Avareş
Bugün güneş çıldırmış olmalı. Evden çıktığım iki dakika olmadı daha tere boğuldum. Canım da öyle sıkkın ki havayla bir olup beni boğacaklar sanki. Neyse bizim şabana rastlarım belki ancak bu stresi onunla gideririz. Gerçi çatlağın teki ama ne edersin memlekette onsuz olmuyor. O gülmesi yok mu sağır bile duyar. Hele şu ”işev mıhvanı teme yar yeman yar yeman”ı söylemiyor mu deli ediyor resmen adamı. Bazen morali bozulur o da az rastlanılır bir durumdur, yüzü teneşir gibi buz kesilir. Kim bilir teneşir bile kabul etmez belki melunu.
Bu sırada terler yüzümden akmaya başlamıştı çoktan. Kafamın içindeki düşlerle yolun diğer yakasına geçerken, son model bir araç geçti hızla, kulaklarıma yüksek sesli bir müzik gözlerime ise çelimsiz bir herifin direksiyona gömülmüş vaziyeti takıldı. Artık sırılsıklamdım az önce giden aracın ardından bakınıyorken yanımda Ali yaşlı damperiyle durdu. Atla *avareş e gidelim yüzeriz hem' deyince yok demedim. Araca bindikten sonra Şaban'ı unuttum.
Ağır ağır giden aracın camlarını açık tuttuk çünkü içerisi motorunda sıcaklığıyla resmen fırına dönmüştü. İkimiz de yarım porsiyon vücutlarımızla atlet katınaydık yolun ilerleyen bir yerinde. Amerikan filmlerindeki kamyon şoförlerine özenmiş olsak ta kafamız aracın göğsünü ancak aşıyordu.
Yüz lira maaşlı kibar bir adam.
Evlenir, sedire taşınırlar.
Mektuplar gelir adreslerine:
$en Yuva Apartmanı, bodrum kati.
Kutu gibi bir dairede otururlar.