Sana kucak açmazsa kâğıt,
Seni yazmazsa kalem vallahi kırarım.
Lakin göremedim mah cemalini üstadım,
İşte ben ona yanarım.
Garbı bilir, Frengi tanır,
Fakat devşirme lisanına yabandın.
Sen,
Benim için fikir sürüsünü güden en güzel çobandın.
Kaç kişiye nasip,
Adının manasıyla bir olup yaşamak.
Manayı anladım da,
Sendeki madde manadan da yumuşak.
Çile çeken bedendeki yürek,
Bilmem hangi zindanda rehin.
Tavında dövmek gibi;
Yüreği zindanda tutmak sendeki fehim.
Sana çile çektiren nas,
Serabistanda berzah-ı bela ile uğraşmakta.
Sen, şeb-i hanla dost,
Zindan mı? Beyt-ül arus ile yarışmakta.
Sensiz nevbaharda gül açmadı;
Tarumar bahçeler, küskün bağlar,
Sensiz öksüz kaldı,
Sana gül veren, taş duvarlı, ağlayan zindanlar.
Olsaydı
Zindanların taş duvarlarına çizilen bir çizgi yüreğimde,
Giriftar olsaydım aynı hücrelerde,
Fikirlerim uğruna üstadım seninle.
Zindan ibadethane,
Zindan içindeki mihmanına pür-nur,
Mihman ki sağ iken ölü,
Berzah âleminde huzurla uyur.
Göçtün!
Ardın sıra, benimle gözü yaşlı Sakarya ağlayacak,
Tutup da elimizden bir daha
Bizi kim ayağa kaldıracak.
Sensiz fikir sürüsü kayıp,
Ben onu aramaktayım şehir, şehir
Takatim kalmadı sürünmeye,
Tut elimden! Ey şanla ayakta akan nehir.
Ereğli, 27 Mayıs 2004
N.F.K.Anısına.
Kayıt Tarihi : 15.11.2008 20:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!