-I-
Pişmanlık dediğimiz şey, içimizde ki çocuğun ağlamasıdır. Yeryüzünün kirli ve çamurlu bahçesinde masum bir yanımız kalabilmişse eğer…Hepimizin sakladığı bir kadın vardır içimizde yada bir adam..Özlediğimiz, elimizden
avuçlarımızdan kayan bir bakış, bir dokunuş, bir dudak tadı..
Tam olarak ne zaman bilmiyorum ama, yıllar öncesi kaybettiğim içimdeki çocuğa rastladım geçen gün..Üstü başı perişan, dizleri yaralı, saçları kirli çocuk…Koca şehirde kaybolmuş, ürkek ve çekingen, telaşlı..Misketleri miydi
kaybettiği, uçurtmasının ipi mi kopmuştu, yada aç mıydı günlerdir yorgun muydu bilmiyorum…Canı yanmıştı besbelli..Beni görünce ağladı…Ağladım..
Hala büyümekten korkuyordu, hala sevmiyordu koca şehirde koca insanların
karmaşık ve bir o kadar gürültülü hayatını..Beton binalara hapsedilmiş mavisini arıyordu umutsuz gözlerle gökyüzünde..Çizmeli amcaların tel örgüde ki uçurtmasını indirip kırışlarını unutmamıştı hala..İnanamadım….
Hala çocuktu…Ağladı…Ağladım…
Yaşadığım sancıları anlattım ona..Yanıma oturup bir masal dinler gibi dinledi hayat hikayemi..Yaptığım hataları, düştüğüm yanlışları, ahmaklıkları
sersemlikleri…İnsanları anlattım uzun uzun..Dost dediklerimin sinsi bakışlarını görünce ürktü..Kavgalarımda ki kan revan halimden korktu…
Kimini sevdi gülümsedi umarsız, kiminde dudak büktü sıkıldı…Kiminde
koştu kucağıma ellerini boynuma atıp özlemiş gibi sarıldı…Sana rastladığım güne gelince..Ellerini sus! diye dudaklarına götürdü önce..Sonra ellerimi yüzüne götürüp avuçlarıma bir tebessüm bıraktı…Gözlerimde biriken yaşa baktı…Onaylamaz bir tavırla avuçlarımı yüzüme kapattı..Bir süre öylece bekledim..Seni neden sevdiğimi düşündüm sonra..Ve neden rastladığımı…
Ve neden zamansız gelip, yine zamansız çekip gittiğini hayatımdan…Sonra
gözlerimi açıp karşımda duran çocuğa baktım…Anladım….
Ağlamadım………
………………………………………………………………
-II-
“Bana yokluğunun resmini çizmeyi” anlat..Anlat ki varlığının izlerini silmeyi
öğreneyim penceremdeki buğudan..Mesela sensizliğe nasıl uyanabilir uzun bir geceden gözlerim..Ama yitirmeden umudu, ama gökyüzünde ki maviyi kaçırmadan, ama…Ağlamadan…
“Sensiz bu şehir nasıl sevilir” i anlat..Canı sıkılmadan yolda yürümeyi,ertesi ve daha ertesi günlerde seni özlemeden, balıkçı Kazım’ın tezgahında sıra beklemeyi, sıcak ekmek almayı fırından arasına tereyağ peynir koyup ellerinsiz yemeyi…Çıkmaz sokaklarına sapmadan, kaybolmadan, bir kez olsun “geç kalmadan” eve gidebilmeyi..
“Şiir yazmayı anlat bana”..Sensiz kelimeler yazabilmeyi mesela..Devrik cümlelerden sonra yine de insan, yine de dirençli, güçlü, dik kalabilmeyi..
Son noktayı koyabilmeyi, son satıra gelebilmeyi, her başlangıca bir son verebilmeyi…
“Gökyüzüne bakabilmeyi anlat bana..” Yarım ay bir gecede ayağın taşa takılmadan yürümeyi..Ayaklarının bastığı yere aldırmadan, başının üstünde olanları görüp de, bir kuş kanadında bazen, bazen bir bulutun beyazında, yıldızların göz kırpışında hiçbir ayrıntıyı atlamadan, hayatı sevebilmeyi..
“Bana sensizliği anlat…” Anlat ki..Düşeyim sensiz bir hayatın satır başlarından....
-III-
İnsan önce fark edemiyor bir şeyleri..Sanıyor ki hayat kaldığı yerden devam ediyor…Oysa hiç bir şey bir an öncesinin aynı değil..Saçı sakalı uzuyor, bir gün öncesinden daha eski duruyor giydiği ayakkabı, elbisesinin ütüsü bozuluyor, bulaşıklar birikiyor mutfakta, perdeler kirleniyor..
Dokunmazsan eğer, olduğun yerde durup hayatın yanından geçmesine izin verirsen bir süre..Ancak o zaman fark ediyorsun ayrıntıları..Yitirdiğin değerleri, kaybettiğin anları, sancıları…
Hiç bir şey eskisi gibi değil artık…Anlıyorsun…
Dün baktığın şehir neredeyse aynısı gibi duruyor önünde ertesi sabah..
Kaldırım kenarında park etmiş araçlar aynı, belki biraz daha ilerde durmuş bu kez, belki dünden kalan bir darbe izi var yanında, kaza olmuş belli..Alışkın olduğun şeyi bekliyorsun..Diyorsun ki, birazdan Osman amca, yılların kaporta ustası Osman amca, şişman göbeğini kapıdan gösterip, sağ elini ağır bir hareketle kaldırıp ev erkanına selam vererek o arabaya binecek..Sonra ver elini ekmek teknesi…
Ama olmuyor…
Günlerden Pazartesi ne oldu ki? Hasta mı? Bekliyorsun..Bekledikçe kalabalıklaşıyor evin önü, kapıda elleri cebinde üzgün bakışlı insanlar sohbete dalıyor, el kol hareketiyle bir şeyler anlatıyor biri, diğeri başını sallayarak onaylıyor..Derken yeşil renkli bir kamyonet yanaşıyor evin önüne..
Fark ediyorsun…Aynı değil artık hiçbir şey…
“Yokluğunu fark edemediklerimiz”le, “yokluğuna katlanırız” sandıklarımız arasında ki ayrımın pişmanlık derecesidir hayat..
Neyi feda ettiğimiz, neden feda ettiğimiz ayırdına varamayız çoğu zaman..
Arabamızın boyası çizilinceye kadar..O vakte kadar bir çoğumuz bu şehirde bir Osman amca var sanır…
Kaybetmek ve Kazanmak arasında yaptığımız seçim..Sevmek ve sevilmek arasında ki fark gibidir bazen…Kazanmak adına kaybettiklerimizin farkına varamayız işte..Hangisini seçersek seçelim..
Hiç bir şey eskisi gibi değildir artık….
Uğur Deniz ÜlkegülKayıt Tarihi : 14.12.2005 11:45:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Ve sözler..kimi yazılan kimi hafızalara kazınan...
Ama en çok Ayak Seslerini beklemek koyuyor adama.
Yaz Deniz..sabırsızlıkla bekleyeceğim bu serinin devamını..
Kal huzur ve dostlukla.
Mehtap
TÜM YORUMLAR (2)