kuru mısır taneleri değirmende un,
hamuru fırında ekmek olana kadar,
karadeniz havasında değişir insanlar.
yüksek dağların çok dik yamaçlarında
bitkiler kök pençeleriyle toprağı sarar,
genişçe ovanın ortalık yerinde
bereketli has topraklar üzerinde
ine çıka küçücük tepeciklerde
soluk soluğa koşuyorken doru at,
doğal sahnesinde dans ediyordu…
ah o çiçekler, düş bahçelerinin bahar çiçekleri
ne zaman gözüme değse, dallarında savrulurum
ruhsuz yoz kalabalık vasatlığından firar eder
engin rengarenk bir ahenkte esrir, kaybolurum
böyle mi başlar hep, bahar vurgunu dedikleri
sen
a.n.’a...
sen, kekremsi keşkelerimin nihavend sesi
gözünün gözelerindeki halka halka yaşla
perişan pişmanlıklarımın yitik adresi
derinlerden sessiz akan suyun bu yakasından
sızan ışık kümesiydi gönül gözünü kamaştıran.
resimler, siluetler, hayaller içten içe geçiyordu;
vuslatın mühür çemberine teğetler çiziliyordu,
direnildi girilmedi içe; ne uzaktan, ne yakından..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!