-I-
Biraz da umut etmeli insan..Ne kadar yanıldıysam, o kadar yenildim demek, kilit vurmak yüreğine açılan bütün kapılara, duvarlara acının, sancının renginden küfredercesine resim çizmek, alabildiğine susmak öfkeye, kör kütük yalnızlığında akşamın..
Sonra durmak mola yerinde bu aşkın..Bir sigara yakmak efkarı duman..
İnadına gökyüzüne bakmak işte..Özlemek işte..Hatırlamak..Ağzında “mavi” bir düşün tadını duyumsamak, keyfine varırken yeniden başlamanın..
Hayat seni benden aldı..Koca bir yalnızlık kaldı geriye dokunduğun
an’dan..Gitmenin öyküsünü yazdım ardından, azalmanın korkusunu.
Belaya bulaştığım zaman, hani kurşun vakti öyküler çizerdik yaşama..
Değişmedim dağlarda onca bahara, saçının bir tel kokusunu..
Biraz da umut etmeli insan..Yokluğuna inat, çokluğun taşıyor içimden..
Ne kadar uzaksan, o kadar özlemeksin..Ne kadar gitmeksen, o kadar beklemeksin pencere kenarında..Sen ki düşünmeksin yar..Düşümde su, düşümde tuz, düşümde ekmeksin..Düşündükçe başımdan savdığım şu kör kurşunlar..
……………………………..
-II-
Bir zamanlar daha mı yeşildi bahar ayları, yoksa ben miyim kırmızıya
esir düşen mahkum..Daha mı soğuk kış, daha mı donuk pencereme usulca, dokunurca bıraktığım bu sessiz bakış..Şimdi daha mı yalnız kokuyor şehir..
Oysa daha bir çoğaldı mahalle de oturan insanlar..Kaldırım kenarına park eden araçlar, oynaşıp duran çocuk sesleri..Biz çoğaldıkça azalan dostlar…
Düşündüm de, ne kadar çok, selam vermeden geçtiğim bakış..Aynı hava,
aynı su, aynı toprak..Ve aynı aldanış…
Hiç kimse umursamıyor biliyorum..Bir kaç cılız ses çıkıyor gibi arada…
O da, iş telaşı, ekmek kavgası, mesai sonrası derken ya bir martı sesinde,
ya kendini ucuza sermaye eden bir yosmanın nefesinde kayboluyor..Kimse
ne soruyor, ne bir cevap taşıyor içinde “yarına” dair..
Oysa umut etmeli insan…
Neden her şey, hiç bir şey kadar değersiz bu ülkede? Ne ölen niye öldüğünün,ne kalan niye yaşadığının ayırdına varamıyor..Ölmek ve kalmak arasında ki çizgi öylesine yakın ki, öylesine anlamsız..Bir amacının olması gerek, bir yön, bir çizgi taşıması gerek insan denen varlığın..Ama öylesi ucuz, öylesi basit ki yaşamak, neye elini atsan altından koca bir yalan çıkıyor..
Kim katil, kim kahraman, kim asil, kim vekil, kim işçi, kim patron belli değil…O kadar alışmış ki bu ülkede yanılmaya insan, hiçbir şey onu artık şaşırtmıyor…Acının belli bir limiti vardır demişti Yusuf..Beyin bir noktadan sonrasını algılamaz..Yani acı öylesine yoğun yaşanır ki, beynin algılama sınırları bunu taşıyamaz...
Bu ülkede bir Eylül vakti geçti zamandan..Koca bir kuşak, boş ve anlamsız sözlerle büyütüldü..Ne çocuk kalabildi çoğumuz, ne adam olabildi..Şimdi
böyle duyarsız, böyle sorgusuz, böyle çelimsiz duruşu bundan..Ve bu ülkede
On binlerce insan öldü sonra..Hısım akraba dediğimiz..Hani gidip gurbet elde, bir köy sofrasında oturup üç dilim ekmek, bir parça peynir yediğimiz..
Vurdukça kahraman olduk…Vuruldukça kahraman öldük zahir…
Düşündükçe kanadı yüreğimiz…
Beslemeyip astıklarımız, hani şu On yedi yaşımız, hani çocukluğumuz, hani
sorsan topu topu üç beş onurlu adamdan ibaret çokluğumuz..Hani çoğaldıkça bir çığ gibi büyüyen yokluğumuz…
Oysa umut etmeli insan…Çünkü umut edebildiği kadar vardır insan…
Sahi, umut dedim de aklıma geldi..Bu gün gökyüzüne baktın mı?
………………………………………….
-III-
Sana bil…Beni öğret…
Yerim yangın yeri…Alaza boyanmış sus..Kül kokar adın..Açım, açıktayım..
Yorgunum isyan..Değişmem kimselere, belaya sürgülü döşüm..Bir akşam
gelirim kuytuna, sokulurum teninde tuz tadı..Gözlerin saplı hançer, yüreğimden sızar gülüşün…Usulca gelip öptüğüm düşün..Alnında yara izi..
Say ki sürsünler bizi, çöllere vursunlar..Sen ki can dediğim..Canan dediğim..
Değişmem kadın…Değişmem…
Seni sar..Bana yorul…
Geç kalışım kendime benim…Yok'sa “mavi” ye bulut..Tek'se dalgaya öfkem..
Deniz koymuşlar adımı..Bu yüzden gel-git zamanlarım sana..Vakitsiz değilim bak..Ay’a bak, buluta bak, yıldıza bak…Gökyüzüne bak kadın, gökyüzüne bak..
Neyine toprak senin…
Yol keser onlar, ihanet kokar nefesi hırsın..Kazdıkları mezar kendine..
Dar ağacında sallanır gölgeleri..Astıkları öfke sabah akşam tükürür yüzlerine…Geçer bunlar, takma kafana sen…Bu yalan çıplak, bu talan
soysuz, bu zaman çelimsiz gülüm..Dik durmalısın..Ne zaman acılar değse
tenine, ruhunda saklı “o mavi çocuğa” dokunmalısın..
Hadi sus şimdi..Hadi kapansın gözlerin..Sözlerini sona sakla..Bir de göz yaşını..Bir de gülüşünü..Olur ha bir gün..Ansızın gelişini…
Sana koş…Bana dinlen…
Uğur Deniz ÜlkegülKayıt Tarihi : 13.1.2006 20:00:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Hani diyorum....arada bize de söylenecek söz bıraksan Deniz...
Ama biliyorum,bize söylenecek söz bıraksan bile...sen kadar güzel sıralamaya yetmez gücümüz...
Nefis bir yazı...bir masal...belki bir gerçek....belki bir düş....' İyiki görmüşüz ' dedirtecek türden...
Kal huzurla...
Mehtap
Hani diyorum....arada bize de söylenecek söz bıraksan Deniz...
Ama biliyorum,bize söylenecek söz bıraksan bile...sen kadar güzel sıralamaya yetmez gücümüz...
Nefis bir yazı...bir masal...belki bir gerçek....belki bir düş....' İyiki görmüşüz ' dedirtecek türden...
Kal huzurla...
Mehtap
konuş kendinle
görene
bir an bile yeter
bul gerisini içinde
dilinden anlayan
lal
bekleme boşuna
tanıklıktan kaçma
yansır
gözünü kapama
yanlar tutulu
yanardöner yansı(ma)
Bu satırlar da benden döküldü...
Tebrik ederim duyarlı yüreğinizi...İyiler kazansa hep keşke...Saygılar...Nurdan Ünsal
TÜM YORUMLAR (3)