Ayancık Kokardı Çocukluğum

Turan Gökmenoğlu
168

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ayancık Kokardı Çocukluğum

Çocukluğum
Hayatımın en güzel yıllarıydı
Karadeniz’in kıyıcığında
Sinop’un Ayancık’ında doğdum
Yer gök kara bulanmıştı alabildiğine
Çangal dağlarının başı dumanlıydı sadece
Kül renkli bir bulut
Kayıp dökülmüştü karadenize

Başıma gelen en güzel şeydi çocukluğum
Hep sisler arasında geçti
Küçücük ailemin içinde
Aradım buldum her şeyi

Çelik çomak oynardık her gün
Oyuncaklarımız kurumuş çamurdandı
İki tepe arasına gizlenmişti çocukluğum
Buram buram çam kokardı

Gözlerim yeşilliğinden almış rengini
Gök mavi, yer yeşil bir orman
Deniz her ikisini saklardı içinde firuze rengi
Dağların arasından yol bulan
İncecik bir dere akardı arasından
Kükrer, sel olurdu ara sıra
Yıkıp geçerdi her yeri
Bir tek anılara yetmezdi gücü
Çocukluğum kekik kokuları arasında geçti

Lokomotif geçerdi içinden
Kasabadan köye taşırdı özlemleri
Bekçi başı, her saat başı
Kurmaya gelirdi saatleri
Sabahı, öğleyi, akşamı
Fabrikanın boru sesinden bilirdik
Her öğün fabrika ekmeği geçerdi boğazımızdan
Keşkek ve tarhanaydı baş yemeğimiz

Saçlarım bıldırcın rengidir
Yağmur mevsimi getirir onu bana
İncirler çıktı mı
Gökyüzünü kaplardı cıvıl cıvıl turna sesleri
Yeşil başlı ördek olurdum havada
Çayda mercan balığı
Dalgada denizde büyüdüm
Taşta toprakta serpildim
Bu yüzden suyu severim
Gülkurusu kokardı çocukluğum.

Turan Gökmenoğlu
Göztepe, 1 Kasım 2006

Turan Gökmenoğlu
Kayıt Tarihi : 1.11.2006 14:00:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


ANILAR ARASINDA DOĞDUĞUM TOPRAKLARA YOLCULUK Turan Gökmenoğlu Ayancık’la ilgili anılarımı düşünürken, çoğunun belleğimden yitip gittiğini farkettim. Eski resimlere bakınca, aynı topraklarda doğduğum, aynı okulun sıralarını paylaştığım arkadaşlarımın yüzlerini, ifadelerini, isimlerini ve ortak anılarımızı yitirdiğimi anladım. Yaşımın ellilere yaklaşmasının, iş hayatımızın yoğunluğu ve yıpratıcılığı, çoluk çocuğa karışıp, aileyi ayakta tutmak ve geçimini sağlama çabaları ve ülkemizin yaşadığı ekonomik, siyasi ve sosyal kargaşa ortamı, belleğimizin zamanından önce yıpranmasına sebep olmuş. Düşündükçe daha bir çok sebep geliyor aklıma. Şimdi Sinop’ta oturan ailemin haklı serzenişlerini de buna eklemek gerekiyor. Eski dostlara, arkadaşlara, ailemize, akrabalara ve herşeyden önemlisi doğduğumuz bu büyülü topraklara yeterli zamanı ayıramayışımız. Eski Ayancık Belediye Başkanı Rıfat Örnek’e, ilk belediye başkanı seçildiği yıl, İstanbul’da yaptığımız bir sohbette söylediğim söz, -bu bir dilek yada istekti- geldi aklıma. ‘’Bizler doğduğumuz bu güzel şehirden uzaklarda oturan Ayancık sevdalıları olarak, bu topraklara zamanla yabancılaşmaya başladık. Ailemiz Sinop’a yada değişik yerlere taşındı. Bazılarımızın büyükleri yaşlanıp buralardan göçüp gittiler. Bizi bu topraklara bağlayan anılarımızdan başka birşeyimiz kalmadı. Bunlar da yok olup gitmeden, bizi tekrar bu topraklara bağlayan bir şeyler yapın. Örneğin yaz tatillerimizi, doğduğumuz bu topraklarda yaşayalım. Bizleri borçlandırın. Küçük evler yapın. Bir ayağımız yine memleketimizde olsun. İstanbul’da, yurt dışında, ya da diğer şehirlerde kazandığımız paraları, ailelerimizle birlikte doğduğumuz şehirlerde harcayalım. Ayancık ekonomisine katkımız olsun. Bu toprakların bize verdiklerini kat be kat geri ödeyelim. Bu gün için eşimiz, çocuklarımız, yarın torunlarımız, bu topraklarla ilgili bağını yitirmesin, geliştirsin.’’ Ben, memleketimin adı geçtiğinde bile duygulanırım. İçim kıpır kıpır olur. Çocukluğumu, doğduğum yeri, anılarımı anlatırken gözlerim dolar. Bir resim, bir anı, hatta bir kelime, belleğimde yoğun duygulara neden olur. Rengarenk geçen çocukluğum, belleğimi canlandırır. Ben bu topraklarda doğdum. Bu topraklarda yetiştim. Mayam da, tohumum da bu kutsal topraklara çalındı. Son nefesime kadar bu duygularla yaşarım. Peki ya benden sonra. Çocuklarım İstanbul’da, Göztepe’de doğdular. Çocuklukları bu mahallelerde geçti. Ben son nefesimi somon balığı gibi, bu topraklarda vermek isterim. Küllerim bu topraklardaki ulu ağaçların tepesinde uçuşsun isterim. Yabani otlara, çiçeklere ve böceklere karışmak isterim. Milyarlarca zerrem arıda, kuşta, dalda, yaprakta yeniden, yeniden hayat bulsun isterim. Peki bu duygularım çocuklarıma geçer mi! Herkes kendi anılarının üzerinde şekillenir. Onlar bu topraklara ait. Biz o topraklara. Benim anılarımın çoğu memleketim üzerinedir. Çocuklarımın anılarının çok azı Sinop kokuludur. Hele iş hayatı, çoluk çocuk olayı olduğunda, ata topraklarına nasıl gelir, nasıl yaşarlar. Ben doğduğum topraklara geldiğimde, bir otel odasını hayal etmem. Babamın evini, kendi evimi, bahçemi hayal ederim. On yılı aşkın süredir yaz tatillerim, Çanakkele’de, Babakale köyünde geçer. Ayancık beni oraya getiremedi. Ben de Ayancık’ı buraya getirdim. Bu köyde küçük bir Ayancık oluşturdum. Birkaç Ayancık’lı dostum ve akrabalarımla, doğduğum toprakları oralarda yaşıyorum. Sinop’ta oturan ve orada tabelacılık yapan kardeşim Kurtuluş’un bir sözü var. ‘’Siz Çanakkale’de iki ay tatil yaparsınız. Bizim burada oniki ayımız tatil gibi geçer.’’ Ne kadar doğru. Sinop’ta iş hayatı ve tatil içiçedir. Bizim tatillerimiz aksine özlemle geçer. En büyük hayalim, ileride –hala bu ileriye ulaşamadım- doğduğum topraklara geri dönmekti. Doğduğum toprakları doyasıya soluyabilmek, unuttuğum arkadaşlarımı ve akrabalarımı yeniden bulmak, hayatımın geri kalanını sevdiğim insanların dizi dibinde yaşamak. Bıldırcın tutmak, balık avlamak, rahmetli babamın yaptığı gibi evimizin küçücük bahçesinde domates yetiştirmek. Her ağaca ve bitkiye çocuklarımın ve özlediğim diğer dostların ve akrabaların isimlerini vermek. Onlara dokunurken, sevdiklerime dokunabilmek. Domatesle, biberle, yeşil soğanla, onlarla konuşur gibi konuşmak, sohbet etmek. Unuttuğumuz sevgiyi, yeni baştan yeşertmek. Hangi anne ve baba, çocuklarını yetiştirip, onları bu her şeyi öğütüp duran canavar şehrin kollarına terkedip, doğduğu topraklara huzur içinde geri döner. Hayatta öğrendiğim tek bir şey var. Benim tüm hayatım özlem ve hüzün üstüne kurulu. Hep sevdiğimiz insanlardan ve yerlerden uzaklarda, özlemle yaşamak. Bunun dışına çıkamamak. Şimdi artık emekliyim. Memleketimde bir evim de var. Balkonuna çıktığımda Gerze’den Erfelek’e, Ayancık’tan Türkeli’ye, Güzelkent’e kadar görebilirim. Ama ayaklarımdan ve ellerimden İstanbul’a pırangalıyım. Görünmez bir zincirle buralara tutsağım. Zincirlerimi kırdığımda, doğduğum yer, bil ki o zaman kollarındayım. Göztepe, 1 Kasım 2006

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Duygu Bedir
    Duygu Bedir

    Resim yapma kabiliyetim olsaydı resmederdim. Tebrikler. Sevgiler

    Cevap Yaz
  • Suat Seymen
    Suat Seymen

    güzel olmuş emeğe ve kurguya

    tebriklerimle...

    Cevap Yaz
  • İbrahim Yavuz Zarifoğlu
    İbrahim Yavuz Zarifoğlu

    bu güzel zaman ve hatıra kokan dizeler..gösteriyor ki 'ah o belde nerede-ah o eski zaman'..madem emekli oldun ..var git özde alev yakan beldene -kırarak tutsak zincirlerini.. selamlarımla..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (3)

Turan Gökmenoğlu