Örneğin, memleketimizde ve uluslar arası arenada gündemdeki ana temalardan birisi olan AB konusunu ele alalım. Bu konuda da, genellikle somut olgulardan uzak ve duygusal davranılır. Ya hep, ya da ‘hiç’ kutuplaşmalarda; kutupsuzluk yolu seçilir. Pusulasız gemi menzil almaz, yolda kalır; azgın sularda kimi zaman batma tehlikesi geçirir, ehliyetsiz kaptanların elinde!
Bir kesim, evrensel özellik ve güzelliklerin odak noktasını, İnsan Hakları’nın temel değerlerini görmezden gelip; AB’nin her adımını ve çağdaş istemlerini ön yargıyla reddedip; kesin karşı çıkarlarken; diğer bir kesim de, AB’nin her talebini adeta kurtuluş reçetesi olarak görüp, sorgusuz sualsiz dört elle AB’ye sarılanlar teşkil ediyor. Oysa, her iki keskin sirke de küplerine zarar verirler. Avrupa Birliği (AB) , ne peşinen idam edilmesi gereken bir katildir, ne de hep diğer ülkelerin ve insanlığın esenliğine çalışan bir iyilik meleğidir. Burada, karşılıklı çıkar ve ortak değerler sistemi söz konusudur…
Zaten, insanlık ortak paylaşım ve esenlik bahçesinde açan gülleri’ demet oluşturana dek, hayli zaman ve belki de bir asır gerekecektir. Yer kürede adaletli, insancıl ve barışçıl bir düzene var-
mak için, tarihin tekerleği öyle hızlı dönmüyor. Pek çok acılara, haksızlıklara, yolsuzluk ve yokluklara gark edilen insanlık adına nice bedeller ödendi ve de ödenmeğe devam ediyor! Kaldı ki, her Barış diyenin ‘gerçek Barışçıl olmadığı’ gibi; her hak, adalet vs. ulvi kavramların içini boşaltarak; hakkaniyetlik taslayan kimi devlet, kurum ve kişilerin adil olmadıkları görülmektedir, ibret verici örnekleri ile…
Gelelim asıl konumuza, bu gidişle biz AB’ne değil; AB bize girecek! ’ galiba.
Bu gibi önemli gündem maddesini oluşturan temalar için birçok yazar dostlar kalem oynatmaktadırlar. Makalemizi, istatiksel araştırmadan bir alıntıya yer vererek sürdürmek istedim:Türkiye’ye yönelik belirsizliğin bir yansıması da AB’nin 2007- 2013 bütçe taslağının hazırlanması sırasındaki tartışmalar oldu. Sızan bilgilere göre Türkiye’ye 1 milyar Euro verilecek. Niçin? Belli değil! Sadık kalması için, sadaka olabilir mi? Polonya müzakereler sırasında yılda 2 milyar Euro almıştı. Nüfusa dayalı hesaplamaya göre Türkiye’nin en az 3 milyar Euro alması gerekir.
AB’nin Türkiye’ye serbest dolaşım hakkını, tam üyelik sonrasında bile uzun süre vermeyeceği konuşu-
..
Elim de olsa karşısında dururum
İnan balyoz gibi yumruk vururum
Gel gör Avrupa izin vermez bana
Bende kendi kendimi yer dururum
İdam yasak deyip bizden kaldırdılar
Tüm hainlari üstümüze saldırdılar
..
Yedi tepenin üstünde, Avrupa ve Anadolu,
Halı dokur İstanbulum. İstanbulun iki kolu.
Yine Gülün hasretinde, Negüzel,hoş,sahil yolu,
Bülbül şakır,İstanbulum, Sana bakar İstanbulum,
Şiir okur İstanbulum. Şiir okur İstanbulum.
Tarih kokan müzelerin, Sarıyerden çıkıp yola,
Mısraların,dizelerin. Beşiktaşta versen mola.
..
Rant sevdalı dalgalar vurdu, minik ailemi
Çıkında dolaşan fareler kemirirken kavgamı
Bir yanım Avrupa bir yanım Asya
Oruca dayandı açlık kokusu
Dişimde kalan yaşam artığı sökülürken Loti
Sança Panço olduğumda mengene elli Avrupa lobisi
Senin gölgende dualandı ancak senin kadar insandı
..
PLATONYA / Kendimi Aradım Uzun Yolculuklarda
Yine bir ocak ayı idi. Yaklaşık 26 saatlik yorucu bir yolculuğun ardından nihayet İstanbul'a, Avrupa yakasına güç bela varmıştık. Fatih Köprüsünün bitişinde yine o aynı yazı, sisle örtülü bir şekilde kendini göstermişti 'Welcom to Europa'. Hoş gelmemiştim Avrupa' ya ''Avrupa yakasına'' oysa. Uykusuz, yorgun, bitkin ve tükeniktim.
Kalan son takatimle sarıldım mikrofona; yine aynı sözleri tekrar edecektim.
'İyi günler sayın konuklarımız; Iğdır-İstanbul yolculuğumuzun sonuna yaklaşmış bulunuyoruz. Umarız; rahat, huzurlu ve güvenli bir yolculuk geçirmişsinizdir.............................................................................'
..
Neden böyle eğmek baş?
Avrupa üstümüz değil...
Şunu bil,ey vatandaş,
Hiçbiri dostumuz değil..
Biraz kafan çalıştır,
Kitapları karıştır,
..
Dört tarafın başka,
Emsalin yoktur yurdum.
Ankara, Konya,
En güzel de İstanbul
Her yerin cennet yurdum,
Seni daima koruyacağım.
..
Baska sözümüz yok dedik taburesinde uzanmis yayilmis günese
Bademler tüllenir baldir bacaklar tikir tirir kaldirim
Baska sözümüz yok dedik kendinden cok kalabaliklari
Seni olmadik ernden belleyip öpeyim de iyi olasin servislerinin
Insan boyu hizasi ve duraklar dolusu
Kunduralanmis ökcelenmis somurtkanliginda yitiklik takasi yapmaya
Yabanciligini keyf haline getirmekle kalmayan
..
Anımsamak tadı doldu damağıma, dimağıma. Avrupa’da ne oluyor deyip durdum kendi kendime, yazdım, yazdım, yazdım… ve birden gelmişti aklıma, henüz yazamamıştım. Şimdi bu vesile olgusuyla rahatladı içim. Bayramlarımızı yüreğimde tadıyla, Avrupa bayramlarımızı da birlikte bir başka hoş duyum artılarıyla zenginleştim tadımda. Burada da bayram yaklaşıyor, Weihnachten, noel bayramı deniliyor sanıyorum.
Her noel bayramına daha iki ay önceden başlıyorum bir hoş bayram kokusuyla… alış verişlerde ve caddelerde… bayram günü oturup bütün hazırlığın yorgunluğunda bir dinlenmeyi hak etmiş gibi huzur ile rahatlığı tadılıyor olduğunu düşündüm. Tam bu sırada geldi aklıma;
Bir Ramazan bayramı kutsallığı için önce üç aylar, sonra bir ay vicdan hazırlığı oruç ve nihayet bayram… bugün ise tattırılanlar… ağlamıyorum… düşünüyorum sadece öylece… kaybettiğimiz değerlerde daha insan olduğumuza kanaat etmeyi istemenin anlamını düşünüyorum… bu kanaatler ile vatan duygusuna kalabilecek bir vicdan duyarlığının hacmini ölçüp biçmeye başlarken, tartakladığımı hissedip, sustum… çocuklarımızı ezmeye ama daha yetecek kadar bir güç kalmış olduğunu kim hissediyor? Siz! Sağolun… bu amaca hangi hız ile gidileceğini anlayan var mı?
Vatan niye sürekli meşgul ediliyor? Tütsülerle haşiş koklatmaya ısmarlanılı cemaatler çoktan başladı işine… Avrupa’da ne oluyor diye yazdıklarımdan sadece şu kadarcığını alacağım buraya:
..
Süper ligde oynar sporu şanlı
Selçukludan gelir asildir kanı
İşte Türkiye yiğidoyu tanı
Artık bu yarışta da var Sivas spor
Taraftarı stadyumu doldurur
Gol atılır hep yüzleri güldürür
..
Seçim vakti çiyanlar
Riya şalı giyenler
İnsan eti yiyenler
Sizin derdiniz seçim
Halkımın derdi geçim! ...
Az emeğin maaşı
..
Can demediler canlarına sürdüler sipere
Ne yaşamak akıllarında, ne de dönmek evlere
Yırtık ayakkabı, parçalanmış çorap bu idi askerin miğferi
Kimse unutturamaz koca bir tarih, Çanakkale zaferi
Bir değil, bin orduyla gelseniz de işlemez
Bedenden duvar örmüş suru kimse geçemez
..
Kan İle Aldı
Bol bol vaat verdi yapmadı beyler
Güme gitti halkın verdiği reyler
Ho demezsen çift sürer mi öküzler
Mahsul almak ahir zamana kaldı
..
Insan dogal dünya yasam düzenegindeki birbirine ait birbiriyle bagli kopmaz ayrismaz bütün degerler silsilesini her türlü azgin-sapkin doyumsuzlugun dürtüledigi bagnazlik dokulu bencillikleriyle kiskirtip kamcilayarak herseyin haddini hukukunu özünü itibarini akil-vicdan yolundan cikmis hadsiz hudutsuz hükümranligin herseyin kendi buyrugunda hizaya gelip kulluguna köleligine kosulsuz selam durmasini diledigi sevgisizlige, sorumsuzluga, tepkisizlige, susmusluga, karanliga, körlüge, caresizlige,sömürüye, düsüncesizlige, boyunegmislige, kültürsüzlüge, iletisimsizige, korkuya, duygusuz ve duyarsizliga kendi gölgesinden dahi kusku duyacak sekilde hem inancini hem de özgüvenligini yitirmis herkesi kulluguna katip köleligine uygun uyusmus mal hesabindan maliyetlenen Serbest Piyasa Düzeni Rekabetciligi`ydi, üzerinden gelir getirmedigi sürece insan dahil, tamirine dahi ihtiyac duyulmayan (rekolte randimani düstükten sonra herseyin posetini kendi boynunda cöp niyetine depolanacagi hali hazir askida tutan küresel piyasaci serbest rekabetci yeni dünya düzeninin) herseyin kendi elleriyle kazinmis kuyusunu kendi hayal dibinde insanligindan sapmis cikmis cöplüge dönüstürdü.
Sürekli tüketime kosullayarak…
Tükettigi seyler arasinda en cok kendi hayatina son veren nitelikteki özünden sözünden bilincinden belleginden düsüncesine davranisina dair kültürlük kilavuzluk edecek ne varsa hizla ve durmaksizin yabancilasip adeta kendine igrentiyle bakacak derecede kendini caresizligin, yalnizigin, yenilmiligin, yoklugun, yozlasmanin, vurgunun, talanin, sömürünün, zlmün, haksizligin, hukuksuzlugun, körlügün, karanligin, korkunun, acimasizligin güc sahibi olup herseyi kendi keyfi buyrugunca hükmettigi servet saltanat kullugu ve köleligi yönetimine teslim ve terbiye ederek; kendi özü yerine önü sonu gelmez baskalasmayi, hayatin dogal tabiatinda seyreden akil fikir hak hukuk sevgi vicdan paylasim sorumluluk duyarlilik dairesindeki dogalligi yerineyse `kazanc getirmedigi sürece hersey posetenmeye mahkum cöptür`…Serbest Piyasa Rekabetci Yeni Dünya Düzeni`ni sabikalanip ölüm yikim zulüm kann revan yüklü kesintisiz ayristiran catisma huzursuzluklarinin cehennem carmihlarina gerildi.
Gecimini kölelestirdigi insanlik ganimetiyle lejyonerleyen ROMA tarzi dörttaraflastirilmis türübünün keyfe göre acidan zulümden elemden kandan kederden beslenen insanlik zulmetli herseyin hayatini buyruguna göre hizaya getiren kölelik düzeni, hergün sofrasina serdigi sürsefa tantanalarini etrafini dörtduvarladigi `arena` yüksekbakisli olimpik sportmenliginde en cok yasamin herseyinden yoksun caresizliklerin `zibilden baska hicbir cöpe yaramaz `saydigi zindaninda birbiriylekiran kirana ölümden baska secenegi olmayan YARISLARIN hipodrum oynayip oynattiran esirlerinin artik hayatlarindan temin edip kaynaklaniyordu…
ROMA öldü yikildi, yikildigi yerde yerini hudut bekciligi yaparak ROMA´nin küllerinden kendine ileriki zamanlara dönük kalici AVANS AVANTA`si saglayan ayni yapidan dogup büyümlikli (eki roma`nin köleligine kutsal kulluk ekleyerek) SARLMAN (Karl der Grosse) bütün GERMENLER adina FRANK krali olarak totemlerindeki kutsal agaclari kendilerine göre (noel agacinin hiristiyanliktaki yeri bundandir) incilleyip Isa`lastirarip ROMA´dan kalan her ne pahasina olursa olsun yagma yikim talan vurgun ölüm zulüm soygun vurgun sömürü kulluk kelelik yollu GAMINET AVCILIGI mirasindan gcinip kaynaklanma karakterliligini devsirip devraldi.
Binyillarca kinler savaslar ziyanlar cinnetler cehennemler acilar sürgünler felaketler kiyametler koptu köpürtüldü bu küslük darginlik ilginlik bezginlik yollu haddinden hukukundan sapip herseyi gelir getirmedigi sürece kendi döküntüs yerine kaziyip gömen cigirindan cikmis insanlik mahluklasmasi haram harci ugruna..
En son Amerika`da birlesik devletler olarak hortlayip pörtledi bu sürekli tüketetrek kendi insanlik tükenisini hazirlayanAVRUPA kacagi dünya toplama kamplasmasindan karma bozma egilim.
..
Çağlar, Akılındeniliniliz ve
Avrupa uyulungarlıkları
İçilin geçerilinlidir.
Bu durunuluma
Doğnulıdaki Türkülün ve
İslam uyulungarlıkları uyulunmaz.
Mesela Avrupa
..
Türkiye hazırlarken Anayasa tüzüğünü
Avrupa, Amerika, Rusya savaş sürdürdü…
Anayasa olarak İrlanda değiştirebilir
Fransa belki değiştirecektir
Küçük coğrafyasıyla ülkeler değiştirmeli
Avrupa birliği ortaklığına düşünüldüğü
..
Yola çıktı kutlu yolun yolcusu
İşçisi memuru sağı solcusu
Sanatçı sanatkar çöpçü topçusu
Harekete geçti Oğan diyorlar
Gidişat bellidir durum ortada
Şehitler verilir cizrede surda
..
İslam medeniyeti,
Miladın yenilindici asılırdan
Arabistan'a Hicaz
Bölünülüngesinde kurulundu.
Bu medeniyetin kaynanılağı,
Müslümanlığın mukaddes kitabı
Kuranı Kerim'dir,
..
Papaza kızıp da
Oruç mu bozalım şimdi şu kaymaklıkta, şöylecene dut yemiş bülbülce kıyakta?
Diyorsa birileri
Abdülabdul-sarı liralı irecebül azabenna gibi birileri
Birileri sakak vaziyetleri sigortasına alarak gazabın fenna gibi
Egemenük kuşaklılar silsilesinden aldığı kontrollü güçsüzlükle
Memleketin taşını toprağını yerinden yurdunda silip süpüren birileri
..
Türk şiirinin bugünkü sanallığa sürüklenmesinde dünyayı - verili / nesnel gerçekliği - algılama ve özümleme dinamiklerinin önemi yok mu? Sonuçta sanatçı bir verili gerçeklikten yola çıkar ve bu gerçekliği yansıtır, dönüştürür. Bu gerçekliğin, dünyanın şu durumunun ağırlığı mıdır, şiir içi ve dışı ' müdahaleler ' midir, ya da otosansür kurumu mudur ki nesnel gerçeklik, aslında sanattan ve özelde şiirden itilmektedir?
Sanatsal ürünün, üzerinde boy attığı felsefi ve tarihsel temel, onun biçimini de, iletisini de etkileyen bir ' eyleme ' tektoniği değil midir? Bütün kırılmalar, patlamalar, dağılıp toplanmalar bir coğrafyada olup bitmez mi? . Bu coğrafya,o coğrafyaya egemen erk tarafından sistemin isterlerine ve zorunluluklarına yönelik bütün yetkin kontrol mekanizmalarıyla ve lâyıkıyla kontrol ediliyorsa, aradan sıyrılıp insan oğluna ulaşabilen güzel ve iyi ürünlerin sahne alma olasılıkları da duruma uygun bir ölçüde rastlantısal değil midir? Ya da moda deyişle, ' marjinal.'
Bir de şiirin özellikle toplumsal alandan kovulması olgusu… İnsani öğelerden uzaklaşma ve insan için hiçbir şey söylemeyişi. Belki diyorum bu da; sistemin gayrı-insaniliğiyle ve insana - toplumsal / sosyal var oluşa - krizinden çıkış imkânı vermeme kararlılığıyla ilgilidir. Zira her halde bu da, bu sistem içinde, insani bir çıkış imkânı olmadığındandır. Bunu herkesten daha iyi bilen egemen erkin kodamanları belki de sanatsal söylemi de buna göre ayarlama gibi bir zorunlulukla, kendilerini bağlamışlardır.
Bu durum çözülür mü? Bence. elbette ki, çözülür. Avrupa ortaçağının bile aşıldığı dünya tarihsel gidişinde bu küresel ortaçağın da sonunu görecektir insan. Şimdiden bu küresel imparatorluğa hâkim olan güçlerin kendi aralarındaki çelişki ve sıkıntıların sahnenin önüne çıktığına şahit oluyoruz. Aralarındaki ' dengenin ' ve aldıkları payların 'âdiliyetinin' daha ne kadar süreyle statik kalacağını bilemeyiz. Ancak alttan alta cayırtı seslerinin de geldiğini kendi yazarları söylüyorlar.
..