buğusunda işvelenen gözlerin,
dans ederken gecenin koynunda,
önümde ay soyunur, pervasızca...
ve biz
mermi toplamaya çıkarız,
kirpiklerimizin kuytusunda.
truva atları dikilir kapımıza
içinde ellerimiz,
tutuklanırız çılgınca...
ismim,
dokunurken tel tel
gelgitlerinde dudaklarının
okşayamam,
başın düşer omuzlarıma
ve sürülürüm
haylaz bakışlarının
en uzağına…
tuz gölü, konuşur mu
ıslağına mavi suların..?
ve yakılır mı
oynak şarkıların eline
kınası
ferhat’ların..?
bas üzerime,
başını göğe ağacağım
ve silkele saçlarını ki;
kokuna ağlayacağım...
ah seyduna...
senin içindir fersah fersah
kaçışlığım…
ve bir köşede
yanışlığım…
ve
çığlık çığlığa susuşluğum...
de ki;
ayna kavuşur,
ardındaki karaya…
ne mümkün,
lav kavuşur mu suya..?
soğur dudağım
dudağım soğur
yangınlarında…
dokunsam saçına
nefesin dökülür kucağıma,
dökülür nefesin kucağıma…
dokunamam,
karlarım yanar ufkunda.
gündüzü al omuzlarına
gece benim.
korkma!
ve
de ki;
kavuşur fırat
nil'in sularına…
dokunamam
seyduna.!
Kayıt Tarihi : 18.3.2010 02:40:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (2)