..sonra;
dudakların ismimi fısıldadı
içimde bir deniz havalandı
gülüşün arsız, yüzün beyazdı
ölüyordum, bakışını fark ettim
seni olmayan bir şeye benzettim
-ki düşünmek en zor halidir özlemin!
ben kimseyi böyle hunharca sevmedim
sen herkesi öyle güzel sevdin ki
kimin sevgisi daha demokratik
kimimizinki daha politik bilmiyorum
herhangi biriyim, herhangi biri için
ama herhangi biri olmadığın için
herhangi biri olacağımı düşünmedim senin için
başkaları olmadı herhangi biri olduğumdan
başkalarının olmadığını düşündüm herhangi biri olmadığından
sözlerin başkasına değdi, rüzgarında ben savruldum
-galiba alternatif bir ağrı bulmalıyım kendime..
sesini tutsam kırlangıç sürüsü doluyor ciğerime
ırmaktan geçen antiloplar besliyorum sevinçten
bir belgeselde izlemiştim
zor oluyor ayaklanan korkuları bastırmak
seni görünce heyecanım timsahınkiyle eş
şimdi aramızda olmayan bir aşk seç
sen böyle kırmızıyken geçemiyorum
yeşil yanarsa kalbin bana son dakika geç
-ah yine ne çok şey istiyorum!
’sevgilim yağmur yağıyor’ diye başlamalıydı bu şiir
ama duygusallığın hiç sırası değil
sen beni bıraktığında halime kendimin
sütten yeni kesilmiş o zamanlar gibiydim lakin
cami avlusuna da bırakılmıyor ki aşk dediğin
’sevgilim yağmur yağıyor’ demeyi ne çok isterdim
bir sobanın başında kestane çatlatıyorken ikimiz
nasıl da unutmuşum evlerimiz kaloriferli
-bu hayali hiç sevmedim!
kestaneyi sever misin bundan da şüpheliyim
sevgili(m) !
seninle hiç hayalimiz yok, yeni fark ettim
sevgilim diyorum, bunu kafka’dan öğrendim
burada yağmur da yağmıyor
milena kadar çaresizim
dün gece seni ışıkların saçılırken gördüm
yıldız mıydın, ay mı? -karar veremedim
ne olduğun benim için mühim
ben sana güneş oldum örneğin
yanan yalnızca içimmiş
mevzu biraz derin
aslında yokluğunu anlatmak zor değil
neden! diye sorunca bocalamasam anlatabilirim
mantığımı seyyar satıcıdan ucuza almış gibiyim
sevgilim! ah benim deli mayınım
serseri buzulum, yanan iklimim
seni dokudum, uzaklığı keşfettim
son kez eğildim
pürtelaştı ellerim
-gamzelerinden öptüm fotoğraftaki senin
kendini unutturmak için mi susuyorsun?
arada bir uğra, sitem et, kalbimi kır, şiir yolla
konuşmak istiyorum mühim olmayan şeyleri
ankara’ya gelen baharın nazındaki ayazı
çekirgelerden korktuğumu
ve serçeleri çok sevdiğimi söylemiş miydim?
hiç gün doğmadan neler doğabileceğine şahit oldun mu?
örneğin uzun sancılardan sonra doğan bebeğin kokusu
gecenin bir yarısı çalan telefondaki sesin mahcubiyeti
bir gecede hayatı değişen insanları diyorum
gün doğmadan doğar bazı hikayelerimiz
’bana güzel ama imkansız bir şey söyle’ deseydin
sevgilim olmadığın zamanlarda da sevebildiğimi
bir japon balığının gözlerinden öpülebileceğini gizlemezdim
sesine kapılınca yaşlı bir çingenenin
ağaç kovuklarının içine gizlendiğimi
ve sıcak ikindilerde gölgeme sarılıp çok kere
tekliğimi çoğul hissettiğimi keşke bilseydin
-gayri meşrulaştırabiliyorum bazen esas hikayeleri
söylesene hangisi daha büyük
toprağına küsüp kuruyan ağacın sevgisi mi?
dalından düştükçe yeniden yeşeren yaprağınki mi?
-başkasında bulamadığım neydi sendeki?
misal o ki ben sana
eli ayağı düzgün cümleler kursaydım
gidip topal sözlerle kirletmezdin gözlerini
biliyorum, biliyorum, biliyorum, ah!
saçlarım uzamayacak, sen hiç gelmeyeceksin
mutlulukla ilgili şüphelerim bitmeyecek
-sen de boş bir avuntusun
sonsuzluk yok ellerinde..
Kayıt Tarihi : 12.11.2016 13:18:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Fulya Codal](https://www.antoloji.com/i/siir/2016/11/12/avuntu-145.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!