AVUÇLARIMDA İKİ KÜÇÜK KUŞ
Perdelere bakıyorum.Açık pembe.Daha doğrusu,birçok renkle,tanımlanabilecek bir tonda.Benim seçimim değil.
Yeni yaşamıma geçtiğimde,birçok sürprizle karşılaştım.Birdenbire küçük bir ailem oluverdi.24-25 yaşlarında genç bir kadın ve 4-5 yaşlarında bir erkek çocuğu.
Hayatımda,bir küçük çocuğun olacağı,asla aklıma gelmezdi. İstemezdim de sanırım.Bunca yıpranmışlıktan sonra ve artık dinlenmek-kendi hayatımı yaşamayı düşündüğüm-planladığım bir sırada,hiç aklıma gelmezdi elbette ki.
İstanbuldayken,Hürriyet hanım,bana telefon ederek,”Sana bir bakıcı bulduk.Dört yaşında bir oğlu var.”dediğinde.”Ama ben dinlenmek istiyorum.”Tümcesi dökülüverdi dudaklarımdan,çok sert ve kesin bir biçimde.”Tamam o zaman.Çocuğu, anneannesine göndeririz.”Dedi,Hürriyet hanım.
Bu kez,içim acıdı.Küçük bir çocuğu,annesinden ayırmaya kıyamadım.Şeyma’yla ilk telefon konuşmamız,iyi geçti.Olumlu elektrik aldım ondan.Daha sonra da,sık sık konuştuk telefonda. Ona mesajlar çektim,toplanma işlerimi yaparken.Halim ile de bir gece konuştuk telefonda.Bana öpücük gönderdi,tatlı-bebeksi sesiyle.
Kardeşimin rahatsız olduğunu,taksiciyle birlikte gelmesini söylemiştim Şeyma ya.Antalya havaalanına indiğimizde,taksici Mustafa beyle,buldular bizi.Şeyma beni,sıkı sıkı kucakladı ve öptü yanaklarımdan.Alanya ya gelene dek te,4’lü güzel bir söyleşimiz oldu.
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış