Seni ayın altında unuttular, günlerin
Eksik bıraktığını ay tamamlıyor şimdi
Uzak sessizliğin ki anı kadar siyah
Sözleriyle hicran kuyusuna kapattı beni:
Ay nice batsa da meğer insanlar kadar
Karanlıkta bırakmazmış kimseyi! Sen bütün
Geceyi topladın üstüne ve bir bir söndü
Masumluğun küçük fenerleri, yıldızlar
Bir kez aydınlatır çünkü gövdeyi, bir kez
Gölge düşmesin anıya, birbirimizden önce
Onlar terkeder bizi: Yıldızlarla dolu
Olabilir mi seninle beraber bakmadığımız
Gökyüzü? Ah eski kamer, nerede o aşk
Gibi içime doğduğun geceler, yeni ay fena
Çıktı aramıza, çarpışarak karanlık sulara
Gömülen şu gövdelere bak, dil karanlık
Söylemese de sular da aydınlanır ve aysar
Ruhlarımız buluşurdu ya gövdenin sahilinde,
Gürültünün yolunda gittiğini fısıldar gibi
Şimdi ruhların eksikliğini de gövde tamamlar
Ayın altında daha karanlıktır bazı anılar...
Haydar ErgülenKayıt Tarihi : 12.12.2001 22:54:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şu an bilemiyorum.
Çok şükür, onları gördüğümüzde bu tür tartışmalar aklımıza nasılsa gelmiyor bile.
Savunulmaya ihtiyacı olmayan öyle bir şiir de, varsın, benim tarafımdan tanımlanamamış olsun.
Ne kaybeder ki?
Şiirdir, değildir konusu pek çok kişi gibi benim de kafamı uzun süredir meşgul ediyor.
Kurtulma zamanıdır.
Hadi kurtulalım:
Şiirin yapıtaşları nelerdir? (Hayır, mısradan da önce)
Harfler.
Harf nedir?
(Türkçe için söylersek) Heceleri oluşturan seslerin işaretleridirler. Ve sonra heceler kelimeleri, kelimeler cümleleri oluşturur. Yazıya dökülmüş şeyler; metinlerden bahsettiğimize göre, cümleler de (her zaman gerekmese de) paragrafları, onlar da yazıları oluştururlar.
Şimdilik yolunda gidiyor. Gelelim metin türlerine: Üstünde durmamız gerekenler düzyazı ve şiir.
Üstünde mürekkep lekeleri olan bir kâğıda daha ilk bakışınızda neyi görürseniz bu bir şiir, görmezseniz bu bir düzyazıdır dersiniz?
Mısraları...
O halde şiirin olmazsa olmazı mısradır. Bu aynı zamanda bir metne şiir denebilmesi için yeter şartın mısra olduğu anlamına gelir. Ama sorun böylece çözülüvermiş olmuyor. Neye mısra diyecek, neye demeyeceğiz? Öyle ya: mısralara niye mısra denir de cümle denmez?
Evvela, mısralar alt alta yazılan tam (tamamlanmış) veya yarım cümlelerdir. Yani cümleler birbiri ardı sıra eklenerek yazılmışsa bunlara mısra denmez. Demek ki birbiri ardından aynı satırda devam etmeyip bir alt satıra geçerek süregiden cümleler dizisidir mısralar.
Bir cümleyi mısra yapan, yani bitirildiğinde veya bitirilmeden bir alt satıra geçilmesini gerekli kılan şeyler nelerdir?
1- Anlamsal bütünlük: Devam edildiğinde başka bir şey anlatılacaksa aynı satırda devam edilemez
2- Biçimsel tamamlanmışlıklar: Ölçülü bir metinde ölçülerden bir biriminin tamamlanmış olması, Ölçülü veya ölçüsüz bir metinde kafiyeyi oluşturacak kelimelerden birinin yazılmış bulunması gibi...
3- Aliterasyon ve asonans gibi ünsüz / ünlü ses uyumlarını oluşturacak bir dizinin tamamlanmış olması
4- Ahengi sağlayacak ritmin (mesela bu düyek bir şiir olabilir... değil mi?) bir ölçüsünün sonuna gelinmiş olması
Daha pek çok şey bulunabilir bunlar arasına eklemek için. Bu konuyu bu boyutta ilk defa düşünüyorum ve şimdilik aklıma gelenler bunlar. Bunlar gerek şartlardır. Bunlardan herhangi biri tek başına bir cümle veya cümle parçasını mısra yapmaya yetmez. Gerek şartların tabiatı asla bir adedinin sonuca ulaşmayı sağlamamasıdır. Öyle olsa idi yeter şart olurdu. O halde bu unsurlardan en az ikisinin yani en az iki gerek şartın her bir satırda bulunması da cümlenin mısra olabilmesinin şartlarındandır.
Tanımlıyorum: Ölçü, uyak (kafiye) ve/veya ses uyumu türlerinden bir veya birkaçı birlikte kullanılarak mısra haline getirilmiş cümlelerin alt alta yazılması suretiyle elde edilen metinlere şiir denir.
Bu şartları sağladığı halde okuyana 'bööğğğ' dedirten metne ne denir?
Yine şiir, belki, belki berbat bir şiir...
Mensur şiir falan mı?
Onlar düzyazı türleri arasında sayılıyorlar.
Şiir değillerdir.
TÜM YORUMLAR (26)