Ben ayaklı bir elbise askısıyım.
Her tarafım ayaklarımdan İbaret.
Konağıyım çıplak tenin yorgun bekçilerine.
Az önce üstüme bir pantolonun ağırlığı asıldı.
Üzerinde uzun yollarda yürünmüşlüğün yorgunluğu,
Dizlerinde yıllara yenilmişliğin diz vermişliği var.
Yanıbaşında kolalı bir gömlek boy gösterir.
Kollarında hep yeni başlangıçların sıvanmışlığı,
Yakasında yorgunluğun kir izleri,
Bedeninde ise ezilmişliğin kırışıklığı var.
Derin derin soluklayan kravatın hazindir öyküsü.
O bükük boyunların kolyesidir sanki.
Hep sıkılmışlığın parmak izlerini taşır.
Yıllara meydan okuyan siyah ceketin
Bugün daha da kısalmıştır ömrü.
İçinde ani bir ayrılığın hüznü dolaşır.
Üzerinde siyahtan tuhaf griye dönüşümün mecburi solmuşluğu duruyor.
Kollarında kara kara düşünülmüşlüğün dirsek çürütülmüşlüğü,
Bedeninde ise unutulmuşluğun mürekkep izleri var.
Suskunluğu hep bir şeylere sitemdendir paltonun.
Az önce yine sessizce geldi
Ve asıldı baş köşeye.
Yine kederli kederli baktı herkese.
Üşümekten titreyen dudaklarından birkaç sözcük döküldü.
Sonra bir bir saydı aile fertlerini.
Daha sonra da yumup gözlerini unutmaya çalıştı;
Üzerindeki kışın ayazını,
Tozlu yolların nefessizliğini,
Yağmur damlalarının ıslaklığını
Ve unutmaya çalıştı çaresizliğin çamur izlerini.
Kayıt Tarihi : 9.4.2022 14:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!