Yine dikenli, taşlı yolları yaya yürüdüm.
Kendimi; bu dağlar, kayalara sanki sürüdüm.
Yine bu akşam, umutları bir yana kürüdüm.
Eskiden, ilk akşamda bile, vardı ay ışığı...
Karanlık,içim ürpermeyle dolar ta derinden!
Sökülecek sanırım yüreğim, orta yerinden.
Size nasıl haber vereyim, şu soğuk terimden?
Eskiden, akşamdan bana bakardı ay ışığı...
Ta derinlerde duyarım, sessizliğin sesini.
Soğuk rüzgarlar yalıyor insanın ensesini.
Sanki ensemde hissederim bir kurt nefesini.
Eskiden, akşamdan insana yar dı ay ışığı...
Kuşatmış, köyümle arama girmiş sarp kayalar.
Daraldım, her birini alıp bir yana koyalar.
Karanlık fırsatçısı böcekler, susup cayalar.
Eskiden, daha akşamdan çıkardı ay ışığı...
Ey vadiden bana uzanan çamlar, palamutlar!
Hangi vakit bayram ederiz ki, bizi kim kutlar?
Yine bir başka karanlığa kaldı umutlar.
Eskiden, daha akşamdan doğardı ay ışığı...
Ey başı yüce, karanlıktan da karanlık, dağlar.
Bencileyin susamış bu dere, ne zaman çağlar?
Bu Çağlar, bir kaya başına oturmuş ta ağlar.
Eskiden, akşamdan bana gülerdi ay ışığı...
27 Ekim 2010 Çarşamba 07:27
Kocasinan / Bahçelievler / İST.
Kayıt Tarihi : 5.11.2015 12:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!