Bir şey tamamlanmıyorsa, yarım bırakılmaya mahkumdur. Bu özenle başlanılan bir kitapta olabilir veyahut hiç gitmeyeceğini düşündüğümüz bir insanla da. İnsanlar bir gün gider, herkes bir gün gider. Ve siz eksik kalırsınız, yarım bırakılırsınız. Bu, yerini hiç dolduramayacağınız bir yara hâline gelir, ve bazı yaralar vardır ki ne kanar ne de izi geçer. Alıştıklarımızdır bu yaralar, ardımıza bıraktıklarımızdır.
Gün geçtikçe katlanarak önümüze sunulur ama devreye alışkanlıklarımız girer. Bir kere yaptıysanız şayet hep yapmaya devam edersiniz. Unutamayacağınız şeyler vardır lakin insanoğlu, tabiatı hep unutulmaya yüz tutar, nankör ve bencillikle.
Şimdi bu dediğimle beni suçluyor olabilirsiniz, katılmayacağınız noktalar da yer yer mevcuttur. Fakat bir gün yarım bırakıldığınızda ve bunun sonucu yalnızlığa mahkum kaldığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız. Aslına bakarsanız yalnızlık da kimine göre olduğu tartışılır. Şayet günün sonunda bakacak olursak, hepimiz biraz yalnızız. Dört duvar arasında kendinizle baş başa kaldığınızda bir düşünün isterim, kim ne kadar sizinle? Acı ama gerçek, sanırım biraz fazla kendim sandım sizleri.. bunlar benden kalan son hatıralar. Benden giden insanlar var, yarım bırakılmaya mahkum bir yalnızlığım. “gitmem” diye söz verenler, beni terk edip gidenler ile aynı tarafta. Ardıma bıraktığım ve alıştığım yaralarım var, üstüne üstlük gittikçe sızlayan. Unutulmaya yüz tutmuş bencillikler ile unutmaya çalıştığım yaşanmışlıklar. Şimdilerde hepsi avare birer yara.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta