Bir küstüm çiçeğidir, ergenliğe soyunmamış yalnızlıklar.
Hem herkes, hem her şey olmaya hazır, hem hiç bir şey olmamaya kararlı,
Öyle kırılgan dururlar.
Büyür üstlerinde gece,
Belki bir Kaş mavisi kadar korkunç ve güzel gökyüzü,
Dünyanın çatısına gerili delik deşik bir örtü,
Uzar, uzar,uzar…
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Kesilince ses;
Kesilir nefes!
Ayrılsa ruh'tan;
Boş kalır kafes.
Kesilir payı,
Dökülür ayı
Kulluğu yoksa;
Hebadır say'i!
Güneşi söner,
Talihi döner
Yıkanıp, yunup;
Kayığa biner!
Dürülür defter,
Yapılır bir er,
Kaldığı yerden;
Devam der sefer!
Şair'e ve bütün gönül dostlarına hayırlı çalışmalar dilerim.
Şiir bir çiçeğe, bir bitkiye yazılmış hissi uyandırdı bende..fakat şaiir kendisinide böyle tariflendirmiş olabilir.ne ise bunlar detaylar.şiirin kıvamı cezbedici, içinde sihirli dokunuşlar taşıyor. bir ruhun gezintisini hissetmek hiçde zor değil. velhasılı içten duyumsanmış, öpüp koklanmış, derin ve kıskandırıcı bir şiir.. şairi kutlar başarıların devamını dilerim.ve ispir abiyede hoş geldin diyorum.saygılarımla.
belkide şair dediğimiz adam,sadece şiir gibi konuşan biridir..kimbilir..şiirle ,şiir gibi konuşmanın farklı şeyler olduğunu idrak ettiğimiz bir dünya,savaşların bittiği bir dünyadır belkide.. -bak işte bunu bilen yok!-
er geç pudrasını yüzümüzden siler ay
salt ışıktan muamması ayan olur gözlerimize
yalnızlıksa yalnızlık
aymazlıksa aymazlık
geri gelsin yeter ki sesimiz
aydan aks ile
@..
BEN ÇOK BEĞENDİM BU ŞİİRİ ÇOOOK ĞÜZEL OLMUŞ YAA
'Portakal çiçeği toplar:
Güz geçer ömründen, tenimde kokusu var,
Anlamıyor musun,
Savrulan sarışın yapraklar gibiyim?'
Hüzünlü, güzel imgelerle donatılmış, melodik yapısı olan güzel yerli yerinde bir şiir.
En azından ben böyle algıladım.
Sevgiler, saygılar.
Ay yanar, su yaralar...
Ölür gece,
Sevdam kanar.
Ay vurur, ay parçalar...
Su yanar ay parçalar
dirilir gece
sevdam yakar.
Ay durur ay vurur
Aylar kaçar.
Şiiri modaya uyar gibi yapmış,
sanki yeni bir moda yaratmış.
Şifrelerle açık açık kendisini
ustalıkla fazla terbiyesini bozmadan
anlatmış sanıyorum.Kutlu/yorum.
Kendisi ne kazandı,bize neler kazandırdı
faydası zararı tartışılır.
Şiirin yeni ifadeler yüklü olduğunu kabul ediyorum. Tıpkı uzaktan gelen kervanın ne yüklü olduğunu bilmediğimiz gibi. fakat bize birşeyler getirdiği belli. bu mısraların ifadeleri gibi.
Mehmet YUSUFLAR
Şeir gızdır,
Şeir oğul,
Şeir bizi bu aleme tanıtdıran
Sözümüzdür.
Şeir bizim özümüzdür,
Sen özünü özünde goy şair gardaş
Şeire dönen derdlerini getir mene
Getir çekim
Sen derdimi derdlerinin yerine goy
Enderuni hisslerini derine goy
Mende ismet, sende geyret,
Gör ne gözel gafiyedir şair gardaş,
Al şeirinin gözüne gat,
Duz yerine sözüne gat.
Söz ürekdir, söz beyindir,
Söz gerekdir, söz eyindir,
Götür şeirini geyindir.
Üşümesin şeir balan,
Üşütmesin bizleri de.
Biterse ses,
Ay boşalır yuvasından dökülür suya,
Tek bir keman çalmaz,
Mum söner,söner aydınlık
Dağlır dört bir yana iç kanatıcı bir kırılganlık;
Ay yanar,su yaralar,
Ölür gece,
Sevdam kanar.
Ay vurur,ay parçalar.......
tebrikler.......
Bu şiir ile ilgili 47 tane yorum bulunmakta