Ayak Sesleri - IV Şiiri - Uğur Deniz Ülk ...

Uğur Deniz Ülkegül
279

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ayak Sesleri - IV

Hayatın acıtan yanını yaşayan herkese…

Öyle yorgunum ki göz kapaklarım tonlarca yükü sırtlamışçasına koca bedenimi ezmekle meşgul..Her saniye bacaklarımda ki direnç biraz daha azalıyor.. Kendini taşıyamıyor bedenim sanki..Dışarıda tabiri caizse yaprak kıpırdamıyor..Ne serseri ruhumun habercisi rüzgar, ne hüznümün sırdaşı yağmur sesi…“Çıt” yok…

Yine de uyumak istemiyorum..Tuhaf bir çelişkiyle karışık tedirginlik hali var üzerimde..Uyursam, acım dinecek sanıyorum..Omurgamın ortasından yayılan sıcaklık önce bir noktada toplanıyor..Onu çevreleyen kasların gerildiğini hissediyorum sonra..Yavaş, ama artan bir güçle o sıcaklığa doğru yöneliyorlar..İçlerinden bir kaçı kopsa belki bir anlık rahatlama hissi olacak, ama aksine…Kopmuyor, uzuyorlar..Köklerinin bu dayanılmaz güce karşı koyuşu canımı yakıyor, sıcaklık “ateşli bir kadın” kadar davetkar…Bir süre sonra bir noktada toplanmış olan sıcaklığın yer değiştirdiğini hissediyorum..
Hayır hayır..Yer değiştirmiyor, genişliyor..Buna bağlı olarak omurganın geçtiği yere bağlı olan diğer kaslarda harekete geçiyor..Yosma bir kadın pervasızlığında dans eden bu yanma hissi etrafında ki bütün kasları baştan çıkarıyor..Şimdi duyduğum acı birkaç kat daha arttı..Dolapta duran ağrı kesici yalvarırcasına bana bakıyor..Oysa ben, oralı bile değilim..Bu kez olmaz diyorum, bu kez kaçmak yok..

Bir den ilk darbeyi alıyorum..
Kuyruk sokumunun beş parmak kadar yukarısında müthiş bir kasılma..
Korkunç bir sancı, lakin çok kısa sürüyor..Bağırmıyorum..Ya da bağırmaya fırsat bulamadığım için mi bağırmadım bilemiyorum..Neyse..Sonunda bu konuyu kafama takmamaya karar veriyorum..Daha önce avazım çıktığı kadar bağırmıştım..Ama hiç bir değişiklik olmamıştı..En küçük bir değişiklik bile..Bayram arifesiydi sanırım ve evde yalnız başınaydım yine, şimdiki gibi..

/Sen gittikten birkaç saat sonrası..Irak’ta adına savaş dedikleri vahşet canlı yayında sürmeye devam etti, yollar yine kana bulandı, yoksulluk yine sokak kadınlarından sokak çocuklarından sokak serserilerinden oluşan koca bir ordu sahibiydi..Sana, gitme deyişim gidişine yetişemedi..Ne kadar bağırdığımı hatırlamıyorum..Sustuğumda hiçbir şeyin değişmediğini gördüm..Bağırmak, acıyı dindirmemişti../

Geçmiş zaman deyip yattığım yerde biraz doğrulmaya çalışıyorum..Lakin bu isteğim benimle beraber olduğu yere çakılıp kalıyor..Garip bir durum, bedenim sancıyan yerinden yatağa, daha doğrusu yatağın yaylarına yapışmış gibi..Aşağılık yosma, demek ki bedenimden sonra yattığım yatağı da ayarttı..Omurgamı kıskıvrak yakalayıp kavrayan helezon demirlerin soğukluğunu hissediyorum..En küçük bir hareketle dahi olsa, sağa
ya da sola dönmemim imkanı yok..Lanet sıcaklık neredeyse omurgamın tamamını sarmış durumda..Bu biraz sonra yaşanacak olanların kötü habercisi aynı zamanda..Bin bir güçlükle yanı başımda duran sehpanın üzerinde ki not defteri ve kaleme uzanıyorum…İçimden şiir yazmak geliyor, gülümsemek..Böyle zaman da şiir yazabilir mi insan? Bilmem..Daha önce hiç denemedim..Ya gülümser mi? Evet..Çok defa yaptım bunu…Tam ilk harfi (A) yazacakken ikinci ve çok daha ağır darbe! ! Elim havada asılı kalıyor
bir süre..Bütün bedenimin kaskatı kesildiğini hissediyorum..Acıdan yapış yapış olan bedenim bu göremediği gizli düşman karşısında ne yapacağını bilemiyor..Bir süre sonra kaslar geçici olarak kendini bıraktığı zaman son bir hamleyle kağıda yazdığım harf takılıyor gözüme..(A) …

A…Ne bu? Acı? Ahhh? Ananı…… …..! ! ?

Kendi kendime gülmeye başlıyorum..Komik bir durum ama o an da en olmayacak şey aklıma geliyor..Bu durumda sevişmek nasıl bir şeydir acaba..Mozaşistlerin hissettiği duygu buna mı benziyor..Belki..Belki değil..Hangisi ağır basardı acaba diyorum….O an..gözlerinde erimek mi, acıya yenilmek mi?

/ Sen gittikten birkaç saat sonrası..Birlikte içtiğimiz çayın tadı hala taze duruyordu..Hala sıcaktı seviştiğimiz yatak ve soluklarımızın birbirine karıştığı an kadar dağınık..Yağmur hiç dinmemişti nedense, aynı hüznü tekrar edip duruyordu pencereye vuran damlaların sesi…Şu koca adamlığıma inat ne kadar ağladığımı bilmiyorum.Göz yaşım dindiğinde hiçbir şeyin değişmediğini gördüm..Ağlamak, acıyı dindirmemişti…/

Acının rengini çizdim bu akşam
Maviden arta kalan hüzünbaz öfkede
Yenik düşmem yokluğuna, buna alışamam
Kolay ölmem adı sensizlik olan bileşkede…

Suskuya saplanır inceden ağrı
Tenine öykünür alnımda terim
Kan revan olur yazdığım şiir
Hangi aşkın katilidir kelimelerim…

Ben bu şiirin canına okurdum okumasına ya, okuyunca şu yosmadan daha çok can yakacak namussuz..Defteri kalemi usulca yere salıyorum elimden..
Mümkün olduğunca hareketsiz duruyorum.En küçük bir hareket, an basit yanlış bana kodeste yapacakları en ağır işkencenin bile yüz misli acı verecek biliyorum..

“Şu an senin duyduğun acının Onda birini ben duysam, vücudum bunu kaldıramaz ve baygınlık geçiririm” demişti doktor..Açıklaması bittikten sonra da “Ne yani benim beynim aptal mı? Bu kadar geç mi anlıyor bir şeyleri? “ diye sormuştum..Yıllar içinde hastalık süreciyle doğru orantılı olarak ve artarak devam eden acıya beyin kendini adapte ettiğinden, acıyı algılama ve karşılama gücü de doğru orantılı olarak artıyormuş insan beyninin..O zaman espriyle karışık cevap vermiş ama tam anlamamıştım..Yıllar içinde doktorun o gün bana ne demek istediğini tam olarak anladım..Bu “Her gün şiddetini biraz daha artırarak devam edecek olan dayanılmaz sancı günleri” anlamını taşıyordu..

Ya da şöyle düşünelim..Bir suç işlemişsiniz..Hakim size hapis cezası vermek yerine30 yıl işkence görmek cezasına çarptırıyor..İşkenceci gözleri parlayarak size bakıyor..Her gün bize geleceksin ve sana elektrik vereceğiz, şiddeti yavaş yavaş arttırarak…Hay Allah! Neler diyorum ben..Gören de bu ülkede işkence var falan sanacak..Elbette yok canım..Ben sadece hayali bir varsayımla durumu anlatmaya çalıştım..

İyiden iyiye sinirlerim bozulmaya başladı anlaşılan..Hadi duyduğum sancı neyse ney de şu kımıldayamamak yok mu? Fena sinirlendiriyor beni..Kapı vurulsa, telefon çalsa ya da ne bileyim sırtım kaşınsa..Allah muhafaza! En kötüsü sonuncu senaryo..Sırtımda ki o ateşli yosmanın bir de utanmadan beni gıdıklaması gibi bir şey bu..Bu kol yatağa mıh gibi yapışmış bu gövdenin arkasına nasıl girer? Giremez..Eeee? Ne yapacaz? Şarkı türkü söyleyecek halimiz yok..Mecbur geçmesini bekle..Beklerken (A) harfiyle başla yine..

Ananı! ! ! ...

Tam iki buçuk saattir bu haldeyim..Bizim yosma sonunda muradına erdi ve bütün omurgamı, bütün kaslarımı hatta yatağımın çarşaflarını, yaylı sistemini ele geçirdi..Tek iyi tarafı şu..Ben kımıldamadan fazla hareket etmiyor o da..Bir beden de iki yabancı gibiyiz..Bedenin beyni bana ait, acısı ona..
Ama beyin benim beynim..Kontrol yetkisi hala bende..Buna bozuluyor olmalı ki arada bir bedenime fazladan acı yükleyerek hareket etmemi sağlamaya çalışıyor..Ama karşısında yılların tecrübesi var artık..Yine de pusuda..Bütün şehveti ve tahrik ediciliği ile beni bekliyor..İyi ama ben artık sıkılmaya başladım bu bekleyişten..Elimi çaktırmadan aşağı sarkıtsam ve yine çaktırmadan az önce sinirle yere bıraktığım defteri ve kalemi alsam..?

Sol elimi yavaşça aşağı indiriyorum..Halıda dolaşan parmaklarım not defterini ikinci hamlesinde buluyor..Şimdi sıra kalemde..Kahretsin! ! Nerde bu? Yuvarlanmış olmalı..Kafamı kaldırıp bakabilseydim keşke.Ama olmaz..Neler olacağını biliyorum..Parmaklarım kör bir arayışla devam ediyor araştırmasına..Derken bir cisme dokunur gibi oluyor içlerinden biri..Ama uzanabileceği en son nokta bu..Gayri ihtiyari bir refleks.Sadece bir anlık yapılmış küçük bir hata..Vücudun parmağın gel komutuna itaati…

Gövdemin ortasını mengene gibi saran büyük bir gücün inanılmaz boyut ve ölçütlerde ki sancı kasırgası..Omurgaya bağlı kas sisteminin eş güdümlü olarak yaptığı kasılma ve ardından oluşan kramp etkisi..Vücut artık benim değil..Hiç bir organ beynimin verdiği emirlere kulak asmıyor..Hepsi kendi canının derdinde..Ruhum bu karmaşa içinde parçalara bölünmekle meşgul..Ses tellerimin son sadık asker topluluğu gibi lakin beyimden gelecek son emre hazır halde bekleyişi...Beynimin acıya inanılmaz ölçütlerde
karşı koyuşu ve direnişi..Tam olarak 52 saniye süren savaş..Ve sonunda
bu savaşı yine kazanan ben..

/Sen gittikten birkaç saat sonrası…Sensizliğin ilk kurşun yarası zaman..
Sessizce kanayan yürek sancısı..Oysa acıya alışkındı bedenim..Her kavgayı sonunda kazandı beynim..Ama ruhum böylesi bir sancıya düşmedi, yüreğimi hiç kimse böylesine delip geçmedi..Sonra yokluğuna küfredip durdum..
Bilmem ki neden..Belki senden, belki kendimden nefret etmek istiyordum..
Küfretmek, acıyı dindirmemişti..

Bu gün..Hala gittiğin gün kadar çoksun…/

Uğur Deniz Ülkegül
Kayıt Tarihi : 17.1.2006 02:36:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Osman Kılıç
    Osman Kılıç

    Ne çoksun Ülkegül!! Ne derinsin!!...

    Saygılar..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Uğur Deniz Ülkegül