Ağlar gibi olup da ağlamadığım
Ağlamaz gibi durup da ağladığım
Çağladığım çok
Yalın sesim var bas bariton
Emanet ettim onu çocukluğumdan
Kalmış melodikaya
Yas tutar Merkür kayar şimali yıldız
Gölgesi vurur uzaya
Köpüklerden düş kurar
Yolunu şaşıran martıya
Ölürsem sözcükler ağlar dişlerimde
Ay kanar dağda şavkır
Ay üşürse dudaklarıma çiğ düşer
Ölmüşlüğüm kadar üşürüm bende
Kayıt Tarihi : 27.5.2006 20:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Hayırlı sınavlar.
Ne varki, 'Dİ/lenci' tersleyince.. 'Bir daha gelirsemmmm iki olsun' deyip, (fena halde küserek)
ülkesine dönmüş.. :))
Yolda da; 'Aslında, kabahat bendeydi. Çünki, 'Dİ/lenci' nin yanına tebdili kıyafetle gitmiştim'!
diye söylenip durmuş... / Kendisi dönmesede (vasiyet edip) gemilerini göndermiş yüzyıllar sonra..
:)))) / :))))__ [['bazıları'ndan biri olarak, tarih-felsefe bilgimiz olmayınca.. :) bizde tefrikayla durumu
idare edelim dedik...]]...
Saygılarımla.
Çocukluk çağlarındaki söylediğiniz veya çaldığınız şarkılara eşlik eden melodikaya (mızıkaya) emanet etmişsiz, bariton sesinizi.
Sanırım, emanet etmek yerine kahramanlık türkülerine meyletseydiniz, özel günlerin, ayların, yılların en çok arananı olurdunuz. Bekli de bu milletin sinesinde bahtınız da farklı, tahtınız da farklı olurdu.
Merkür’ün kuzeyde görülüp görülmediğini bilmiyorum. Neden Merkür yas tutar, neye atfen yazılmış, onu da bilmiyorum. Ancak güneşe ene yakın ve yoğun gezegenlerden biri olarak verilmiş kaynaklarda.
Merkür, yas tutuğundan yüreği katılaşmış.
Kutup (Şimal, Demeirkazık) Yıldızı hep kuzeyi gösterir. Gölgesi uzaya düşer mi düşer, şair algısında…
Yolunu şaşırmış martıya köpüklerden düş kurmak.
Önemli olan martının hatırlattıklarıdır şaire. Kim bilir, hangi sahilde, hangi sevgilinin hatıralarına eşdeğerdir martı kanatları?
Kim bilir, sevgilinin hangi yanık veya özlem dolu sesinin yankılarıdır martı çığlıkları?
Belki de bu yüzdendir, dalgaların düşlere dönüşmesi… Nice hatıraların izlerini, özlemini, öfkesini, vuslatını anlatmaktadır şaire dalgalar ve martılar…
Hangi sözcükler?
Aşk mı, yalnızlık mı, hasret sözcükleri mi ağlar?
O kadar derinden, o kadar içli bir ağlayış mı ki bu ağlama, yürekten değil de, dişlerden dökülüyor? Biraz daha ipucu olmalıydı. Biraz daha anlaşılır olmalıydı. Tahmin üzere her şey demek mümkün. Hiçbir şey demenin mümkün olacağı gibi.
Yürek yangınıyla, sızısıyla ağlamak başka; dişlerinden dökülen bir ağlama (nasıl anlaşılacaksa) başka olmalı.
Ayı üşütürüz. Sadece ayı değil, güneşi bile üşütürüz. Ateşi dondururuz.
Mehtabın yalnızlık acısını yaşarsa ruhumuz, üşütemeyeceğimiz hiçbir nesne, donduramayacağımız hiçbir şey olmaz. Dudaklarımıza çiğler yağdırır, bir melodikaya emanet bıraktığımız sesimizi bile dondururuz.
Şimdi aklımdan geçen, bu mızıka çocukluk aşkına mı bırakıldı, oldu…
Her insan, aşkından uzak kaldığı ve uzaklaştığı kadar ölür ve öldüğü kadarı da üşür…
Böyle mi olur, onu yaşayan ve hisseden böyle ifade etmişler.
Değişik imgelere yüklenmiş, kimi yerde belirli, kimi yerde kapalı duygular, hayaller vb. algılamalar…
Benden bu kadar.
Bugün henüz yol yorgunluğumu atamamış olabilirim. Belki algılamam onun için yetersiz kalmış olabilir.
Her ne hikmetse, hikmetinden sual olunmaz, şairin de erenin de…
“Sürç-i lisanımız affola…”
Sevgi ve saygıyla.
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
TÜM YORUMLAR (9)