Ay Işığına Şarkılar Bölüm 2

Nuri Can 2
9

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Ay Işığına Şarkılar Bölüm 2

Hüznün gam çizdiği resimlerdeyim

Yalancı bahara aldanmış gülüm
yelin ram estiği mevsimlerdeyim
sebebi çileyim, nam - ı bülbülüm
hüznün gam çizdiği resimlerdeyim

baharın sevdası düşmüş toprağa
ağacın dalları küsmüş yaprağa
bir figan sesidir vurmuş ırmağa
canın kan kestiği kesimlerdeyim

bir deli rüzgardır eser ömrümden
bir buruk nağmedir geçer gönlümden
ne dünde hayır var, ne de bu günden
ömrün buz kestiği mevsimlerdeyim

sevda yağmur yağmur şu genç ömrüme
yağar damla, damla seven gönlüme
bahçe çiçek açmış benim neyime
kırık şarkılarla, esinlerdeyim

yarıldı yer, arşı sardı ağıtlar
uyandı bak duyan bütün sağırlar
yandı yürek, yandı bütün kağıtlar
yelin kül estiği mevsimlerdeyim

2


Geldi hazân, Yine hüzün, Yine gam

Cümbüş kırık, neyzen suskun, ney suskun
geldi hazân, yine hüzün, yine gam
şarkı suskun, meyhan suskun, mey suskun
geldi hazân, yine hüzün, yine gam
gönüllere elem konuk her akşam...

Hicran dilsiz, yaş gözsüz, mevsimler güz
şair suskun, şiir suskun, tar sözsüz
yine boyun büktü akşamlar öksüz
geldi hazan, yine efkar, yine ah-u zar
yine hasret, yine gurbet ah leyli yar
bir ince sızı düşer sineye her akşam

Bülbülü bir güle zar eylemişler
dünyayı sevene dar eylemişler
sevdayı göğsüme nar eylemişler
geldi hazân, yine hüsran, yine figan
yine hicran, yine giryan, yine efgân
bir ince sızıdır nereye baksam

Rüzgar hicran inler gönül secdede
nağmeler aşkı kanar her hecede
ay küser bir efkâr basar gecede
geldi hazan, yine hüsran, yine efgân
yine sürgün, yine firgat, yine figan
bir kara dumandır iner her akşam

Felek ki, demirden örmüş ağını
ceylanlar aşk için yakmış dağını
gazeller savurmuş gönül bağını
geldi hazân, yine hüzün,yine giryan
yan ey gönül dermansız derdine yan

bak yine çöktü efkar her yer karardı
bahçe gazel döktü yaprak sarardı
her sokak başını bir elem sardı
geldi hazân, yine hüzün, yine gam
yine sürgün, yine giryan, yine hicran
bir ince sızıdır nereye baksam

Tipi bize, boran bize, kar bize
feryat bize, figan bize, zar bize
hicran bize, fizan bize, har bize
yine firgat, yine gurbet, yine hasret ey Ozan
dinmez bir sızıdır yüreğinde ne yapsan
gönüllere elem konuk her akşam

Bahçe mahsun, gül mahsun, gönül hicran
bülbül zar-ı figan, zar-ı fizan, zar-ı efgân
ey vah yine hicrân, yine giryân, yine hüsran, yine gam
ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman
yan ey gönül dermansız derdine yan

Geldi hazân, yine hicran,yine hüsran, yine giryân bana düştü ah! ..
yine firgat, yine hasret,yine figan, yine efgân cana düştü ah! ....
attı felek, her birimiz bir yana düştü
ince bir duman gibi geçip gidiyor zaman
yan ey gönül yan, şimdi dermansız derdine yan

hüzünlere yazılmış bir ömür bizimkisi neylersin
ah! leyli yar...
kış geldi, yine tipi, yine boran, yine duman
yine her gece kalbimize yağıyor kar...

3

Hasret çiçeğim

Yağmurlar düşerken körpe bağına
süzülür damlalar gül yaprağına
takılıp gurbetin hüzün ağına
bir sen mi solarsın hasret çiçeğim

Sarıp dikenlere gönül acını
indirme başından ümit tacını
rüzgarda savrulan ipek saçını
bir sen mi yolarsın hasret çiçeğim

Estikçe başından gurbet yelleri
okşarsın hasretle açan gülleri
mutluluk içinde eski günleri
bir sen mi anarsın hasret çiçeğim

Dalıp anıların buruk seyrine
gözyaşı dökersin hasret nehrine
yediğin ekmeği gurbet zehrine
bir sen mi banarsın hasret çiçeğim

Denizler dalgalı alınlar sisli
yollar sıra sıra engel dizili
herkesin ateşi içinden gizli
bir sen mi yanarsın hasret çiçeğim

Seller feryad eder dağlar ses verir
bir ömre bir sevda sanma az gelir
şimdi her gönülde bir ah yükselir
bir sen mi ağlarsın hasret çiçeğim

Coşkun akan seldim duruldu kalbim
gurbet eller gezdim yoruldu kalbim
aşkın hançeriyle vuruldu kalbim
bir sen mi kanarsın hasret çiçeğim

Bir tek sen değilsin hasretlik çeken
gizli köşelerde boynunu büken
sılada sevdalar gül gül iken
bir sen mi solarsın hasret çiçeğim

Can Nuri’yim nice canlar canıyım
diyar diyar gezen garip arıyım
gurbetin hasretin en kör yanıyım
bir sen mi dolarsın hasret çiçeğim

4

Kalbini Dinle

Sevgi denizinden sevda nehrine
Dalmak ister isen kalbini dinle
Hayal ülkesinden gönül şehrine
Bakmak ister isen kalbini dinle

Yüce dağ başının sisi dumanı
Sarınca geçilmez derya ummanı
Kendi benliğinin hanı sultanı
Olmak ister isen kalbini dinle

Alemde nesnenin her zerresini
Rüzgarda ürperen gül nefesini
Hakkın kantarında vicdan sesini
Duymak ister isen kalbini dinle

Camlarda damlanın son akışını
Yüreğe işlenen aşk nakışını
Yaralı cerenin kor bakışını
Yanmak ister isen kalbini dinle

Can Nuri görmezsen hakkı gerçeği
Derilmez baharın gülü çiçeği
Gönül sofrasında aşkı sevgiyi
Bulmak ister isen kalbini dinle

Nuri CAN

5


Şimdi ne mehtabım ne ayım kaldı

Göğsüme işledim sızılarımı
her acıdan dertten bir payım kaldı
çaldılar göğümde yıldızlarımı
şimdi ne mehtabım ne ayım kaldı

duymadı dalgalar yalvarışımı
görmedi çağlayıp akan yaşımı
taştan taşa çaldı deli başımı
okum paramparça bir yayım kaldı

önüm tipi boran, önüm fırtına
bir sevda yüküydü vurdum sırtıma
kara talih çıktı kara bahtıma
deryalar kurudu bir çayım kaldı

Canlar canı derler soyuma benim
gül damladı gönül suyuma benim
elde güzel çokmuş neyime benim
şimdi ne kısrağım ne tayım kaldı

6

Sığaramda tüten duman gibiyim

Sorma ahvalimi, sorma halimi
sığaramda tüten duman gibiyim
dalga dalga vurdu hayat zalimi
denizi of çeken liman gibiyim..

Sorma bu dünyada neden yalnızım
söndü gökyüzünde yanan yıldızım
bağrımı deştikçe inceden sızım
acıdan inleyen keman gibiyim

Baharsız bir ömrün kışında kaldım
boranlı dağların başında kaldım
umarsız bir hayat dışında kaldım
yarası deşilmiş zaman gibiyim

Genç yaşımda neler geldi bu başa
yağmurlar ağladı düşen her yaşa
feryadım çarparken dağ ile taşa
imdada gelmeyen aman gibiyim

Bir bilsen nelere nasıl dayandım.
açan her gülü ben, benimdir sandım
nasıl sevdim bilsen, nasıl da yandım
bağrına od düşmüş orman gibiyim

7


Kimi Bir Dikene Takılmış Gider

Nice dertli kullar gezer alemi
kimi bir kenara atılmış gider
kimi esir etmiş para zalimi
kimi beş paraya satılmış gider

hep başka başkadır yaşam izleri
kimisi bunalmış yaşlı gözleri
her kimi dinledim acı sözleri
kimi bir ateşe yakılmış gider

kimi darda kalmış canından bezgin
kimisi yol almış ilimden sezgin
kimi yalnız kalmış bir garip gezgin
kimi bir sürüye katılmış gider

kimi kaderine boynunu eğmiş
kimi isyan edip bayrağın çekmiş
kimi bir çiçeğe gönlünü vermiş
kimi bir dikene takılmış gider

kiminin yalanla geçer her demi
Can Nuri alemin doğru ademi
kimi huy edinmiş hakkı erdemi
kimi bir nefsine kapılmış gider

Nuri CAN

8

Gez Garip Garip

Vurup omuzuna tahta bavulu
Varıp gurbet eli gez garip garip
Yollara düşüp de gözler buğulu
İlet haberini tez garip garip

Varsın yaban eller mekanın olsun
Sılanın hasreti bağrına dolsun
Anadan babadan bacıdan yoksun
Oturup derdini yaz garip garip

Her akşam dönünce yurda yönünü
Hasretle hicranla doldur özünü
Kalbine çevirip yaşlı gözünü
Çilenin selinde yüz garip garip

Ay geçsin yıl geçsin uzansın ara
Hasretin yol olsun karlı dağlara
Aktıkça gözyaşın akan sulara
Kalsın yanağında iz garip garip

Can Nuri’m kalbinde gizle ağrını
Sağır gökler yutsun gönül çağrını
varsın gamdan dağlar delsin bağrını
Uçsun dudağında söz garip garip


9

Merhaba can dostum sen sefa geldin

Şu acı günüme geldin yetiştin
merhaba can dostum sen sefa geldin
vur ki, hançerini deşilsin yaram
dermansız derdime bin deva geldin

Dostluk hasretidir dostluğun kârı
kalplere mühürdür dost yadigarı
Hep dosta çağıldar gönül pınarı
bu dost hanesine gül vefa geldin

Yalan değil hasretinle solduğum
gelenden geçenden haber sorduğum
gözünün yaşına kurban olduğum
gönül mihrabıma pir sefa geldin

Dost odurki her şeyi yüze söylesin
dostunun uğruna canını versin
eli kanda da olsa çıkıp gelsin
fakir hanemize dost sefa geldin

Kar yağsa dağlara çekilse duman
hasretin yolunda geçse de zaman
dostluk can içredir, can içinde can
gönül kapımıza hak sefa geldin

Ben bir Can Nuri’yim candan ikrarım
dostuma hasrettir figanım – zarım
sevgiyle örülü gönül duvarım
mertlik kalesine bin sefa geldin


10

Şiir yanar, kelam yanar, dil yanar

Şu garip boynumu dâra verdiler
sineme onanmaz yara verdiler
ateşi aşk ile nâra verdiler
alev yanar, ateş yanar, kül yanar

Yarıldı yer, arşı sardı ağıtlar
yandı yürek, yandı bütün kağıtlar
dile gelmez ahraz mıydı sükûtlar
şiir yanar, kelam yanar, dil yanar

Bükülmez dağ idim eğildi başım
bekledim çatladı son sabır taşım
bilmem kaç yıl geçti, kaç oldu yaşım
günler yanar, aylar yanar, yıl yanar

Bir kızı severdim öyle uzaktan
bin dilek diledim olmadı haktan
kurtuluş olmadı kahpe tuzaktan
hayal yanar, sahra yanar, çöl yanar

Ateşlere verdim gönül dağımı
bitirdim gam ile gençlik çağımı
târumar eyledim sevda bağımı
bahçe yanar, bülbül yanar, gül yanar

Ağular devirdim doldukça tasım
ben bittim bitmedi gönülde yasım
gönlümdeki ah’tır bütün mirasım
sazım yanar, sözüm yanar, tel yanar

11

Gözlerimde boran boran yaş kaldı

Yalancı dünyada bir gün gülmedim
gözlerimde boran boran yaş kaldı
gelen geçen vurdu dalıma benim
yüreğimde yığın yığın taş kaldı

bir seven olmadı candan seveyim
bir bağım olmadı gülün dereyim
karlı dağlar yol vermedi gideyim
önüm arkam dört mevsimim kış kaldı

kırıldı çanağı gülden sazımın
çekilmez cefası gönül nazımın
hükmüne baş eğdim alın yazımın
ele düğün bayram bana yas kaldı

dağ demedin, taş demedin yürüdüm
duman oldum karlı dağlar bürüdüm
kaderimi peşim sıra sürüdüm
ne giyecek çul ne yiyecek aş kaldı

yolcu incitmedim yol incitmedim
çiçek koparmadım dal incitmedim
bir gönül kırmadım kul incitmedim
Can Nuri’ye bir belalı baş kaldı

12

Kan Çiçek Açtı

Şu gurbet ellerde garipçe boynum
büküldüğü yerde gam çiçek açar
vurduğun hançerle kanıyor kalbim
döküldüğü yerde kan çiçek açar

yağmurum yağmıyor hayat gam çölü
sustu yüreğimin garip bülbülü
tomurcuk çiçekti sevdamın gülü
söküldüğü yerde kan çiçek açar

ne gönülde huzur ne gözde uyku
cigere saplandı ihanet oku
uzaktan uzağa bir sisli korku
büründüğü yerde tan çiçek açar

gözlerim yıkılmış bir şehir şimdi
sözlerim yakılmış bir şiir şimdi
hayat ki kurumuş bir nehir şimdi
süzüldüğü yerde can çiçek açar

hayal darmadağın, ümitler kırık
boğazımda düğüm düğüm hıçkırık
sümbüller, gülşenler gülmüyor artık
görüldüğü yerde gam çiçek açar

azgın seller duruldu gün yoruldu
hasret ateş oldu bahçe kavruldu
yaprak yaprak sokaklara savruldu
süründüğü yerde sam çiçek açar

yalancı dünyada bir garip kuldum
gönül defterinde sevda okurdum
yürekten yureğe sevgi dokurdum
örüldüğü yerde zan çiçek açar

Can Nuri gün güne bir başka yandım
Aslı’yı kendime yar imiş sandım.
Kerem’in ahını şimdi anladım
sürüldüğü yerde gam çiçek açar


13

Bahar yüzlüm sen gideli buradan

Bahar yüzlüm sen gideli buradan
Ben üzgünüm, kalbim üzgün, dil uzgün
Bilmem kaç yıl geçip gitti aradan
Günler üzgün, aylar üzgün, yıl üzgün

Hasretin ateşi serden gitmiyor
Bir çile verdinki çektim bitmiyor
Sevda bülbülleri suskun ötmüyor
Bağlar üzgün, dallar üzgün, gül üzgün

Sarı turnam idin meri kekliğim
Yollarına gözyaşımı ektiğim
Yeter bunca hasretini çektiğim
Yollar üzgün, boran üzgün, yel üzgün

Sendin bahar bahçem, sendin ilk yazım
Sendin gönül sızım, sendin son nazım
Kırıldı çanağım çalmıyor sazım
Mızrap üzgün, çanak üzgün, tel üzgün

14

Yolcu

Saatler geçmiyor günler bir sancı
Gidenler dönmüyor yollar yalancı
Burda herkes garip herşey yabancı
Bir dertli türküdür ömrümüz yolcu

Sevda kuşlarının kanadı kırık
Kim taşır özlemin yükünü artık
Bir yanımız efkar, biri ayrılık
Gülmüyor gönlümüz gözümüz yolcu

Şarkılarda bir kuş öter bilen yok
Gözyaşımız kan gölüdür silen yok
Kaç yıl oldu bekliyoruz gelen yok
Sürüp gider böyle küsümüz yolcu

Ta ezelden sarpa sarmış yolumuz
Tutmaz kanadımız kırık kolumuz
Yaban elde garip kalmak korkumuz
Açmadan solacak gülümüz yolcu

Ne ana ne baba, ne kardeş bacı
Dünya bir han gibi ömür kiracı
Can Nuri Bulunmaz gönül ilacı
Bilmem nerde kalir ölümüz yolcu


15

Hasret Çırası

Ne zaman akşam olsa bir hüzün çöker
İçimde bin özlem beslenir durur
Bilirim ne yapsam ulaşmaz sesim
Yüreğim çaresiz seslenir durur

Her gece kahırla anarken seni
Bir hasret çıkmazı kucaklar beni
Uzayan raylarda ömür treni
Gözlerde bir bulut izlenir durur

Yetmiyor hayale kollar sarışım
Gidenler dönmüyor ah garip başım
Her gece yastığa akarken yaşım
Taş duvarlar bile hislenir durur

Ah edip ağlama ey deli gönül
Gözyaşı verdiğin bana tek ödül
Arzular bağında kopardığın gül
Her dem hicran ile süslenir durur

Can Nuri silinmez alın karası
Deva bulmaz artık gönül yarası
Ümitle yaktığım sevda çırası
Hasret konağında islenir durur


16

Hazan ağlar, suzan ağlar, dal ağlar

Kırık bir sandalım gam denizinde
tutuştum yandıkça aşkın közünde
üflet-i mecnunum leyla izinde
kumlar ağlar, sahra ağlar, çöl ağlar

hüsran ile geçti baharım yazım
dinmedi yıllarca bağrımda sızım
tellere vurdukça inledi sazım
çanak ağlar, mızrap ağlar, tel ağlar

gülün sevdasıyla dinmez figandım
ateş-i aşk ile gark olup yandım
gönül gülzarından nara boyandım
gülzar ağlar, sözler ağlar, dil ağlar

halimce yaşarken yazı baharı
yağdırdın başıma doluyu karı
boşa mı bülbülün figanı zarı
bağban ağlar, bahçe ağlar, gül ağlar

ömrümü adadım bilmedin ey yar
dolaştım gurbeti hep diyar diyar
estikçe başında bir deli ruzgar
yollar ağlar, hasret ağlar, yel ağlar

bağırdım, çağırdım duymadın sesim
kalmadı ruhumu şenleten mevsim
yırtıldı kalbine çizdiğim resim
kâğıt ağlar, kalem ağlar, el ağlar

yaprağın ağıdı hazan yelinden
gönülün kırığı arsız dilinden
vefa bilmez bir vefasız elinden
hazan ağlar, suzan ağlar, dal ağlar


17

Güller anlamıyor hasretim seni

Derya olup çile çile çağlarsın
Göller anlamıyor hasretim seni
Yağmur yağar yaşın yaşın ağlarsın
Seller anlamıyor hasretim seni

Bir dost gülüşüne uçup sevinçten
Medetler umarsın hayalden düşten
Bir çiçek ezilse kanarsın içten
Güller anlamıyor hasretim seni

Nerde öksüz görsen boyun bükersin
Herkesin gönlünce dilek dilersin
Mevsimi gelmeden yaprak dökersin
Yeller anlamıyor hasretim seni

Alın yazgısına ayak direndin
Gönül yazısına boynunu eğdin
Güzelmiş çirkinmiş demedin sevdin
Eller anlamıyor hasretim seni

Bülbülün çektiği kendi dilinden
Güllerin çektiği bülbül elinden
bin türkü söylesen gönül halinden
Diller anlamıyor hasretim seni

Can Nuri Kimler yazmış kara yazını
Kimler çeker artık gönül nazını
Çalıp dertli dertli kırık sazını
Teller anlamıyor hasretim seni

18

Bahçe yangın yeri gül hare hare

Bahçe yangın yeri gül hare hare
bülbül ah-u zarda can pare pare
söz dinletemedim o nazlı yare
ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim

mektup göndermiyor postalar küskün
selamlar getiren turnalar üzgün
yüreğimde yara dağlarım sürgün
ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim

çekerim bu dertler bitmiyor usta
yıllardır bu gönül gam ile yasta
kesilmiş yollarım gidemem dosta
ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim

bir onmaz sevdaya salmış gönlümü
dalında bir yangın sarmış gülümü
reva görmüş felek kara ölümü
ferman yazmış, kalem kırmış ne deyim


19

Ümitlerim Yeşil Yeşil Sevdiğim

Bir zaman günlerim yazdı bahardı
Değişti mevsimler hazanlar sardı
Umduğum dağlara dolu kar yağdı
Gediklerim yeşil yeşil sevdiğim

Kolları kesilmiş ırmağım şimdi
Yağmura susamış toprağım şimdi
Dalında kurumuş yaprağım şimdi
Ümitlerim yeşil yeşil sevdiğim

Geçip gitti ömür hicranla gamla
Bazen nehir gibi, bazen bir damla
Aldıklarım kuru bir daldı amma
Verdiklerim yeşil yeşil sevdiğim

Bülbülü terkeden güllere döndüm
Bulanıp akmayan göllere döndüm
Kırkına varmadan kellere döndüm
Hayallerim yeşil yeşil sevdiğim

20

Gam Değil

İyi günde dost olanlar vardı ya
öpüp elin girerlerdi sıraya
kötü günde bir hal hatır sormaya
gelmezlerse gelmesinler gam değil

yeter dert katına erdiğin gönül
gurbet, hasret çile derdiğin gönül.
zemheride çiçek verdiğin gönül
görmezlerse görmesinler gam değil

taştan taşa çaldın garip başını
ziyan ettin ekmeğini aşını
deryalar susturan bu göz yaşını
silmezlerse silmesinler gam değil

dotsluğa dizdiğin onca kelamı
anlamadı çıkarcı deyyus telamı
yanından geçerken bir tek selamı
vermezlerse vermesinler gam değil

ateşi yanmadan kor küle döndün
vahası olmayan bir çöle döndün
yalancı baharda bir güle döndün
dermezlerse dermesinler gam değil

varsın üzülmesin ardında kalan
mutlu günlerini ömründen çalan
anlaki dünyada her vefa yalan
bilmezlerse bilmesinler gam değil

adım adım koşar iken menzile
dost uğruna düştün bak bir ne hale
en sonunda mezar taşını bile
dikmezlerse dikmesinler gam değil

21


Hasret yarasının közünde kaldım

Yeryüzünün yalnız yalnızı benim
gökyüzünün kayan yıldızı benim
yüreğin dermansız sızısı benim
öksüz bir çocuğun gözünde kaldım

açan her gülü ben benimdir sandım
yüzüme her gülen yüze aldandım
nasıl sevdim bilsen nasıl da yandım
hasret yarasının közünde kaldım

Ferhat şirin için dillere düşmüş
kerem aslı için küllere dönmüş
mecnun leyla için çöllere düşmüş
gerçek sevenlerin izinde kaldım

feryadım çarparken dağ ile taşa
bulutlar ağladı yağmurdan yaşa
bir deli sevdadır geldi bu başa
bir dertli aşığın sazında kaldım

nasıl özlemişim taş toprağını
deli deli coşan şen ırmağını
ilkbaharda yeşeren yaprağını
bir yaban gülünün nazında kaldım

şu gurbet ellerde boynum büküldü
avuç avuç göz yaşlarım döküldü
ah çektikçe cigerlerim söküldü
boş kalan annemin dizinde kaldım

bazen düş peşinden koştum yoruldum
deli çaylar gibi çoştum duruldum
bir aşk için kör kurşunla vuruldum
öldüm sahipsiz bir mezarda kaldım

22

Yeter bu dünyanın cefası derdi

yeter bu dünyanın cefası derdi
boşa geçti ömür yollar tükendi
sormaki vefasız kaç bahar geçti
bir ömrü yıllara serdinde gittin

koca koca kışlar geçti üstümden
kaç çiçek kırıldı soldu içimden
incecik yapraktım dala küstüm ben
baharımı yele verdinde gittin

bir hayır görmedim güz güllerinden
kanadı ellerim dikenlerinden
damla damla düştüm saz tellerinden
bağımda türküler derdinde gittin

görmedin derdinden yanıp pişeni
tutmadın elinden dara düşeni
kopardın kalbimde gülü, gülşeni
bağrımda yaralar deştinde gittin

23

Dağlar çiçek açsın diye bekleme

Kuşlar şarkı söyler bahar erince
nazlı kızlar aşka meyil verince
deli rüzgar, es gönlüme serince
dağlar çiçek açsın diye bekleme
yol açılsın nazlı yarim tez gele

Amanıda be hey dağlar amanı
dağılsın başımın gamlı dumanı
her bahar mevsimi yayla zamanı
dallar çiçek açsın diye bekleme
yol verinki nazlı yarim tez gele

Yandı yandı küle döndü közlerim
bahar gelir ben gülümü özlerim
ağlamaktan kan çanağı gözlerim
yollar çiçek açsın diye bekleme
yol açılsın nazlı yarim tez gele

Karlı dağlar bulutların ağıtsın
seher yeli yaprakların dağıtsın
o yar gelmez ise gönül ne yapsın
aylar çiçek açsın diye bekleme
yol verinki nazlı yarim tez gele

24

Üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar

varsın can verdiğin gül kalbimde kırıladursun
varsın umut güvercinim uğrunda vuruladursun
varsın seven yüreğim yolunda yoruladursun
üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar

varsın sönmesin yüreğimde ateşim korum
varsın kalkmasın aramızda bu engel, uçurum
aramakla geçse de ömrüm sanma yorulurum
üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar

varsın kalbimizde örsün aşk son günahını
varsın göge miras eksin gece siyahını
varsın canıma doğrultsun herkes silahını
üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar

varsın gögümde sönsün son kalan yıldızım
varsın kimseler kaldırmasın viran kalan enkazım
varsın kirpiğimden süzülüp düşsün can sızım
üstümüzde boran kış, yağan taş olsun ne çıkar

25

Sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

kimi gün yoruldun kimi gün darıldın
kimi gün olmayan hayale sarıldın
sevdayı hak bildin düştün yanıldın
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

hüznün sarısında, acının karasında
yaprakları solmuş güller arasında
aşka vurgun dertli gönüller yarasında
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

aşk için göz yaşı döktüğünde anladın.
öksüz kalıp boyun büktüğünde anladın
genç yaşında nasıl çöktüğünde anladın
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

duman duman şimdi karlı dağların başı
zalimler görmüyor ağlarken düşen yaşı
ne dost kaldı ne de zor günlerin yoldaşı
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

gül açar sanma kararmış mevsimlerde
bir hayır bekleme esen kuru yellerde
mazi bir yaradır sararmış resimlerde.
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

bir zaman göğünde gülen gözler vardı
bulutlara gam düştü her yer kararırdı
tomurcuk çiçekler darılıp sararırdı
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

son yaprak takvimde, güne gün ekleme artık
karanlık gecelerde sabahı bekleme artık
gazel vurmuş bahçeni çiçekleme artık
bir şifa bulmazsın bulmazsın gönül

gereği düşünülmüş verilmiş son hüküm
sevdadır omuzumda en ağır yüküm
döküldü yaprağım kurumuş köküm
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

mecnun sevmiş leylayı çöllere düşmüş
garibin sevdası dilden dillere düşmüş
kerem aşkı için halden hallere düşmüş
sen şifa bulmazsın bulmazsın gönül

26

Ne haldeyim şimdi sorma halimi

bir bilsen ah ben neler, neler gördüm
bir bilsen ne yağmur, ne seller gördüm
ne rüzgarlar esti, ne yeller gördüm
ne haldeyim şimdi sorma halimi

her yalana yanıp söndüğüm anmış
gidip gidip geri döndüğüm anmış.
her terk edildiğim öldüğüm anmış
ne haldeyim şimdi sorma halimi

ne bir mutlu gün ne sabahı gördüm
yüreğime hergün ahları ördüm
baktığım her yerde bir günah gördüm
ne haldeyim şimdi sorma halimi

mazi bir yara silik resimlerde
güller açmazı kararmış mevsimlerde
bir garip güler mi gurbet ellerde
ne haldeyim şimdi sorma halimi

mutluluk beklerken yoruldum işte
sellerce çağladım duruldum işte
hayat kurşunuyla vuruldum işte
ne haldeyim şimdi sorma halimi

yoruldum her gün maziyi anmaktan
yüreğimde hasret ile yanmaktan
gördüğüm herkesi seni sanmaktan
ne haldeyim şimdi sorma halimi


27


Bir köşede boyun bükerim şimdi

Tükettim ömrümde baharı yazı
göksümde devasız deli bir sızı
söndü hayalimin yanan yıldızı
bir köşede boyun bükerim şimdi

duman bürünürken dağı, toprağı
çekildi ömrümün akan ırmağı
kurudu bahçemin gülü yaprağı
her hazanda yaprak dökerim şimdi

gülmeyi kendime hep haram ettim
yaşam sevincini çoktan kaybettim
ben yaralı adam, aşka küs yettim
her andıkça bir ah çekerim şimdi

çiçekler içinde çiçeğim gitti
hayaller içinde gerçeğim gitti
vuruldu ceylanım herşeyim bitti
göksümde yaralar sökerim şimdi

28

Bir gün olsun bana gülmedi hayat

Bir gün olsun bana gülmedi hayat
gül diyorsun bana nasıl güleyim
kahpe felek kesti umut yolumu
önüm tipi boran nasıl geleyim

acılara aktı gönül ırmağım
ayaklar altında kaldı toprağım
hazana takıldı nazlı yaprağım
dalda boyun büken güle ne deyim

yoruldum tutunurken en son dala
göç etti mevsimler düşten masala
kaç yıl geçti talih gülmedi hala
feleğin sillesi nerden bileyim

29


Mahşere savur beni

Es deli gönlüme mahşere savur beni
aşk cehenneminde yak kavur beni
titretme elini nişan alıp vur beni!
gıyabımda verilmiş son hüküm olsun

geçtiğim tüm yollar kanlı cam kırıkları
rüzgarda inleyen keman hıçkırıkları
sel basıyor beklediğim son durakları
varsın bu öfke efkarım, gam yüküm olsun

ben yorgun,zaman kötü, devir zalim devir
gözlerim uykusu dağılmış dar bir şehir.
efkârım sel oldu, uğrum kara bir nehir
varsın yalnızlığa akan tek arkım olsun

ister şiir diye bir kağıda yaz beni
ister olmadı de sil, karala, çiz beni
müebbet bir aşkla kurşunlara diz beni
varsın yarım kalmış sevda son öyküm olsun


30

Ağlama kanadı kınalı turnam

Ayrı düştük ceylan gözlü o yardan
dağlara ah çöktü dumandan kardan
bilemedik kaç yıl geçti aradan
ağlama kanadı kınalı turnam
ağlama gözünde yaşın olayım
bağrına bastığın taşın olayım

kahpe felek bizi bulmadan uyan
yollar tipi boran olmadan uyan
dalında goncalar solmadan uyan
ağlama kanadı kınalı turnam
ağlama gözünde yaşın olayım
bağrına bastığın taşın olayım

sanmaki ağlayan bir daha gülmez
ümitler sararır güller yeşermez
gidenler bir daha sılaya gelmez
ağlama kanadı kınalı turnam
ağlama gözünde yaşın olayım
bağrına bastığın taşın olayım

31

Kar yağdı bir çiçek vermedin gönül

Bir zamanlar nazlı gonca gül idin
bir çöl dikenine benzedin gönül
o yarin bağında şen bülbül idin
yıllarca ah çekip bezmedin gönül

bir pınar misali yıllarca aktın
vurdukça başına bağrını yaktın
bir ömür boş yere yollara baktın
çıkıp bir alemi gezmedin gönül

her gün sitem edersin kaderine
dayanır mı yürek yar hasretine
çare yoktur artık gönül derdine
ondan gayrısını sevmedin gönül

bir yar için dikenleri gül ettin
bir acıyı bin acıya zül ettin
bağrındaki ateşleri kül ettin
yel olup dağlara esmedin gönül

bir sevda uğruna hapisler yattın
bir sevda uğruna acılar tattın
bir sevda uğruna dünyayı sattın
yine de umudun kesmedin gönül

uğruna sümbüller, güller büyüttün
aşk için umutlar, düşler büyüttün
besteler, şiirler, sözler büyüttün
sevdana bir sitem etmedin gönül

bir çiçek baharda solar mı öyle?
aşk için saçını yolar mı öyle
bir ömür hayale dalar mı öyle
kar yağdı bir çiçek vermedin gönül

32


Dallar çiçek açar sanma bir daha

Bağlara har düştü hazan vaktidir,
Dallar çiçek açar sanma bir daha
Dağlara kar düştü duman vaktidir
Kuşlar dosta uçar sanma bir daha

Yaş kemale erdi görmez gözlerin
Kesilir takatın tutmaz dizlerin
Silinir dünyada ayak izlerin
Bu günlerde geçer sanma bir daha

Biter bu hayatla biter savaşın
Eğilir önünde eğilmez başın
Sormaki feleğe kaç oldu yaşın
Ömür ışık saçar sanma bir daha

Kalbinde çırpınan o serçe uçar
Dağında salınan ceylanın kaçar
Kalırsın elleri böğründe naçar
Dallar çiçek açar sanma bir daha

33


Yol vermezki nazlı yarim tez gele

Karlı dağlar bulutların ağıtır
yol vermezki nazlı yarim tez gele
eser yeller yaprakların dağıtır
gül vermezki naz nazlı yarim tez gele

yandı yandı küle döndü közlerim
bahar gelir sevdiğimi özlerim
ağlamaktan kan çanağı gözlerim
el vermez ki nazlı yarim tez gele

uzak bir adada canlarım kaldı
dünyaya bedel mercanlarım kaldı
yürekte bitmez hicranlarım kaldı
gel demez ki nazlı yarim tez gele

haram oldu gecelerde uykular
yediğim ekmekler içtiğim sular
lal mı oldu ağızlarda dualar
dil vermezki nazlı yarim tez gele


34

Gelsende gelmesende gam değil gayrı

Diller sustu bülbülün ahu zarından
gül getirip diksende aşk diyarından
kırıldı ağacım, umut yok yarından
gelsende gelmesende gam değil gayrı

nice haller şu heybeme kuram ettim
bütün haklarımı zehri haram ettim
onca ihaneti derdi yaram ettim
bilsende bilmesende gam değil gayrı

ayaz bir isyanın buzdağında kaldım
ah eden bülbülün dudağında kaldım
yaş döken bir gülün yanağında kaldım
silsende silmesende gam değil gayrı

çekip gidişinle yüreğimi yaktın
gözlerini dikerek düşmanca baktın
sinemin koruna son kibriti çaktın
sönsede sönmesede gam değil gayrı

savurup rüzgarlara siyah saçını,
derin denizlere atıp son taşını
çekip gittin ey vefasız alıp başinı
dönsende dönmesende gam değil gayrı

varsın çilelerle örülsün ömür öyküm
ben yalnız garibe ağladım, diz çöktüm
varsın gıyabımda verilsin son hüküm
ölsemde ölmesemde gam değil gayrı

35

Karlar erimeden ben nasıl gelem

Aldım mektubunu tez gel diyorsun
Karlar erimeden ben nasıl gelem
Keklikler ötmeden bahar gelmeden
Gonca derilmeden ben nasıl gelem

Pencere önünde yaslanıp cama
Seni düşünürüm sabah akşama
Derman bulunmadan gönül yarama
Hasret örülmeden ben nasıl gelem

Ağlarım gurbette kan doldu didem
Kimim varki başka, ben kime gidem
Kahpe felek ilen kozum bölmeden
Hesap görülmeden ben nasıl gelem

Pencere önünde yaslanıp cama
Seni düşünürüm sabah akşama
Sitemin eyleme bu Nuri Can’a
Hesap verilmeden ben nasıl gelem

Nuri CAN

36

Bir yanım dağlarda yaralı şimdi

Yine bahar geldi karlar eridi
Sılanın yolları aralı şimdi
Bir yanım fıratta çağlayıp durur
Bir yanım dağlarda yaralı şimdi

Gönlümü geldiğim yerde bıraktım
Fidanlar büyüttüm yelde bıraktım
Akan gözyaşımı selde bıraktım
Günlerim yas ile karalı şimdi

Hasret burgu burgu kalbimde işler
Çok uzakta kaldı gördüğüm düşler
Munzur yaylasında başlamış göçler
Kervanlar yollarda sıralı şimdi

Can Nuri yar bizi anar mı bilmem
Anıp da yüreği yanar mı bilmem
Menekşe gözleri kanar mı bilmem
Acep neyler gözüm maralı şimdi

37

Gelin gelin ağlar nazlı gelincik

Dağların başında açan gelincik
solmuş yaprakları daha gencecik
kalbinde bir sızı kanar incecik

sevdasını yüreğine gizlemiş
bu dünyada bir gün olsun gülmemiş
kalbinde bir sızı kanar incecik
gelin gelin ağlar nazlı gelincik

ateşe vermişler gönül dağını
târumar etmişler sevda bağını
gam ile geçirmiş gençlik çağını

sevdasını yüreğine gizlemiş
gülmek nedir bir gün olsun bilmemiş
gelin gelin ağlar nazlı gelincik
gülmemiş kaderi ah bir kerecik

ağladıkça taş duvarlar hislenmiş
dağlar taşlar bulutlanmış, sislenmiş
ay utanmış karanlığa gizlenmiş

bu dünyada bir gün olsun gülmemiş
sevdasını yüreğine gizlemiş
nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik
kalbinde bir sızı kanar incecik

tarûmâr etmişler gül, gülistanı
suya düşmüş hayali, düşistanı
sığmamış kalbine ah-ı isyanı

bu dünyada bir gün olsun gülmemiş
sevdaları yüreğine gizlemiş
nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik
kalbinde bir sızı kanar incecik

avcılar peşinde ah nazlı ceylan
gözünde yaşlar kalbinde heyecan
yaralı turnamısın aşklara uçan

sevdaları yüreğine gizlemiş
gülmek nedir bir gün olsun bilmemiş
nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik
kalbinde bir sızı kanar incecik

yazan yazmış ak alnına fermanı
ne çare bulunur ne de dermanı
nazlı nazlı ağlar nazlı gelincik
kalbinde bir sızı kanar incecik

38

Gözümün yaşıyla ellere verdim

Kopardım meyvemi bağlara verdim
uçurdum hasreti dağlara verdim.
yare bağladığım şu seven kalbi
dağlayıp göğsümden ahlara verdim

aşkın ateşiyle yaktım gönlümü
göklere savurdum sönen külümü
elimde büyüyen nazlı gülümü
gözümün yaşıyla ellere verdim

bir ömür üstüme kara bağladım
aşkın hançeriyle döşüm dağladım
bir yar için gece gündüz ağladım
aktıkça gözyaşım sellere verdim

gidip geldim ölüm - yaşam arası
silinmedi ak alnımın karası
kanadıkça şu gönlümün yarası
ılgıt ılgıt esen yellere verdim

mevsimler sarardı, rüzgârlar üzgün
kederler üşüştü, sevinçler sürgün
şu yalan dünyada gülmedim bir gün
çalıp efkarımı tellere verdim

ya bu dünya yalan, ya da bu hayat
uçamaz hiç bir kuş kırıksa kanat
bir ömür boşa gelip geçti heyhat
bir aşk ki, dilden dillere verdim

39

Gidersen ardında bakışım kalır

Gidersen ardında bakışım kalır
İpek gömleğinde nakışım kalır
Kuzusuz meleyen koyunlar gibi
Yanık yüreğimi yakışım kalır

Yüce dağbaşları kardır dumandır
Koklayıp sevecek haldır zamandır
Senden başka kimin varki bu yerde
Gidersen yaşamak bana haramdır

Sevip doya doya kanışım mı var
Benim senden özge yanışım mı var
Gidersen gözlerim yollarda kalır
Haber getirecek tanışım mı var

Gelince her mevsim yayla zamanı
Dağılır dağların gamlı dumanı
Savrulup dursada gönül harmanı
Ne baharım kalır ne kışım kalır

Ömrümde nihayet bulursa demim
Sonsuz ufuklarda kaybolur gemim
Deryadan deryaya durulmaz selim
Gittiğin yollarda gözyaşım kalır

Süsenler sümbüller saçını yolar
Gül açmaz bahçeler yapraklar solar
Gözlerim dört mevsim boşalır dolar
Dertli çaylar gibi akışım kalır

Sevda oku değer paralanırım
Hasretle hicranla yaralanırım
Can Nuri dünyada yalnız kalırım
Her gece yastığı sarışım kalır

Kuşlar vedalaşıp yeller eserken
Gitme sarıl bana zaman var iken
Mezarım üstünde bir sarı diken
Bir de ah yazılı bir taşım kalır

40

Ey Dünya

Başıma yağdığın kar diyemedim
Ömrüme biçtiğin dar diyemedim
Kapattın önümü engeller ilen
Sılada bekleyen var diyemedim.

Çöl yurdumda nazlı güller bitmedi
Kuru dalda Şeyda bülbül ötmedi
Bir yanım ayrılık bir yanım ölüm
Yar hasreti bu serimden gitmedi

Amanında behey dünya amanı
Kara yazdın şu anlıma fermanı
Dertten derde saldın garip başımı
Vermedin derdime bir tek dermanı

Ateş yaktın yüreğimin başında
Hayat ayaz oldu kara kışında
Dertten derde sürükledin ömrümü
Verem ettin beni genç yaşında

Her derdin bir devası var ama
Doktor merhem bulamadı yarama
Yüreğimden nice nice kurşun yedim
Bunca acı vurulmuşken sırtıma

İstemedim tahtın ile tacını
Bana verdin dünya kadar acını
Ne kadar yakındım ne kadar yandım
Vermedin bu Can a can ilacını


41

Bütün sevenlerin gönlü yaralı

Ne yana dönsem eğiktir başım
nereye gitsem gözümde yaşım
ne bir dostum oldu ne arkadaşım
geçtiğimiz bütün yollar kapalı

deli gönül kıyam etmiş hasrete
nere gitsem yönüm düşer gurbete
kavuşmalar kaldı kış kıyamete
önümüzde nice engel sıralı

gülmek haram oldu, gülmek güç oldu
onca emeğimiz gitti hiç oldu
bahar geldi yaylalara göç oldu
bir biz kaldık böyle bahtı karalı

Yaralar gül olmuş ah acılar bal
Ağaçlar yaslıdır kırılmış dal dal
Sorma bu nasıl adalet nasıl hal
bütün sevenlerin gönlü yaralı


42

Hasret Pınarı

yıllar geçer ben hep seni özlerim
kime baksam seni arar gözlerim
şiir şiir hasret kokar sözlerim
türkü yanar, şarkı yanar, dil yanar

çıkmıyor aklımda hayalin sesin
unutamam seni hep kalbimdesin
nefesimin içinde sıcak nefesin
içim yanar, dışım yanar, el yanar

hep düşünürüm asker ocağında
hasretin bucağında, kar kucağında
bir mektup yazarım aşk sıcağında
kalem yanar, kağıt yanar, kül yanar

geçip gidiyor yaşamadan baharı
hep gönlüme yağar dağların karı
türkü türkü akar hasret pınarı
sazım yanar, perde yanar, tel yanar

çeke çeke bitmez benim dertlerim
başımın üstünde gezer kederim
bülbül gibi zarı figan ederim
bahçe yanar, bülbül ağlar, gül yanar


43

Tufan vurur, boran vurur, yel vurur

Haber salmış sitem eder sevdiğim
dostum susar, düşman vurur, el vurur
türkü türkü perdelere dizdiğim
sazım susar, mızrap vurur, tel vurur’

mektubum gelmiyor postalar küskün
selamlar getiren turnalar üzgün
yüreğimde yara, sevinçler sürgün
deva susar, derman vurur, dil vurur

yardan ayrı ne zevk kaldı ne neşe
yüreğime hasret yağdı peş peşe
attı beni zulümlere ateşe
yağmur susar, dolu vurur, kül vurur

aramızda uzun uzun hudutlar
uzak vadilerde kaldı umutlar
yağmur yağdırmıyor kara bulutlar
tufan vurur, boran vurur, yel vurur

baharlar gelmiyor çiçek açmıyor
hasret gülü küskün koku saçmıyor
bülbül al bağlara konup uçmuyor
bahçe susar, bağban vurur, bel vurur

ceylan pınar yaslı yaslı akıyor
gelincikler boynu bükük bakıyor
bir hasretki cigerimi yakıyor
ateş susar, alev vurur, kül vurur

saçlarıma aklar düştü bilmedim
şu yalan dünyada bir gün gülmedim
akıp gitti gözyaşlarım silmedim
gökler susar, derya vurur, sel vurur

onmaz bir sevdadır sarmış gönlümü
Can Nuri yitirdim gonca gülümü
bana reva görmüş felek ölümü
hasret susar, gurbet vurur, kul vurur

44

Hazan ağlar, hüzün ağlar, yel ağlar

Hazan ezgisi estikce yellerde
kaldık boynu bükük gurbet ellerde
bir yanık türküdür gezer dillerde
sazlar ağlar, perde ağlar, tel ağlar,

bir yel gibi geçer bütün umutlar
dertlerin bir olur acını kutlar
sarınca başını kara bulutlar
yağmur ağlar, boran ağlar, sel ağlar

gurbetlik bir bela, bitmez bir çile
çekersin ömrünce ah-ı vah ile
vursanda başını taşa nafile
hasret ağlar, gurbet ağlar, yol ağlar

koca dünya dar başına yıkılır
lokma lokma boğazına takılır
yüreğine kör düğümler atılır
anan ağlar, bacın ağlar, el ağlar

düştükçe peşine dost senden kaçar
ellerin böğründe kalırsın naçar
ne bülbüller öter ne güller açar
bahçe ağlar, bülbül ağlar, gül ağlar

dostum dedim kurşun yedim kaçından
bir lokma alamam ölsem acından
kan dökülür bulutların saçından
hazan ağlar, hüzün ağlar, yel ağlar


45

Sazımda inleyen teller ağlasın

kimsesiz kaldığım gurbet ellerde
ahımda dinmeyen yeller ağlasın
bir yanık türküdür düşmez dillerde
sazımda inleyen teller ağlasın

yeşiller tükenmiş toprak yoz olmuş
esmiş sam yelleri yollar toz olmuş
dallarda bir figan bağlar bozulmuş
bülbüller ah etsin güller ağlasın

vefa bilmez bir hayırsız seveli
yıkıldı gönlümün kökten temeli
şu öksüz ruhumun bitti emeli
ırmaklar bulansın seller ağlasın...

her yüze güleni dostum belledim
koyun oldum kuzum ardı meledim
vatanımı terk-i diyar eyledim
dönüşü olmayan yollar ağlasın


46

Yağlı kurşun ile vurdular beni

Dumanlı dumanlı oy bizim dağlar
döktü gazelini bahçeler bağlar
bakmayın dışıma içim kan ağlar
yağlı kurşun ile vurdular beni

dağ ağlar, yol ağlar, yoldaşlarıma
yağmurlar karışır gözyaşlarıma
otuzunda kar yağdı saçlarıma
derd - i çile ile yordular bení

gam düştü dağlara bak perde perde
sevdaya söylenen türküler nerde
umudun yeşile döndüğü yerde
hoyrat rüzgar ile yoldular beni

riyakâr ağızla kelâm etmedim
yalanla, dolanla gaye gütmedim
onca çile çektim sitem etmedim
kirli emellerle kırdılar beni

dolandım dünyayı yön bulamadım
her kimi sevdiysem ah alamadım
riyakar dostlara yar olamadım
gittiğim her yerde buldular beni

47

Ey Dünya

“Erzurum dağları kar ile boran...”
dost bildiğimdin sırtımda vuran
yıllar yılı cefa çektim, döndümde
olmadın derdimi, halimi soran

Başıma yağdığın kar diyemedim
ömrüme biçtiğin dar diyemedim
kapattın önümü engeller ilen
sılada bekleyen var diyemedim.

Acılar yurdunda göçebe kuştum
her gece bir başka acıya uçtum
fırtınadan fırtınaya tuttun da
sen kovaladın ardımda ben koştum

Ateş yaktın yüreğimin başında
hayat ayaz oldu kara kışında
dertten derde sürükledin ömrümü
verem ettin beni genç yaşında

Çöl yurdunda nazlı gülüm bitmedi
kuru dalda al bülbülüm ötmedi
bir yanda ayrılık bir yanda ölüm
yar hasreti ah bu serden gitmedi

baharda cemreler düştükçe suya
içimde çıkmazlar döndü kuyuya
bağrımı deldi attığın her okun
en güzel anılar daldı uykuya

İstemedim tahtın ile tacını
bana verdin dünya kadar acını
ne kadar yakındım ne kadar yandım
vermedin bu Can a can ilacını


48

Bir ömür dolandım devri alemde

Bir ömür dolandım devri alemde
şu garip gönlüme dost bulamadım
gahi muhabette, gahi ol demde
üstünde duracak post bulamadım

Çağlayarak aktım ben seller gibi
daldan dala estim hep yeller gibi
dolandım yıllarca deliler gibi
halimi anlayan dost bulamadım.

bir haldaş olmadı,haldaş olayım
bir yoldaş olmadı,, yoldaş olayım
bir sırdaş olmadı,, gardaş olayım
namertten kaçacak yol bulamadım.

Taştan taşa çaldım garip başımı
zehir ettim ekmeğimi, aşımı
tutamadım gözlerimde yaşımı
üstüme giyecek çul bulamadım

Vura vura kopardılar telimi
tutan olmadı uzattığm elimi
susturup da lal eyledim dilimi
dilimi anlayan dost bulamadım

gidip geldim yaşam, ölüm arası
silinmedi ak alnımın karası
anladım bu dünya yalan dünyası
güvenip tutacak dal bulamadım

Ne murada erdim, ne yuva kurdum
ne vatanım oldu ne de yurdum
bir çıkmaz içinde çırpınıp durdum
ayakta duracak hal bulamadım

Bir ömür yollarda yürüdüm boşa
gerçeği savundum tutuldum taşa
ne baharıma erdim, ne de kışa
elim uzatacak el bulamadım

Ey dünya bu hayat ne kadar acı
merhamet içimde onulmaz sancı
ne bir çaresi var ne de ilacı
kendimi bulacak yön bulamadım...

Nuri Can 2
Kayıt Tarihi : 23.2.2015 20:50:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Nuri Can 2