde tekti o görkemi ile duran
Krallık tacını kimselere bırakmayan
Bin beş yüz yıldır dünyaya meydan okuyan
Göreni büyüleyip onlarda efsane olan
Tanrıymış güya onun tasarımını yapan
Dört melek de onu imparatora getiren
Mucizedir onu kısa sürede bitiren
Ölümsüzleştirip hem de ebedileştiren
Kral kapısının üstündeki mozaikte
İsa oturmuş tahta şu yazı var elinde
Birliktedir adım ışık barış bilgelikle
Dünyanın ışığıyım ben sulh olsun sizinle
Pek rastlanmaz böyle manayla dolu sözlere
Dinin merkezidir o kalbi atar orada
Ziyaret için ibadet için gelenler de
Yapıldı izlenimi verir ilahi güçle
Yapılamaz izlenimi veriyor görünce
İnsanların gücü insanın yeteneğiyle
Benzer etki bırakır Ayasofya gelenlerde
Görenlerin fikri Yaratana yönelmekte
Uzakta değil Allah oralarda bir yerde
Gezersin yakın olmanın huzuru içinde
Ulvi duygular yaşarım her gelip gidişte
Süreklilik arz eder heyecan eksilmez de
Her yerin bambaşka ihtişamı büyüsü de
Işıl ışıl ışımak isterim iyilikle
Gökkuşağından yapılmış göklerde kubbesi
Işıklar akar görkemli kubbeden içeri
Bin bir tür renk saçmaktadır mozaikleri
Nereye baksan alır seni büyülü seli
Dört taşıyıcı sisteme oturmuş tek kubbe
İki yarım kubbe ile birleşmiş dâhice
Öyle bir iç mekân var mı bilmem yeryüzünde
İnsan büyülenir hiç silinmez etkisi de
Her yerde görünür aklın yaratıcılığı
Kanıt olmasa kabullenmem öyle dehayı
Saysam bitmez yetersizliğimin itirafı
Başka eser var mı kendisiyle yarışanı
Elli dört metre tavanın yerden yüksekliği
Yedi yüz metrekarede yok tek taşıyıcı
İçinize bir his doğar göklere asılı
Orada tartışmasız onun tanrısallığı
Süsler onu dünyanın en güzel mermerleri
Anladım ne demek sütun gibi bacakları
Moru yeşili renklerin en zıt en güzeli
Yaratandır ressamı ölümsüzdür eseri
Hiç bir mekân beni o denli etkilemedi
Bittiğinde Kral Süleyman’ı geçtim sandı
Şairse ikinci takdis edildiği günü
Tanrı ile Kral birlikte kutlandı dedi
Söz edilen yer dünyanın merkezi laf değil
Hiç bir mekân o denli ulvi sihirsel değil
Büyük Kilise diğer adı Cami-i Kebir
O tekrarlanamaz henüz aşılmış da değil
Her tarafı gezip gördük üst kata yöneldik
Zeminden bakınca o katı alçacık sandık
En büyük mucize ile karşı karşıyaydık
Üst kata çıkacak yokuşun başına vardık
İki katlı yapı gibi oradan görünüşü
Çıkmaya başladık merdiven gibi yokuşu
Tırmandıkça tırmandık gelmiyor yolun sonu
Gitti merak coşkusu çöktü yorgunluk hüznü
Nihayet bir aydınlık sonra kapı göründü
İkinci kattaydık sandık ki gökler aşıldı
Hiç bir sihirbaz yapamaz öyle bir sihri
Göründü yerdeki insanlar karınca gibi
Yaşarken böyle bilinçli yanılgı görmedik
Yanıldık sandığımız soruya yanıt aldık
En son peygamberin gerekliliğini bulduk
Beklemediğimiz şeydi ödüllendirildik
Yaşamdan iki sır anahtarı daha aldık
Olaylara gerçekçi tarafsız bakmalıydık
Savımız çok iddialı ispatlamalıydık
Yük çok ağırdı anlatıp da kurtulmalıydık
Sır gizlidir söylenince kalmaz gizliliği
Son peygamberin gelmesidir nedenin ilki
Tartışılabilir artıları eksileri
Dünya imparatorunun çöküşü diğeri
En büyük iddianın o somut anıtı
İmparatorluk ideolojisi sembolü
Bir tek imparatorluk bir tek din bir tek Tanrı
Her iki sırrın da cevabı bunlarda saklı
İnsan yönetenler bilir etkilemesini
Anlatacaklarım açık olmaz tesadüfi
Büyük eser gerektirir en büyük seçimi
Tanrısallaşanların yapılır her dediği
Büyük eser yapmanın büyüktür nedenleri
Halk ayaklanmış yakıp yıkmışlar bütün şehri
Ölen insanların sayısı geçmiş kırk bini
Asıl amaç önlemek gelecek felaketi
Bir anlık öfke getirir yıllar süren yası
Boşa gider ulusun alın teri göz nuru
Geleceği görmektir yönetenlerin işi
Yakıp yıktığı anı da görmez cahil kişi
İmparatordu dünyada Tanrı temsilcisi
Justinianus'tu o zaman seçilen kişi
Halkı kendine inandırmak kendi görevi
Onun içi gerekliydi insanüstü yeti
O yapmayı tasarlayandır Ayasofya’yı
Bilge olmayan bulamaz bilge insanları
Seçti teknik bilgileri yüksek olanları
Anthemios ve İsidoros'tur onların adı
Gerçekleşti mimarlığın ilk ve son devrimi
Kutsallık ve bilgeliğin en yüce eseri
Siyasal iradenin anıtsal abidesi
Tanrısal iradenin görünür tecellisi
İmparatorluk içte ve dışta barış ister
Ailede bile yolunda gitmezken işler
Büyük imparatorlar dünyada barış düşler
Onun için her türlü yolu mubah bilirler
Oldu imparatorluğun yenilmez kalesi
Dünya imparatorluğunun dini merkezi
Orda Allahtan söz getirip götüren kişi
Gerçeği görmezdim o düş gerçek olsa idi
Bir tek din olsaydı insanlar despotlaşırdı
İki olsa ana baba evlat tanımazdı
Üç olsa insanlar birbirleriyle savaşırdı
Binlerce olması getirdi bize barışı
Sanılır insanların Yaratanı geçtiği
Yeryüzünde yoktu ne eşi ne de emsali
Gizemli ses dedi bunda var Tanrının eli
Akıl olmasa denmez insanların eseri
“Bir his belirdi sorumuza yanıt içeren
Kendinden çok emindi şu sözleri söylerken
Nasıl Tanrı değilse bu sütunları yontan
O değildi burada onları yerine diken
İnsanlar için de söylerim benzer şeyleri
Sanılır ki insanlar Yaratanın eseri
İnsanlar nasıl yapmışsa bu essiz mabedi
Hücrelerde benzer şekilde yapar bizleri
Bilimin tekniğin aklın açıktır ürünü
Evrende her şey birbirinin benzeri türü
Hücreler nasıl tasarlayıp yaparsa insanı
İnsanlar da öyle yapmıştır o muhteşem sarayı
Eğer şimdi sormak isterseniz Yaratanı
O öncesizden tasarlamıştır sonrasızı
Bir tek kumun bu eser için neyse önemi
Yaratan için odur dünyamızın anlamı''
Bizlerde pek yok öylesine büyük mimarlar
En küçük sarsıntıda yıkıldı yapılanlar
Onlarınki de bin beş yüz yıldır ayaktalar
Sor bizimkilere onlar geri kafalılar
O imparatorluk nasip oldu böylelere
Yolumuz doğru yol değil bu gidişimizle
Yaratan en doğruyu ulaştırır hedefe
Karınca yer fili eğer yolu yanlış ise
Müslümanların dünyada en büyük emeli
Ele geçirmekti o eşsiz mabedi
Muhammed orda ilk namaz kılacak kişiyi
Cennete gidecek demekle müjdelemişti
Peygamber ölünce geldi dostu sancaktarı
Dört yıl sürmüş Eyüp Ensari’nin kuşatması
İbadet izni alınca durdurmuş savaşı
O da canından olmuştur oradadır mezarı
İkinci Mehmet bulmuş onun kemiklerini
Eyüp Sultan o orda şimdi onun türbesi
Müslümanların en gözdesi ziyaret yeri
Mekke Medine neyse öyledir değeri
Günümüze geldi Ayasofya tasvirleri
Mozaikler getirdi onları dünkü gibi
Vermek isteneni söylüyor beden dilleri
Yapılan bağışları verilen hediyeleri
Hem açık hem gizlidir Yaratanın sırları
Resimdir Müslümanların en büyük düşmanı
Allah koyup kollamıştır orada olanı
Etkili olmuş Peygamberin uyarıları
Bin dört yüz elli üçte Fatih Sultan Mehmet’le
Bir çağ açılıp bir çağ kapandı tek günde
O Büyük Kilise döndü Cami-i Kebire
Göründü Son Peygamberin gerekliliği de
Kolay düşmedi dünyanın en büyük devleti
Üç yanı deniz etrafı surlarla çevrili
En güçlü ordular bilen her türlü tekniği
Gören yenilir mi bin beş yüz yıl ileriyi
Yenilmesi şart Tanrı katında çok eksiği
Halktan saklıyorlar saklanmayacak gerçeği
Ruhban sınıfları yaşıyor krallar gibi
İmparator'sa dünyada Tanrı temsilcisi
Halktan itibar görüyorlar peygamber gibi
Sanki onlar Tanrı öyle gördükleri ilgi
Tanrının elinden almışlardı Tanrılığı
Tanrının evinde onların geçmekte sözü
Her iyilikte bulunurken Tanrının eli
Halkın cebinden hiç çıkmıyordu onlarınki
Ebedileşmek düşüyle mukaddes mekânda
Saf halk kaynaşırdı erkeğiyle kadınıyla
Ne dese halk inanırdı Krala Papaya
Halkı taptırırlar Rab gibi kendilerine
Günümüzde yok yaşamın öyle ihtişamı
Ne yaparsa yapsınlar yaptıkları hep doğru
Suçsuzlar çeker suçluların cezalarını
Değil imparatoru dünyayı yıkar Tanrı
Son Peygamber Ayasofya’yı alacak dedi
Padişahın haşmetlisi milletin asili
Alamadı Muhammed’in can dostu ashabı
Allahın orduları Peygamber vekilleri
Dokuz yüz yıl sürdü sevdaları hayalleri
Onlar doğruyla doğru da onlarla değildi
Onlar duydu fakat anlamadı Peygamberi
Sokrates'i halkının anlamadığı gibi
Şimdi de halkı anlamamakta Atatürk’ü
Her şeyin bir değil en az ikidir yüzü
Çevirip arkasına bakmıyorlar nedir dini
Arap anlamadı Arap olan Muhammed’i
Her şeyi anlayıp kavradı Türkün Fatihi
Portresine bak elinde yok kılıç var gülü
Odur sevginin doğruluğun aşkın sembolü
Doğruydu yolu zalim olsa yolardı gülü
Çağ açıp çağ kapatan zafer ona nasip oldu
Ayrıldı Ayasofya’dan Tanrı vekilleri
Yok oldu gece yarasaları baykuşları
Kartal yüksekten görür yerde olup biteni
Yeni kral namaz kıldı orada halkı gibi
Zamanla ardılları azdı gidenler gibi
Onlar da başlattılar lale devri gül devri
Âşık oldular Nedim gibi Fuzuli gibi
Sefere çıktılar krallık düşmesin deyi
Gittikleri yeri kan ile suladılar
Onlar da geldiler aynını yaptılar
Akıl mantık bilimden çok çok uzak kaldılar
Matbaadan korkulur mu en çok ondan korktular
Büyük insanların çok meşhurdur türbeleri
Meşhur türbelerin meşhurdur müşterileri
Yağmur olup yağsan göremezsin yeri
Allah her yerde cahilin ölüden talebi
En meşhur olanı açıp yapın karbon testi
Asıl gerçeği söyler size bilimsel bilgi
Yattığı söylenen şahsın yılı ölümü belli
Çıkacak sonuçlar gösterir asıl gerçeği
Onlar da gitti öncüllerinin yollarından
Oldular ölüleri tanrılaştıranlardan
Nihayet geldi dünyanın güneşi beklenen
Atatürk gibi var mı dünyayı aydınlatan
Bu savımı çürütsün sözlerimi laf sanan
Ondan önde var mı kimmiş onunla yarışan
Nedir derseniz sizde Atatürk hayranlığı
Ona borçluyum her alandaki varlığımı
Eğer ondan yüce insan var diyen olsaydı
Var diyenler önde o da arkada kalırdı
Müslümanlık olmasa Hıristiyanlığı bilmezdim
Bilim olmasa hiç bir dinle dövüşmezdim
Akıl mantık olmasa doğruyla olamazdım
Atatürk olmasa insan ne tanıyamazdım
Yaratan doğrularladır güçlülerle değil
Yaratanın kanunudur bu duymadınsa duy
Dünyadaki mükemmellikler en açık delil
Doğrulardan uzak Yaratandan da uzaktır bil
Sözlerimin ispatıdır bunca döktüğüm dil
Çanakkale savaşı nedir bilenler bilir
Karada denizde var yok edilemez delil
İşte orda karıncalara yem olmuştur fil
Bu gerçeklere tanıklık eden tarihlerdir
Tanrı doğrularla doğrular da bizimledir
Kayıt Tarihi : 6.8.2012 12:24:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)