O, bir ritüeldir, küçük bir eylemin büyük bir sürekliliğe dönüşmesi. Kabuğu, bir zamanlar güneşi takip etmiş büyük bir çiçeğin gölgesiyle boyanmıştır; şimdi ise sadece parmakların arasında ezilen, çıt sesiyle anlık bir memnuniyet yaratan, minyatür bir direnç.
İçi ve dışı arasındaki mesafe, sabırla atılması gereken ince bir engeldir. Çekirdek, kendini açığa çıkarmayı zorlaştıran bir oyun sunar. Tüketim hızı, düşünme hızını aşar; bu yüzden o, düşüncesizliğin en basit, en bağımlılık yaratan sembolüdür. Her yeni çekirdek, bir öncekinin sessiz, boş kalan kabuğunu unutturur.
Atılan kabuklar, biriken önemsizliğin ve harcanan zamanın sessiz tanıklarıdır. Bütünün parçası olmaktan çıkmış, artık sadece bir artık olan bu siyah ve beyaz küme, tüketimin ardından geride kalan boş, melankolik bir yığındır. Ay çekirdeği, büyük bir boşluğu küçük bir uğraşla doldurma çabasının, tekrar eden ve sonsuz döngüsüdür.
senin kırılgan
ürkekliğin yok mu ceylan
ruhumu kanatlandıran
an be an kaçmaya hazır haline
ne aşklar susadı



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta