Batıs uygarlığını benimsemiş
Bulunan kimse.
Batılı aydın olmanın
Kefareti olarak uzay
Yaptığını söylemişti.
Batılılaşmak işi, Garplılaşma.
Düşünce, çalışma, görüş ve
..
Batıs uygarlığını benimsemiş
Bulunan kimse.
Batılı aydın olmanın
Kefareti olarak uzay
Yaptığını söylemişti.
Batılılaşmak işi, Garplılaşma.
Düşünce, çalışma, görüş ve
..
Eğitim Üzerine Yazılar
OSMANLICA EĞİTİMİ ZORUNLU OLMALI
Bizi tarihi köklerimizden koparmak için büyük bir plan yaptılar. Büyük devlet olan Osmanlı’yı parçalamak, İslam’ın yeryüzündeki hakimiyetini yok etmek için sinsice, planlı ve organize bir şekilde hareket ettiler. Devlet-i Aliye’nin gerileme dönemi işte bu yıkım ve yıkılışın başlangıç yılları. Onu Üstad Necip Fazıl Kanuni’ye kadar getirir.
..
Şimdi dinlendik, halk yine uygar ve dinamik üstelik. Siyasetçi, halkın uygarlığını koruyan hakkını arar. Siyasetçiyi pazardan almayın! Siyasetçi pazarından pazarlanılmasına şans tanımayın! Siyasetçiyi, pazardan pazarlananlara karşı çünküi halk korur. Beceriksiz siyasetçi cezasının ne olacağını bilerek üstleniyor ve böyle üstlenecek de elbette. Beceriksiz ziyaretçi, kişiliğinin veya benliğinin cebini doyurandır. Orasını burasını yamalattıranlardır: ılımlı İslam, tılsımlı fistan, Yahudilik sırtartan, ondan bu vatan, şundan şu kişnemelere meydan açan bölge değil Türkiye!
Sömürü için siyasetçi arsız olmalı. Kanunları ferman okumayı becermeli. Bu Avrupa işte. Amerika da sevdi Avrupa keşfini. Hitler’den kurtardı ki yerine geçsin diye: Hitler oldu. Bir iyi iş yapar yapmaz, kurtarma ile kazandı bu ünü, saldır anasına avradına silahına… O iyi işi yaptıran kim diye soruluncaya kadar olanlar çoktan bitmiş oluyor, bir başka toprağın yüreğini oymaya iş başında bulunuyor. Yaratılan soytarılıklar sadece. Tavşan koş tilkiyi yakala…
Tavşan koş tilkiyi yakala demiştim. Böylesi bir toplum olmaya, böylesi bir bireylik süsüyle vatan kurmaya kalkışanlar da başlamış Türkiye’mde Yahudilik ediyor kendince. Hem o Yahudi sana meydanı kurdurur da yerleşmez mi ama? Filistin yüz savaş yaşında…. Savaşta kazanılamayan, siyasetçi pazarında masa başından imzalatılır, cumhurları da onaylar. Seyret Yahudi’yi, tuzağının kıskacında kıvranan birey sancılarında sonra…
Bir millet düzenli bilgilendirilmeli. Karar, anlaşma, amaç ne ise, ne olduysa da şanslı şanssız, anlatılmalı. Çünkü o halk şehitlik şerefini taşıyan üstünlük varlığıdır.
..
İkinci Dünya Savaşı sonunda Amerika ve Rusya arasında bölüşülen Dünya o kadar ilginç şeyler yaşamıştır ki bunun bir oyundan başak bir şey olamayacağını düşünmek oldukça yerinde olur. İki kutba suni olarak ayrılan; ama her iki kutubunda el birliği içinde olduğunu göstermemek adına çeşitli senaryolar üretilmiştir. Soğuk savaş, psikolojik savaş, nükleer silahların sınırlandırılması vs...Bu iki emperyal güç tarihte hiç olmadığı kadar insanları salak yerine koymuşlar ve bunda da oldukça başarılı olmuşlardır.Güçlü bir
Millet olan Türk Milleti de bu oyunlara gelmiş, tarihi birikimini, olması gerekene yerini bu oyunlar sayesinde terketmiştir. Dünya'da bütün diğer unsurlar bir şekilde arka bahçe kabul edilmiş olup, her iki tarafta arka bahçelerine şirin gözükmek için ilginç yötemler uygulamıştır. Öyle ki: Bazı yönetemler açık verirken bile normal karşılanmıştır. Örnek: Amerika ile sorunlu olan kişi ve kurumlar, onun zıt kutubunda bulunan Rusya'ya gitmek yerine Avrupa' ya gittikleri görülmüştür. Bunun tam tersi de olmuştur. Biz Türk Milleti olarak ya Ameriknacı olmuşuz yada Marksit Leninist olarak kendi içimizde birbirimize düşmüşüz. Darbelerin, kargaşaların ardında genel olarak bu vardır.Sovyet Rusya içinde bulundurduğu Türkleri asimle etmekle uğraşırken, Amerika bu asimilasyona gizli destek vermiştir. Bizim engellenmesi gereken bir olduğumuz hususunda da bir anlaşma söz konusudur ki; bu tarihte neler yaptığımız ile bellidir. Amerika ne hikmetse Orta Doğu için Türkiye ile masaya otururken, Türk Milletini bir bütün olarak almıyor. En ihtiyaç duyduğu dönemde dahi, Türk Milletini bir bütün olarak düşünüp kendi menfaatlerini koruma cihetine gitmemiştir. Bu korku o kadar içine işlemiş ki, bu Millet güçlenirse beni tarihten silecek diye, Orta Doğu da Asya da en güçlü ve en geniş coğrafyaya yayılmış Türklerin Birlik olmasını istemiyor. Biz birlik olamadığımız müddetçe de gerek kendi içimizde gerekse Dünya da geçerli şeyler yapmamız mümkün değildir.Düşünün, Afganistan' a Türk Askeri istiyor, orada Türk Askeri çok seviliyor, sebep nedir? Sebep Şudur: Afganistan kuzeyinde özellikle Özbekler, Hazarlar, Kırgızlar,Türkmenler yaşıyor ve sayıları 10 milyon civarı bu da ülkenin yaklaşık üçte biri. Bu Türk boylarından Talibana ve El kaideye katılanlar da var. Aynı paralelde Tacikistan var. Bu Ülkeninde %35 i Türk boylarından oluşuyor. İran'ın %45 i Türk.(1920 de Türkmen soylu kacar hanedanını yıktıklarında bu oran%60 idi.) İran ile sorun yaşıyor çözmek için Türkiye arabulucu olmaya çalışıyor. Buralardaki Türk Milletini yok sayarak yada asimle etmeye çalışarak durdurmaya çalışmasaydılar, her zamanki gibi Dünyanın dengesi bu kadar bozulmazdı.Tarihte bu net bir şekilde bellidir. Türk Milleti denge unsuru olmuştur. Çin içinde 1949 yılında bağımsızlığı elinden alınmış Uygur Cumhuriyetinide 50 milyon Türk'ün ya asimle edildiğini yada savaşlarda yok edildiğini de hesaba katarsanız olayaın vehameti ortaya çıkcaktır. Şimdi bir daha düşünmeleri gerekecek. Türklerden korkmak yerine Türk Birliğinin kurulması için biraz çaba sarfetseler Dünya sorun üretmeyecek bu kadar. Türkistan sınırları o kadar nettirki O kadar açıktır ki, bunu değiştirmeye çalışanlar ne kadar yanlış yaptıklarını bütün berraklığı ile görürsünüz. Mesela, Rusya sınırları içerisinde Türklerin yaşadığı topraklar 4 milyon km2. Bu Rusya'nın dörtte biridir. Bütün özerk ve federe Cumhuryetlere Rus doldurmuşlar Cumhuriyet isimleri Türk ama bir çok yerde nüfusun çoğu Rus. Şimdi diyeceksiniz ki Türkiye de neden bu yapılamadı. Mesela Kürt'lerin yoğun yaşadığı şehirlerde Türkler göç ettikleri yada göç ettirild,ikleri için şu anda bu kadar problem var. Yani Çin yapınca Rus yapınca iyi bize gelince ne hikmetse yapılmıyor. Ben facebook'ta 'TÜRKBİRLİĞİ KURULMALIDIR' diye açtığım site bütün bu oyunları durdurmaya yöneliktir.
..
Sahte ne varsa sahte çürüklüğüne yetenek istiyor
Hitler’in günlüğünü sahte uzmanlık buluş yazıyor
Sahte evrakla ilgi varlığına başkan da çürük yapıyor
Sahte evrakla emeklilik kasası daha gözet dileniyor
Bunu Avrupa keyfine uyan için açıkça denetliyor
Ismarlama yönetim sağlığına da çürükler yöneliyor
Parlamentomda Siyonistlik bu uzmanlığı cirit kaynıyor
..
Karşımızda USA ve
Kankası Avrupa Birliği
Yanımızda şimdilik
Rusya ve Çin var
Ama arkamızda
Kimsemiz yok
Yine yapayalnızız
..
Asya ya da Avrupa
Kore veya Ruanda
Rize yahut Amasya
Olmuş ve de olacak tüm isimler yazılsa
Sil baştan
Tek
İsmin değişmemesini isterdim:
..
Benim geçmişim şanlıdır, kimseye özenmiyorum,
Avrupa tuvaleti ne zaman yapmış ben soruyorum,
Onlar teke gibi kokarken, ben, râna kokuyordum,
Benim geçmişim şanlıdır, kimseye özenmiyorum.
Osmanlı'nın eserlerini görünce, donup kalıyorlar,
..
Onlar Avrupa dan dün geldiler.
Dün keşfettiler kıtayı...
Yerlileri yok ettiler.
Özgürlük dediler,dünyanın başını yediler.
Özgürlük dediler,insanlığın başını yediler.
İnsan hakları dediler insana hak vermediler.
Özgürlükler ülkesine hoş geldiniz(!)
..
- Ülkemizi temsil eden Milli sporcularımız en son hangi branşta
Avrupa Şampiyonu olmuşlardır...?
1. Basketbol
2. Futbol
3. Güreş
4. Boks
..
- Avrupa tarihinde ilk yabancı kökenli bayan Parlamento Başkanı hangi
ülkeden seçilmiştir...?
1. Almanya
2. İsviçre
3. Fransa
4. İtalya
..
‘Türkiye’de hak ve hukuk anlayışı biraz abartılı sevgiyle şımarık bir halk oluşmaya yüz bulmuşluk oluyor kolayca, yüz bulduğu gibi tutumlanmaya da koyuverince cezalanıyor, ayıplanıyor, kınanıyor. Hoş, bu dert orada, ülkenizde kalsa iyi, gelip sızlanınca şaşırıyoruz elbette, Türkleri çalışırken tanıdık, komşulukta tanıştık, acaba maske miydi endişesiyle bir ikisini kabullenmeye zaman ayırınca, başımıza sarmış oluyoruz, gözümüzü açamadan yığılmışlıkla karşı karşıya kalıyoruz. Halk elbette sevilir, şımarmak demek mi olmalı? Yok efendim ne soyundandım, sol yanımdaki halim Anayasa kuralı olsun, sağ ayağımla eşikten girilecek okul olsun, o okul bana yabancı demiyor üstelik, beni yabancılıyor demeye yüz bulmuşluğu severek oynuyor. Bir devlet kişisel keyfiyet haline, başı, ayağı, eteği, lehçesiyle mi yönetilecek, her gün üstelik keyfi kaçtıkça değişme gösterme patırtı gürültüsüyle… ‘’
ve böyle sayfalarca yazabilirim, dinlediğim bir kahve sohbeti buluşmasında mahcubiyetten dilim tutuldu, ara sıra başımı kaldırıp şefkat bakışlarımla devam et, dinliyorum tutumlandım… Avrupa hep vahşi mi? Darılacağım ama, haklılar disiplin ve prensipli bir yaşam için gerekliğin yasalara uyum olduğuyla, gerekirse kendi yağında kavruluyor dönemi de yaşanmış elbette…
‘Özgürlük ne demek? Kırmızı yanıyorsa trafik lambasında, canım istemiyor beklemeyi, araba da gelmiyor, geçeyim canım demek mi özgürlük? Özgürce hareket etmek bu türden özgürce düşünmeyi mi ürettirmeli? Bu arada işte fısıldayabildim sadece, Fabrika işçisi olup, iş derdinde olmamak rahatlığını istiyorlar belki, bunu da Avrupa bir zenginlik gibi markalaştı, hava kirliliğine önlem olarak filter sistemi bulununca her ülke fabrika kurabilir hakkına hevesleniyor belki, bugün iş verenler bu yüzden de kaçtı, işsizlik parasını ödeyebilmeye krediye başvuruyorsunuz işte dedim ama, dediğime utandım tabi… Hatalara özenmek düşünme kapasitesi mi yani? Doğaya açılan zararları mı tekrarlamalı denilmesine fırsat yarattım böylece… Ortada bir çaresizlik var her yerde, bir iki hükümet zırvalığına katlanıyoruz işte denilmesinin haklılığına ne diyebilirdim ki…
Bir Türk Lokumu heykeli ile kınıyorlar, anlatın artık şunlara biraz yasalarla yaşandığını, adam olmayı anlatın, ülke bölünmezliğini, lehçe zırvalığını, kılığın, kıyafetin, bireysel keyfiliğin yasada yeri olmadığını… bunun başarıldığı bir ortamda, terörün hepsi severek teslim edilir denldi elbette… bir kahve sohbeti buluşması tadını tuzladık böyle turşu vuruyormuş gibi… hamile olanımız olsaydı, can çekti der gam yemezdik… tebessümlerimizle tatlandırdığımız kahvemize uzattık elimizi, yüreğimizi sohbet güzelliğine muhabbet çiçeklendirebildik, hanımlarız bizler… zor olmuyor hanım gönlümüze hanımeli çiçekleri donatmamız…
..
Ey ecdatları tarihler yazan yüce millet!
Nedir bu Avrupa Birliği denilen illet?
Düne kadar sendin Avrupalının pazarı.
Hiç mi gücüne gitmiyor küffarın azarı?
Çok olmadı itleri üstümüze salalı,
..
Diyanetin kırmızı çizgisi cem evleriymiş. diyanetin cem evleri hakkında yaptığı açıklama şudur. cem evlerinin ibadethane olarak kabul etmediklerini, cem evlerinin mabet yeri olarak tanımayacaklarını beyan ederek bunun kırmızı çizgileri olduğunu ifade ediyor.
Şimdi anayasanın tanımına bakalım. anayasada devlet laik sosyal ve hukuk devletidir diye tanımlanıyor. laik bir ülkede. inançlar serbest ve özgür olur. inançları devlet değil o inancı ancak inananlar belirleyebilir. devletin ve diyanetin inançları belirleme ve tespit etme ne hakkı vardır nede yetkisi vardır. bir insanın ibated yerini belirlemek tanımak ve tanımamak devletin ve diyanetin ne hakkıdır ne de görevidir. eğer siz laik bir ülkede yaşıyorsanız ve anayasayı uygulamak istiyorsanız ve anayasanın laiklik ilkesine bağlıysanız böyle bir yetkiniz ve böyle bir hakkınız yoktur ve olamazda. eğer aksi bir şekilde davranıyorsanız ve yasayı uygulamıyorsanız siz anayasal suç işliyorsunuz. ki zaten yaptığınızda budur. anayasa da tanımlanan laiklik ilkesi tanınmıyor, ve çiğneniyor. devletin ve diyanetin uygulamış olduğu politikalar tamamen anayasaya ve yasalara aykırıdır. alevilere karşı uygulanan ötekileştirme ve hakaret dolu uygulamalar hiç bir zaman terk edilmemiştir. alevilere uygulanan ayrımcılık gittikçe fazlalaşıyor.
Seçimlerde önce AKP NİN seçim beyannamesine giren cem evlerine yasal statüyü vereceklerini, cem evlerinin ibadet yeri olarak tanıyacaklarını deklere eden akp hükümetini eleştirerek cem evlerinin ibadet yeri olarak tanınmayacağını, ve bu konu bizim için kırmızı çizgileri olduğunu belirtmişlerdir. şimdi diyanetin bu açıklamasını demokrasinin ve laik lik ilkesinin neresine koyacaksınız. Diyanetin bu açıklamasına hiç tepki vermeyen iktidar esas özüne dönmüştür. seçim beyannamesinde söylediklerini diyanet üzerinden inkar ve unutturma çabasına giriyorlar. aslında bunun bir danışıklı dövüş olduğuda apaçık ortadır. iktidarla diyanetin ağız birliği ettiği için kendilerinin söyleyemeyeceği ve gerçekleştirmek istemedikleri bir bir yasayı diyanete söylettiriyorlar. bu aslında iki yüzlü bir politikadır. şayet öyle değilse iktidar neden susuyor. diyanetin bu açıklamalarına neden tepki vermiyorlar.
Ayrıca diyanet bu açıklamalarıyla kendisini meclisin üzerinden görerek meclisin yane yasamanın görev alnına müdahale ederek görev gaspı yaptığıda aşikardır. diyanet başkanı hangi hakla ve hangi yetkiyle meclisin görev alanına girerek yasamaya yön vermek istemektedir. bu cesareti kimden almaktır. diyanet ne hakla aleviliği tarif ediyor. alevilerin nasıl ibadet edeceğine nasıl inanacağına hangi yetkiye ve hangi hukuka göre tarif etme hakkını kendisinden görmektedir. bir kere böyle yaklaşımlar, insan temel hak ve özgürlükleri yok saymak, ve ayaklar altına almak demektir. diyanetin bu yaklaşımı inanç özgürlüklerini baskı altına alarak yok saymaktır.
Diyanetin aleviliği tarif ederek alevileri sünnileştirme politikalarının bir parçasıdır bu söylediği kırmızı çizgisi.
Diyanetin kuruluş felsefesine gelelim. anayasada laiklik ilkesinin tanımına rağmen diyanet kurulmuştur. aslında laik demokratik bir ülkede diyanet diye bir kurum olmaz. eğer laik bir ülkede diyanet kurulmuşsa o diyanetin görevi insanları zorla sünnileştirmek değildir. diyanetin görevi tarafsızca, bütün inançları, eşit derecede temsil ederek, bütün inançların özgürce tarafsızca ibadetlerini gerçekleştirmelerini sağlamaktır. laik bir ülkede diyanet bütün inançları, bütün mezhepleri, bütün dinleri eşit bir şekilde temsilini sağlamaktır.
Diyanetin görevi sadece bir din ve sadece bir mezhep üzerinden toplum muhendizliğini yapmak değildir. başka inançları ve dinleri dışlayarak insanları zorla sünniliği inandırmak ve aşılamak değildir. diyanetin görevi benim nasıl ibadet edeceğime karar verme görevi değildir.
..
Hayvan hakları sunmuş uygulattırmış bile,
Kedi temiz sayılmış beslenmiş sevgi ile…
Avrupa katlederken Müslümanlar korumuş,
Dünya’nın çok yerinde hak bilinci oluşmuş…
Resul Hakla dost idi merhameti savundu,
..
Ruslar da 121000 kişilik
Ordularından 42000'ini
Bu seferde yitirilindi.
Yenilingi, Avrupa ülkelerini
Napoleon'a karılınşı
Birleşilinme konulusunda
İyice cesaretlendirilindi.
..
Versailles Barınılış Anlaşılınması,
Avrupa haritasını değiştirilindi.
Doğunuluda, Çekoslavakya ve
Polonyanın bağımsızlıkları tanılındı.
Balkanılınlarda Yunanistan,
Bulunulungaristan ve Romanyanın
Sınırları belirlenilindi.
..
Atatürk modernleşmenin sadece rasyonalizmle olması gerektiğine inanmamaktaydı.Her şeyin akla dayanacağı bir modern dünyada her şeyin rengini ve ruhunu kaybedeceğini görmekteydi. Yani modern hayat içindeki insan dine daha çok ihtiyaç duyacaktı.Çünkü grilikten ve maddenin ağır baskısından bunalacaktı.İnsan aklının, fikrinin ötesinde başka renkler ve çizgiler peşinde koşacaktı.Bunu bilen Atatürk Diyanet İşleri Başkanlığını kurdu.Türkiye’de medeniyetin, dini ortadan kaldırarak değil de, bunun yerine, dini akla ve bilime dayandırarak gelişeceğine inanmaktaydı.
İnsanlarda din duygusu her zaman vardı.İster Tanrı’yı kabul etsin ister etmesin bütün inançların çıkış noktasını din teşkil etmekteydi.Bu yüzden dini inkar etmek toplumu inkar etmekti.Çünkü insanları bir araya getiren ve yine toluma ivme kazandıran güçlerden biri de dindi.
Dikkat edilirse resmin, mimarinin, edebiyatın ilham yoğunluğunu din düşüncesi oluşturmaktaydı. Antik şehirlerden kalan kalıntılara bakıldığında ağırlığı tapınaklar oluşturmaktaydı.Bugüne bakıldığında ise Avrupa şehirlerinde ve dünyanın birçok yerinde en çok dikkat çeken yapılar yine tapınaklardı.
Atatürk sahip olduğu o engin zekasıyla bunların farkındaydı.Bu yüzden İslam dinini hor görmemiş ve onu her türlü yobazlıktan arındırmaya çalışmıştı.
Bugün itibarıyla bakıldığında Türkiye’deki Müslümanlar modernleşmekteydi.Kendilerini geliştirmekte ve içine kapanık değil; rasyonel dünyada aklıyla, fikriyle, görüntüsüyle var olmaya çalışan bir konuma gelmekteydi. Türban bu çıkışlardan ve modern dünyaya adım atışlardan sadece biriydi.Hal böyle olunca bu kadar yol alan insanların geriye dönmek isteyeceklerini ve karanlığı isteyeceklerini düşünmek yanlıştı.
Öyleyse Türkiye’deki en büyük sorun neydi? Herkes kendi doğrultusunda cevap verecekti; ama bilinmeliydi ki en büyük sorun dış borçtu. Türkiye’ye en çok kimin ihanet ettiğini, bu ülkeyi en çok borçlandıranda aramak lazımdı.
..
Gazze yanıyor,savaş dinmiyor
Biliyorum yüreğiniz kanıyor
Anneler ve çocuklar kan kusuyor
Avrupa sizi öldü sayıyor.
Türkler'den yardım gidiyor her gece
Ölecek binlerce ece
..