AVRUPA ŞİİRLERİ

AVRUPA ŞİİRLERİ

Alper Kürük

Dokuz yüz seksen iki...Evlendi de babamız
ANAYASA isimli kadındı öz anamız...

Yirmi sekiz yıl bizi gözeterek büyüttü,
Dikenler temizleyip düz yollarda yürüttü...

Evlat bu...anasını sağdan,soldan budadı
..

Devamını Oku
Ahmet Kemal

02.05.13
Mektuplarım elime geçti. Kayıp çocuğumu bulmuş anne gibi oldum. Bunları çıkardığım dergide yayınlamak isterdim bir türlü nasip olmadı. Hele yeğenim Talha’nın Avrupa günlüğünü bir türlü yazım uyumsuzluğu yüzünden tamamlayamamam bir de ağabeyim ve dostum Rahmetli Şevket Zengin’in kırım anılarını da arşiv imkânsızlığı yüzünden yayınlayamam bu gün bile üzüntü nedenim.
O 15 sayfalık Yahya Kemal biyografimin yalnızca 5 sayfamı bulmam, öbür 10 sayfayı bulacağım ümidini aşıladığı için mutlu olduğumu söylemeliyim. Ayrıca yükseköğrenimime ara verdiğim yıllarda yazmış olduğum şairler geçidi benim kayda değer bulduğum ilk eserim sayılabilir onu da aynı dosyada bulmak benim için büyük bir sevinç kaynağı oluşturdu.
Kitaplarımı taşıyorum. Onlardan ayrılmak bana zor gelse de taşınmamızın ilk sürgünü saydığımdan buna katlamıyor hatta bundan biraz da memnun olmuyor da değilim yeni aldığım kitapları en sona bırakıyorum. Osmanlı tarihlerini, ve şiir kitaplarımı. Bu son saydıklarımı eşim poşetleyip indirmiş arabaya bu gün. Bakalım onlarsız yapabilecek miyim bilmiyorum.
Yunus evde. Biraz daha iyi gibi. Hocası aradı: Çocuğu almışsın dedi İsrafil hoca tekrar tekrar söyledi almak mecburiyetinde kaldım. Abisi de Değirmendere’deydi gelirken uğradı getirdi ateşi varmış annesi duyunca bırakmak istemedi.
Hocası göz oluyor onu okuyun diyor. Siz okuyun hocam dedim sizin işiniz bu. Biz de okuruz tabii okumaz mıyız? Yunus sürekli sümkürüyor bunu iyileşme alameti mi saymalı. Bu hafta gidemez haftaya bakalım ne olur. İnşallah bir sekte olmaz da kaldığı yerden devam eder.
Annem Bilal’lerde. Bilal bizi şaşırtıyor. Bu gün de uğrayamadım ona. Ne vefasız evlatmışız. Bu gün Ankara’ya yazdığı mektup elime geçti. Yusuf ve benden ileniyor. Niye aramıyorsun diyor üç ay geçti. Analık hakkını ileri sürüyor. Oysa ne zaman arasak ileniyor hastalıklarını sayıyor ve bir facia yaratıyor. Burada bizi hatunla kavga ettirdi. Suç kimdeydi bilmiyorum. Çok kötü bağırtmıştı beni. Ona karşı sesimin yüksek çıktığı sayılı anlardan biri gerçekleşti. Bir ay bile kalamamıştı benimle. Kardeşim Yusuf ta idare edememişti onu ben de.
..

Devamını Oku
Adem Uysal

Dibi delik testi dolmaz,
Dürüst olanlar yıkılmaz
Kötü olan huzur bulmaz
Bulur diyen yalan söyler.

Kökü yoksa ağaç bitmez
Giden gelmez gelen gitmez
..

Devamını Oku
İsa Yazıcı

MS birinci yüzülünyılınıla
Güzellik katınılan
Romalı mimar ve mühendisti.
On ciltlik eserinileri
'De Architectura' Roma mimarisinin
Anıla ilinilkelerini açıklanılır.
İmparator Avgustus zamanında
..

Devamını Oku
Kamil Çağlar

söylenir bir hakikat kirli avrupa kapısında
çirkef planlarla çizilmiş farelerin kemirdiği haritada
dünya perdesinde oynuyor çirkinleşmiş bir sinema
keşfedilmiş bir maden kan yağıyor orta doğuya

tahrip edilmiş sübyan ağlaşıyor sokaklarda
top sesleri yankılanıyor sağırlaşan kulaklarda
..

Devamını Oku
Baki Ceylan

Birleşmiş milletler denilen domuzlar diktatoryasının gözü önünde cereyan eden bir hadise bir insanlık ayıbı İşte KERKÜK bir annenin can çekişirken oğluna teselli veren bir türk annesinin çekilmiş fotoğrafları,ve yavrusunun çırpınışları,yorumunu siz yapın..






..

Devamını Oku
Atiye Danış

İŞÇİ ve SENDİKALARININ FERYADI...1...BURSA

ARKADAŞLAR EMEKÇİLERE DUYARSIZ KALMAYIN......

Çoğaltın ulaşın/ulaştırın........

-Türkiye’de son 2 yıldır ekonomik krizin bulunduğu inkar edilemez.Dünyada baş gösteren küresel kriz ile toplu işten çıkarmalarda sanayi kentlerinde işsizler ordusu oluşturulduğu görülmektedir.Dolayısı ile Hükümetin krizin üstesinden gelecekleri yönünde açıklamaları yetersizdir iş kanununun 65. maddesine göre ekonomik kriz durumlarında işverenin haftalık 45 saat olan çalışma süresini işyerindeki azalan talep ve daralan piyasaya göre en az 20-25-30 saate çekmesi ve bu saatlerin karşılığı olan ücreti ödemesi halinde kalan ücreti işçiye Ç ve Sos.G Bak. işsizlik sigorta fonundan biriken paradan ödemesi gerekmektedir.Bu takdirde Hükümet işçisine sahip çıkmış olmakla beraber/işten çıkarılmaların önüne geçilecektir.Tabii ki işverende bir nebze rahatlayacaktır.Hükümet işsizlik sig.fonunda biriken ve kontrolündeki bu parayı işçi kardeşlerimize aktararak mağduriyetlerini önlemek yerine varolan bu sistematiği her nedense uygulamaktan kaçınarak, küresel kriz edebiyatı yapmaktadır hükümete buradan sesleniyoruz…..
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

CHP, MHP adına siyasetçiler de başkanlarıyla suçsuz değiller, bu bir senaryoda çünkü: Aydınlanmacı bir dönemi felce uğratanlara karşı yenik düştük belki, bazen anlar olduk, çoğuna şaşkın kaldık denilebilir. Kaç kere parti kapatıldı, halkı kışkırtan becerileri yüksekti, ayaklandırdıkça kurban seçtiler, suçu aydın düşünürlere, suçlamayı devlete yüklemeyi fırsatçılık başardılar. Hem suçlu hem güçlü hoyratlığı yaratıp, bunu engelleyen emektarlar süslenmeyi yetenek kazandılar, ama hep sadece karmaşa süresinde. Karmaşa yaratamadılar şimdi ve çırılçıplak gösterdiler bu yalakalıklarını. Bunlar işte, hep konuydu asırlar boyu ve konuşulmalılar….

Konuşan bir Türkiye yükselmeli millet! Sızlanan, şikayet edenlerin de haline bürünmeleri engellenmeli, ahlak adına! Bu öğretileri, kendileri simge kılıklanıp seğirtiyorlar her yöne, bu artık söylenmeli ‘keyfi belgeler becer histerilerini’ de had aşan belgesellerde de belki… Aydınlanmacı emekler hep taze, hep ebedi gençliktir çünkü ve hissiyat güzelliğinde taşıyor yüce millet bu aşkı coşkun yüreklilikle…

CHP, MHP adına siyasetçiler de başkanlarıyla suçsuz değiller, bu bir senaryoda çünkü: Gençlere yerlerini bırakarak, arkanızdayım bu akıl almaz sinsiliklere karşı dikkat güçlendirmeye, demediler hiç! Hangi üniversiteden bir genci bir bakanlık ödeviyle ilişkilendirdiler? Bir dış işleri anlaşmaları nedir diye ülkeler arası bir görüşmeye yetkili hizmet verdiler mi hiç? Edepsizlikler sesli değildir, sinsilik süslüdürler yüksek deneyimlerle ve yüksek ücretler yalatılarak bir rahatlık göstericiliği ile sözde başarılı bir başarıya seğirtilenlerdir hep…

CHP, MHP adına siyasetçiler de başkanlarıyla suçsuz değiller, çünkü: Türkiye Cumhuriyeti laik yönetim, yüce millet barındırıyor bağrında, hizmette yücelik bilinmeli! Şimdi polisler olacak, bu iblislikleri deneyim beslenenler halini alın çatının sokak artasında işaret taşıyan… Bir emniyet merkezi bağımsız karakterin sahibidir daha. Hükümet istedi, benim elim kolum bağlı buna diye bir duyarsızlık gıdalanıyor bu haliyle. Demirel bu çirkin örnek! Demirel bu baba işte! Ve adaşıdır Erbakan! Ortak coşturucular, babacılı”lıklar! Bu haller ile işkenceci sokuluyor aralarına, Avrupa bu eşiği hep kullanıyor çaresizce. ABD işkenceci eğitiyor yüz yıla yakın bir zamandan beri ve pazarlıyor bu hizmeti evren ülkelerine… Bu eğitici bu yüzyıla seçildi, eğer aydınlanmacı dönem hız alamazsa, anlaşılamayacak şimdi kime üstletildi bu ödev diye…
..

Devamını Oku
Kadir Tozlu

BAYILIYORUM TÜRKÇE’YE


ANLATAMAMAKTAN

Sevmemekten değil yüzüne bakamayışım
Anlatamamaktan
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

boş bir hayal geçti ansızın şimdiden
yine o
şeklini bari biraz tarif edebilsem...
sevilirlikte bu demokrasi Amerika, Avrupa
bir belki...
kağıt üstü laf altı yaşayan uzakta yakında
Terörizm, karın doyuruyor, rejimi tavında
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Elbette yorumlar önemli, belgeler ise gerçektir. Yorumlar, düşünmeye pazl gibi birleşebilecek belgelerin yokluğuna dikkatler de olabilir. Yani yorum, var olan bir durum seyrinden yansıyan hislerimi böyle anlatabiliyorum demektir belki. Belgeler de yorumlanıyor, belki bu da izlenimler olarak aynı değerlerdir Yargıya saygının sarsılmayacağına inanç sağlığındaki en değerli güzelliği olarak, aşırılıkların gereksizliğinde kendi kendini bitireceğini duyarlık kazandıracaktır. Polis devleti serkeşliğinde vatana ihanet ile yazık ediyorsunuz demek bir yorumdur süregelen izlenimlerden belirtiler olarak. Olaylarla doluşan olgulara karşı konuşma değerine yansıyan haklılık nedenleridir bunlar…

Bu belirtiler birikisi ile suç işlenecek ve birer belge olacaktır nihayetinde. Suçu serkeşlemek bir hükümet işi ise, amacı soygunculuktur, milletin refahı ve huzuru değil. Bu teşvikler ayaklanmayı, iç kargaşayı yaratır ve çünkü, eğer dışarıdan yardım alıyorsa… Bu yüzden asıldı nice gençlerimiz. Bu cinayetlere neden olanlar hükümetlerdir, millet ve ordu değil!

Konuşurken de düşünelim dileği kolay bir istek değil, ama bir gerekliliktir. Hata bir doğal olasılıktır, hatayı anlamak bir gereklilik. Zira, okuma özeni kadardır izleyebilme yeteneğindeki dinleme dikkati ve bunlar konuşmanın bir değerler toplamıdır birlikte. Birlikler birlikteliklerdir. Şehitler ölmez, vatan bölünmez, işkence masumiyete büründürülmez! İşkence ithaldir bu yüzden. Vatan korunan millet mutluluğunu yaralamaktır bu iş için makamlara da görevliyi sızdırmalar. Bunlar, paraya kuyruk sallayanlardır, insanlığı toplu kıyımlara sürüyenler…

Vatikan desteğinde din savaşları ile İngiltere en bariz örnektir buna, Tarihin her döneminde. Aşırılık arsızlıktır, arsızlık basitlik. Öyle ki, amaca ulaştıran olgu kolaylığı, çığ etkenliği örgütsel tecrübe tekrarıdır Tarihler boyu… Avrupa bir döneklik serüveni, bocalar her nedense ve sürekli...
..

Devamını Oku
Cavit Yahşi

Tarih, tekerrürden ibarettir. Türkiye, dış güçler ve içimizeki hainler tarafından öyle bir hale getirilmiştir ki Milli birlik ve beraberliğimiz tehlikeye düşmüştür. Bu durumda Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Gençliğe Hitabesi’ndeki şu sözleri akla gelmektedir:

“Bir gün istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile Aziz Vatanın, bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve delâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleri ile tevhit edebilirler. Millet fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir…

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! ”

Türkiye aynen o tarihlerdeki gibi yoksulluk, hatta açlık sınırında bir sefalet içinde kalmıştır. Vatanda faili meçhul, çocuk kaçırma, organ ticareti, ırza tecavüz, beyaz kadın ticareti, porno, hatta çocuk pornosu (En iğrenç boyutta) , uyuşturucu (Hatta ekmek arası… İlkokullara kadar inmiş durumda.) , kaçakçılık, kumar, gasp, hırsızlık, soygun, kapkaç, çek-senet sahteciliği, arazi mafyası, adaletin gecikmesi, mahkemelerde dosya birikmesi, rüşvet ve benzeri kanuna aykırı her türlü kirli iş almış yürümüş! .. Her gün gazete, radyo, televizyon ve internet gibi yayın organlarında, reklam yapılıyormuşçasına plânlı ve programlı bir şekilde, milletimizin imanını, inancını, kendisine güvenini sarsarak, Türkiye Cumhuriyeti’ni kültür emperyalizmi ve misyonerlik faaliyetleriyle parçalama, bölme ve yok etme çalışmaları aralıksız sürmektedir.
..

Devamını Oku
Mikdat Bal

Evvvel gurbetçiden döviz gelirdi
Acep gurbetçiyi küstüren nedir
Şimdi aramızda küslük belirdi
Acep gurbetçiyi küstüren nedir..........İbrahim Coşar

Bir pasport verdiler saldılar bizi
Firenkler sahipsiz buldular bizi
..

Devamını Oku
Kenan Kerim Yavuz

Avrupanın Kral'ısın Cim Bom Bom
Onaltıncı Şampiyonusun
Şampiyonlar Liğinin
Korkulu rüyasısın...

Şimdi hedef bellidir zaten
Kupayı getir Aslan'ım hemen
..

Devamını Oku
Kemal Tekir

Asya ile Avrupa’ yı,
Biri birine sen bağlarsın.
Hala bu iki kıtada da,
Sürer senin ağırlığın.

Güzel bir kavşaktasın sen,
Bu yüzden telaştasın sen.
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Ve bu Yahudiler Roma İmparatorluğunu, -AKP hükümetinin adalet bakanlığından hakim tayini gidişatı aynı amaçtır-, hukuk ve okullarında hakimiyet sağlayarak işgal ediyor. Önce vahşet ile bilinen, şeytan adıyla o yapısı anlatılan ve Yahudi adını da kendileri örgütlenmiş olarak: Vahşet-Şeytan-Yahudi bu şekillenmelerdir. İncil müjdeleniyor, -AKP hükümeti gibi-, okulda her türlü edepsizliği fokurduyor, kendileri de hakim olduklarıyla Hz. İsa’yı çarmıha germe kararını veriyor. Bununla, Allah ve ruha ulaşılmaz bilgisini kirleterek Avrupa’nın dilinin ırzına giriyor; ‘elimde para işe yarıyor’ gösterisini, ‘paraya kulluk kula kölelik’ fışkırıyor yine puta tapıcılık devri gibi. Yani, Allah terimini saptırarak, Allah’ın oğlu, anası, danası, babası gibi bir anlamda haç getirtiyor. Böylece dili saptırarak laf curcunalığını da başlatmış oluyor. Roma imparatorluğunda arenaya köleler getirilir, gladyatörlerin eline kılıç verilir, Yahudi de baş parmağını ileriye uzatarak halkı coştururmuş (parmağını aşağıya çevirmesi ölüm işareti oluyormuş): Keselim mi? Halk da birlikte aynı parmak tanımıyla, keselimmm diye bağrışarak coşuyormuş. Yahudi keyif kasılıyormuş soysuzluğun soyluluğu olarak. Türkiye’de bu baş parmak gösterisini dolanır ERBAKAN efendi, dinciyim demekten çekinmeden üstelik. Bu yüzden hep bu şeytanlardan partiler kapatılmıştır Türkiye’de.

Ve Yahudiler, Roma İmparatorluğunu işgalinden sonra İncil’i yırtıyor, Vatikan’ı kuruyor, ilk çarşaf, peçe, çul çaput ile kapatmayı ilerliyor ve ilk papazlara kara çarşafı giydiriyor, din adamları karılarının da saçını tıraş ederek alttan sıkma baş bir örtüyle ve üstüne de bir örtü örterek kapatılıyor. Bu çarşaflı papazlar Avrupa’yı kontrol etmeye kullanılıyor, Avrupa bu yüzden uşaklıktan kurtulamıyor ve bu yüzden Atatürk’üm ‘Yüzünüzü Avrupa’ya dönün’ dedi. ‘Kapatırsa orospuluk yapar’ hizmeti için ilginç bir ön hazırlıktır bu çarşaflar ve de başarılı. Çarşafı başka yörelerde kadınlara giydirilmesi uygun bulunuyor, ihtiyaçlara en kısa yoldan ulaşmanın kuralı kadın, erkek, çocuk, ister çul, çaput, çarşaf, peçe, çuval vs…

Milleti Katolik, Evangelik, Protestan, istan, fistan diye diye bölüyor. Kardeşi kardeşe vurdurmak için bölüp, düşmanlık fitneleyerek de başarısına yardımcı unsur sağladı ve bu başarısıyla da topladı serveti, kirletip aklı girdi yine, her keresinde ama biraz daha dosdoğru ve biraz daha rahatlık alıştırmalarıyla insanlığın koynuna, canına, malına, ırzına...

Allah’a ve ruha ulaşılmaz dedikçe insanlık, o parayı şakırdattı, insanlardan zayıf olanıyla, o kuyruk sallayanlarla ordusunu kurdu. Kardeşi kardeşe vurdurmak ne kadar ilginç değil mi?
..

Devamını Oku
Mert Ertuğrul Akpınar

İstanbul, uzun bir zaman sonra, beklediği kara kavuştu. Kar “İstanbul İnsanı”nı heyecanlandırdı. Yılın ilk karı İstanbul’un Anadolu Yakası’nda daha yoğun, Avrupa Yakası’nda ise daha az gözlenmekteydi. Kar İstanbulluyu sokaklara döktü. İstanbullular karı sanki bayram gibi karşıladı
Çocuklar, bazıları için çile olan beyaz örtüyü, beyaz eğlenceye çevirdi: Kartopları, kardan adamlar… Annelerinin eski zamanlardan kalma “çamaşır makineleri”ni gizlice alan
mahallemizin çocukları, babalarının eve ekmek getirme çabasına denk, en dik yokuşu bulma yarışı içindeydi. Okuldan çıkan çocukların her zamankinden daha geçerli bir sebebi vardı kitapları bir kenara atıp sokağa koşmak için. Kar yağıyordu ve Fikirtepe çocuklarının sahip olduğu, belki de bu yılın en güzel anısı olabilecek, eşsiz sırları gizliyordu her bir tanesinde
Kar perşembe günü sabah saatlerinde yüksek kesimlerde başlayıp, öğlene doğru şehir içinde de etkili oldu. Bir ara yoğun bir şekilde yağan kar güzel manzaralar oluşturdu.
Hızla kirlenen dünyamıza sanal bir sevinç oldu beyaz örtü. Kalplerimiz daha hızlı çarptı. Umutlarımız gerçeğe daha bir yaklaştı.
Sobada kor olmuş odundan daha çok ısıttı içimizi. Sohbetlerimize konu, bizimle birlikte yemeğimize
konuk oldu. Ninelerimizin anlattığı kestane tadında masallar, “Ya kapatırsam gözlerimi diner mi kar? ” diye endişelenen kalplerimize rağmen, uykumuza karıştı.. Yoksa uykumuzda bizi ziyaret eden “Kibritçi Kız”'larımız hiç olmamış mıydı?
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Akan gözyaşlarımda kurban acısı mı, şehit yürekleri mi toplanıyor ve kimi kimden soracagım ne oluyor diye? Ben kim olacağım toplanan gözyaşlarımda? Ne olacağımı biliyorum ancak: Düşünen ve uygulayan! Düşünce ibadetinde yüreği namaz kılan şehit duruyorum ferhat göğsüm siperdir düşüncemi de uygulamaya.

Çünkü, dünyaya çağrı doğru ve dürüst bir harekat! Hareket demedim, harekat dedim, çünkü; eylemlerini bir daha gözden geçirmelerini istiyorsa siyasi gücünü iktidar havalananlar, düşünürüm. Teskere zamanlaması “provokasyonları devreye sokma daveti”ydi sadece.

Az ve sürekli eylemlerle uşak hizmetçiliği ile Yahudi-Vatikan-Arap şerrinin gölgesinde, bu kere de işsizleri programsız kullanarak Asya`nın yıpratılması ile kazanç elde ederken hesap soramama durumuna sokmaktır. Terörist, kanlı elleriyle Avrupa, ABD ve İngiltere`dir!

Yahudi-Vatikan-Arap şer üçgeni olduğuyla adı ve yapısı belli bu toplumlar zarar veremezler, zarar verdirirler. Tarikat, zarar verdirme etkinlikleriyle önce durdurulmalı! Sonra ancak, bu etkinlikten K.Irak`a çıkarılan davete koşulmamalı!
..

Devamını Oku
Leyla Karkar

Modernleşme hayatımızda çok şeyi kolaylaştırdığı gibi, örf adetleri, toplum yaşayışının toplumsal değerlerini yok etti ülkemizde. Keşke ilim, bilim, ekonomik ve siyasal anlamda modernleşmeyle kalsaydık. Ama maalesef modernleşeceğiz diye bir çok değerlerimizi yitirir olduk. En büyük korkum ise; modernleşme adı altında, gelecek nesile atalarımızın öz değerleri ve toplumsal yaşayışları hakkında anlatacak, bizi biz eden olguların hatırlanamayacağıdır.

Bu korkuyu neden mi yaşıyorum?
Benim yetiştireceğim neslin, örf adetlerinin, atalarının insanca yaşayıp, saygıyı sevgiyi yitirmediğinin, özellikle aile bağlarının kopmadığı bir yaşam şekliyle yaşamasını isterim. Zira, ileride karşıma ‘hey moruk bu gün ne yaptın he’ diyecek bir torun çıkmasını istemem. Onu bu güne getiren ebeveynlerine saygısız ve umarsın davransın istemem. Çünkü bu çocuk gökten zembille inmedi ve onu yetiştirenlerin verdiği kültürü, kendi yetiştireceği nesle aşılamasını isterim. Böylelikle toplum olarak değerlerimizi korur ve Türk olmanın ayrıcalığı ve gururuyla yaşarız.

Toplum olarak yeniliklere açık olduğumuz kadar, araştırmacılık, gelişim konusunda da bir o kadar tokuz ve hatta gerek duymuyoruz maalesef. Özellikle içimi acıtan konu; o canım Türkçe mizin günümüzde Avrupai özenti altında katlolduğunu izlememdir. Gençler lütfen sizi dünyaya tanıtıp, meramınızı anlatacak değeriniz olan Türkçe nize sahip çıkınız.

..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Kendine verdiğin emek kadar konuşabilirsin ve bu servetinle
Birlikte düşünebilecek yeneneğin kadarsın denilendir elbette

Bir fark ise çoban kültürü ile çiftçi kültürü
Bütünlüğe oluşan bu bir sınıfsal resmin ayrışır mı örüntüsü?

Ne Yahudilik işgalciliği, ne hep bu emperyal hükmü
..

Devamını Oku