Memleketim,
Sen, yıllar önce bıraktığım acılarımsın
Hicran-ı gurbette özlediğimsin
Sen memleketimsin
Sen, fakirlik nispetlerinden değil
Onmaz dilinden ihanetlerin
Yüreğimde kanayan yitirilerimsin
Vuslat-ı hasretim yürek üstünde
Sevgili’nin sevgilisi memleketimsin
Bir kaç gün önce emekli bir öğretmenimizin Almanya ve Hollanda ziyeretlerinden sonra yazdıkları yazısını okurken, uzun yıllardır Fransa’da yaşayan vatandaş olarak, fikirlerimi paylaşmak istedim sizlerle.
Öğretmenimiz, bizde ne eksik onlarda ne fazla? Türkiye’miz geri mi kalmış, gibi sorulara değinmişler. Bakın, gerçekler dışardan görüldüğü gibi değildir, hani Avrupa’lılar çok rahat yaşıyorlar falan diyorlar ya. Ne bir Avrupalı bir türk gibi olur, ne de bir türk bir avrupalı gibi. Kültür farklılığı her yerde kendini belli eder. Ülkelerin farklılıklarının olmaması anormal olur. Her ülkenin kendine özgü kültürüyle alt yapısı vardır ve bu alt yapısıyla yaşayışını devam ettirir. Bu dünyanın her yerinde aynıdır.
Türkiye geri mi kalmış? Geri kalmışlık diye bir şey var mı? Her ülkenin kendine özgü, bizim geri dediğimiz geçmişi vardır. Dünyanın her yerinde, her ülke belli bir süreçte belli bir süreç yaşamış ve diyer bir sürece geçmiştir. Tarihte, toplumların gelişmesine baktığımızda bunları pekâla görürüz. Her yeni gelişen yenilik, geride bıraktığı yaşayışın ilerisidir. Avrupa da bu yaşayışlardan geçmiş, ve alt yapısını oturtarak yaşam standartlarını düzenli götürmektedir. Bu onların çok ilerici olduklarını kanıtlamaz. Avrupa’nın tek güzel yanı temel eğitimi esastır. Ve bizim güzel gördüğümüz sistemini anasının koynundan alar gibi almamıştır.
Asıl bakmamız gereken mesele bana göre, Avrupa yaşam standartlarının ne gibi faydaları vardır? Burdan esinlenerek şöyle diyorum. Millet olarak biz neler yapıyoruz ülkemiz için? Ülkemizin kalkınması için, devlet olarak neler yapıyoruz? Öz kültürümüzün ana temellerini korumak için, neler yapıyoruz? Tatile geldiğim dönemlerde üzülerek görüyorum insanlarımızın ve ülkemizin durumunu. Bir kere biz, üreten değil, tüketen milletiz. Proje diye bir bilgimiz yok, olsunda nasıl olursa olsun kavramı hakim,, kendi ceplerimiz dolsun mantığı hakim ki bu, özellikle devlet memurlarının sisteminde var ve her şeyi devletten bekliyoruz. Okumayı sevmeyen milletiz. 'aman okuyupta ögretmen mi olacağız' mantığı hakim.
Üniversiteli gençlerimiz varlıkla yoksulluk içerisinde kendi kaderlerine bırakılmış. Vergimizi vermemek için her türlü hilekârlığı yaparız. (Oysa avrupada bunu hiç bir şekilde yapamaz vatandaş) . Tüketen toplum olduğumuz için, Türkiye’mizdeki güzellikleri görmez, Avrupaya özeniriz. Kendimize, ülkemiz için nasıl faydalı olabilirim diye sormayız. Aynı topraklar üzerinde yaşayan insanlar olarak, güya vatan sevgisi, Allah sevgisi diye biribirimizi yeriz. Yıllardır Türkiye’de savaş oluyor, bunun bedelini ve ülkemize verdiği zararları hiç düşündük mü? Fransa ‘da çok sayıda ulus yaşıyor, ben bir türk olarak, vatandaşlarla aynı haklardan faydalanmaktayım yasal olarak. Çalışanlar da çalışmayanlarda her hakka sahiptir.
Diğer bir şey, Avrupada tamir edilmesi gereken yerler, belediyeler tarafından hemen onarılır. Bu Türkiye’mizde farklıdır. Yasalar ne kadar sert baksada, devlet elemanları ve milletimiz es geçiyor. Sonra, kendimizi geliştirmediğimiz gibi, çoçuklarımızada kötü örnek oluyoruz; çevremizi kirleterek, yediklerimizi yerlere atarak, yerlere tükürerek v.s. Vallahi ben Ankarada bakamaz oluyordum insanlara. Her 5 kisiden 4 ü tükürüyordu. Bir sebebi vardır diye düşünmüştüm.
Kısacası, hiç bir şey içte ki yaşayışla dışardan görüldüğü gibi değildir. Her ne kadar Avrupa’yı gelişmişte görsek, kendi içinde sorunları vardır. Ama onlar bizim ülkemizde ki gibi her şeyi abartarak medyaya konu etmezler.
Diyeri, Avrupa topluluğuna katılmayı düşünmek yerine, diyorum ki; her şeye kendimizden başlayalım. Okuma alışkanlığı, var olan sorunları konuşarak çözebilmeyi, gerçekler nelerdir diyerek araştırmayı, kendimizi geliştirmeyi, kendimize has özelliklerimizle, kendi kokumuz ve kendi renklerimizle var olmak için, çaba harcamayı görev bilerek, yeni kuşaklara sevgi ve barışı aşılayarak v.s. diye başlayalım işe. İnanıyorum ki gelişen her birey, önce ailesine; sonra çevresine ve çevrede, çevresine faydalı olarak, ülkemizin yaşayışına ve gelişmesine katkıda bulunacaktır. Çünkü beyinler değişmediği sürece yasalar sakat kalır. Unutmayalım cehalet gelişmenin düşmanıdır. Türkiye’miz son zamanlarda en zor sürecini yaşamaktadır. Allah yardımcısı olsun!
21/02/2008
Sevgili ÖzbekKayıt Tarihi : 21.2.2008 23:00:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevgili Özbek](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/02/21/avrupa-ve-turkiye.jpg)
paylaştığınız için teşekkürler.
Toplum olarak ilk önce kendimize dürüst olmalıyız diyorum.
sevgiyle kalın
TÜM YORUMLAR (12)