Ağrıma gidiyor bunları yazmak..Yaşanmamış bir aşkın suçlu bir çocuğu kıvamında bakıyor gözlerim..Yüzüm aynada kalıyor yine her sabah..Sözüm, takılıp kalıyor işte dudağımın kenarına..Oysa ben…Ben kolay inanmazdım böyle aşk meşk zırvalarına..
Hiç varmadığım menzillerin yorgunuyum sanki..Hiç dokunmadığım bulut kadar uzak umut dediğim..Hiç sevişmediğim kadınların kokusu sinmiş elbiselerime..
Hiç dövülmediğim kadar kırık dökük bedenim..Hiç vurulmadığım kadar ölü, hiç yenilmediğim kadar esir, hiç yanılmadığım kadar öfkeliyim..
Bir yalan daha ekledim bugün, hayatın güncesine…
Ellerini avuçlarıma alıp ısıtamadığım çocuklar geliyor aklıma…Tütün saran bir
ihtiyarın duman altı efkarında özlediğim akşam sohbetleri..Bir kadının iğfal edilen namusuna kusamadığım isyan, kor gibi yakıyor tenimi…Takım elbiseli soytarıların bilge tavırlarında, genlerinden utanan zavallıların ahmak duruşlarına kızıyorum….Boğazda Rakı-Balık keyfinde sosyalist fikirler satan puştların, bar köşelerinde Rus kadınlarıyla oynaşırken “Erkeklik” hormonu azan kıdemli “ülküdaş” ların ve kuş beyinli zengin züppelerinin kendini ayrıcalıklı sanan aptal duruşlarının bu hayatı ne kadar çekilmez yaptığını, ne kadar zorlaştırdığını ve ne kadar kirlettiğini düşündükçe kendi insanlığımdan utanıyorum..
Amerikan hayranı, düşük pantolonlu, kimi boyalı bebek, kimi kulağı küpeli, sakallı kendini “özgür” zanneden köpek..Amerikan hayranı, kimi gazete köşesinde düzdüğü kadınları anlatırken boşalan yazar, kimi kör cahil, sanat için soyunan kulis orospusu..
Beynimizi, gözlerimizi, baktıkça gördükçe bütün bedenimizi, hücrelerimizi saran virüs kıvamında manyak diziler..Kabak tadı vermiş Serdar Ortaç, İbrahim Tatlıses güldürüsü..Tayyip ağabeyin Boş-Bakan gözlerle ikide bir çıktığı günah çıkarma seansları..
Mal beyanı komedisi, Kemal beyin oğluna yıllık getirisi, Sosyal Demokrat cephede Mürit-Mürşit ilişkisi…
Af edilenlerin, affetmeyen suç listesi, kap kaç, vur kaç, al kaç gösterisi,
vergi iadesi işkencesi, toz pembe tablolar, günlük gülistanlık ortamda, sessiz sedasız kaldırılan bir şehit cenazesi..
Bir yalan daha ekledim bugün, hayatın güncesine…
Çocuk esirgeme kurumunda çocuklardan esirgenen şevkat kadar adi,
bir Eylül vaktinde On yedi yaşın idam emri kadar vahşi, bir otel odasında bedeni küle döndürülen şairin yanışından zevk duyacak kadar aşağılık bir düzenin küfrettiğim sabahına..Bu düzenin iflah olmaz acımasızlığına, olmazına, kuralsızlığına bir yalan daha ekledim…
Oysa sevmekle başlardı her şey..Öyle bilmiştik..Biz ki bunca vakte kadar, bile bile kaç sevdaya yenilmiştik..Tutanaklarda suç unsuru diye geçmişti adımız..Gıyabımızda verilirken fermanımız, kaç bahar rüzgarında sevdiğimizi düşünmüş, onu özlemiştik…
Bin özlem içinde, bir anı bölüşmekti aşk dediğimiz..Dokunmaktan öte,
göz göze gelmek arzusundan ibaretti sevişmelerimiz..Bakarken utanmaktı..Arama emirleri çalarken her evin kapısını, bizim sevda dediğimiz, belaya meydan okumaktı…
Hiç duymadığım sözlerin sancısıyım şimdi..Hiç sormadığım soruların yanlış cevabı..Hiç gitmediğim dağların yangını, yürümediğim sokakların ayazı..
Hiç söylemediğim yalanın günahıyım, teninde izleri kalan..Hiç ağlamadığım gözlerin süzülen yaşı..Hiç bölüşmediğim sofranın yoksul telaşı..
Bir yalan daha ekledim bugün, hayatın güncesine..
Bu aldanışı……….
Uğur Deniz ÜlkegülKayıt Tarihi : 2.2.2006 00:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Uğur Deniz Ülkegül](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/02/02/ayak-sesleri-v.jpg)
Deniz bey bu bir çığlık
duymayanlara
TÜM YORUMLAR (1)