Kader cellâdına
Sessiz uzat boynunu;
Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine
Yalnız bir düşünceye yum gözlerini
Son darbe inmeden evvel, en son anda
Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol;
Düşüncen kurtarsın seni senden,
Bil! Biraz sonra
..........
..........
Kayıt Tarihi : 14.12.2012 01:59:00
Şiiri Değerlendir
© Yapı Kredi Kültür Sanat Yayıncılık
Sessiz uzat boynunu;
Acıma ne kendine, ne de gelecek günlerine
Yalnız bir düşünceye yum gözlerini
Son darbe inmeden evvel, en son anda
Bir çiçek, bir kuş, bir tebessüm ol;
Düşüncen kurtarsın seni senden,
Bil! Biraz sonra
Ebediyen senindir
Senden uzak olan her şey...
…Rahmetli şairimizi bu güzel nadide eseri nedeniyle kutlar kendisine Rahmet dilerim.
…Nazır Çiftçi 2 arkadaşımızın o güzel yapıcı eleştirisinin dikkate alınmasını arzu ederim. Ne yazık ki eski insanlarda SİGARANIN zararları bu denli bilinmiyordu. Bu nedenle eski insanların sigara içmesi normaldir fakat o güzel insanın sigiralı fotoğrafını koymak hatalıdır.
…şiir tam bir Allah’a TESLİMİYETİ anlatıyor. Aynen Yüce Allah’ın ayetindeki 'Her nefis ölümü tadıcıdır; sonra Bize döndürüleceksiniz.' (Ankebut Suresi, 57) bu emri fermanını Tam Bir Teslimiyet içerisinde karşılamamızı haykırıyor. Tam bir kadere imanı anlatıyor.
…Tam teslimiyetin olmadığı durumlarda kişi olayların akışının kendisinin kontrolü altında olduğunu düşünerek kendisini Yüce Allah’tan bağımsız varlıklarmış gibi düşünmeye başlar, farkında olmadan varlıkları putlaştırır. Artık o kişi Allah dışında başka varlıklara hatta kendine tapar (Allah’ı tenzih ederiz). Şirk koşmaya başlayan bir kişi Allah korkusunu kaybeder, olaylara karşı sabırlı davranamaz, şeytanın vesveselerine açık duruma gelir, kararlılığını yitirir, cesaretini kaybeder, haksızlığa uğradığını zannederek öfkeye veya üzüntüye kapılır, müthiş bir gelecek korkusu taşır. Olaylar istediği gibi gelişmediğinde olgunluktan, asaletten uzak, değişik psikolojik tepkiler göstererek basit davranışlar sergiler ve en önemlisi de imanın getirdiği güzel ahlaktan uzaklaştığı için şeytanın yolunu izlemeye başlar.
…Nur içerisinde yat şairim ne kadar güzel izah etmişsiniz.
Bir taraftan da kelimelerle resim gibi şiir yazmayı amaçlayan, mükemmeliyetçiliği esas alan anlayışla şiirler yazan bir şairimiz.
XIX Asır Türk edebiyatı Tarihi adlı eseri uzun yıllar Yeni Türk edebiyatı Kürsüsünde ders kitabı olarak okutuldu.
Huzur; Mükemmel bir roman..
***
ÖLÜME TEBESSÜM ET!..
Kadercilik…
İnancımızın temeli, kadere boyun eğmek… Kaderimiz, dedikten sonra akan suların duracağı anı yaşıyoruz demektir.
“İnsan, kaderin elinde oyuncak olmak değil, ona yön verici olmalıdır.”
Bu aslında kadere karşı gelmek değil, yeterince mücadele ettikten ve kendi adına hayatın zorluklarını aşmak için bütün gücüyle uğraşıp çabaladıktan sonra sonuç olarak kaderi kabullenmek…
İşte bu noktada boynumuz kıldan ince…
Kader denen cellâdımıza teslim olmaktan başka çare kalmadı demek…
Mademki cellâda boyu eğilecek, işte o zaman çırpınmanın, hatta isyan edercesine uğraşmanın, lanet okumanın, öfke duymanın hiçbir anlamı olmayacak demek…
Kaderi kabullenmek ve huzura ermek için bir kuş olmak, bir çiçeğe dönüşmek…
Ölüm gerçeğini tebessümle kabullenip kadere ve geleceğimize teslim olmak…
Ebedi bir hayata yol almaya başlandığı an, hayal edilen her şey senindir artık.
*
İkinci bölümde şair gerçekten ölüme gidişin son anlarını mükemmel tasvir etmiş.
Canı çekilmekte olan bir insanın ruh hali ve bu ahvalin yüzüne yansımaları kelimelerle şekillendirilmiş, renklendirilmiş.
Sanki o parmaklar, o avuçlar yüzünü sıvazladığı an, hayatın yüklediği bütün yorgunluklardan kurtulmuş olacak. Yaşama korkusundan da uzaklaşmış olacak.
Bir heykele dönüşecek yüzü, bir heykeltıraşın ellerinde, parmaklarında. Böylece kendinden, korkularından da kurtulmuş olacak.
O son ana varmak, son nefesi vermek üzereyken, ellerin yüzümü şekillendirirken sen de gözlerini kapat. Varlık aleminden uzaklaş, hayale bırak kendini ve ellerinde hisset düşüncelerini. Çünkü ben, senin gören gözlerinde değil, hisseden ellerinde, algılayan ve benliğine sindiren parmaklarının dokunuşlarında seni yaşamak isterim.
Bir gün, yalnızlığında, parmak uçlarındaki dokunuşlarının hissiyatıyla seni yaşamak isterim. Yalnızlığında, ellerin, avuçların bir başkasını aramasın. Benim olduğumu hep hatırlayasın. Biraz daha “ben” düşüncesiyle, o eller başka eller tutmasın, başkalarını hatırlatmasın sana. Sadece ben kalayım hatıralarında…
Gidiş anımdaki dokunuşların, buluşma anımızın anahtarı olsun. Sohbet kapılarımızın anahtarı…
*
Ayrılık vakti…
Sen, annen nur olun. Sizler nurani olmaya layıksınız. Aslınıza dönün.
Benim dönüşüm de geldiğim yere, lakin halk edildiğim toprağa olacak. Ben orda dağılacağım.
Bir akşamüstü, vaktin bitiş anında, ormanın tek bir dala dönüştüğü anda, tek bir sazın ucunda bir ışık ol ve gel, beni bul…
Bir tablo çizmiş, yine kelimelerle.
Tükeniş manzarası, ormanın tek bir dala dönüşmesi…
Nur olmasını istediği yakının bir ışık huzmesi halinde toprağına düşmesi…
Görünen âlemin sonsuz âleme uzanışı, adeta sonsuzlukla birleşmesi…
Eserleriyle hayat bulduğumuz, Türk edebiyatını tanıdığımız değerli yazarımıza, Yeni Türk edebiyatının kurucusuna rahmet ve minnet duygularımla.
Eserleriyle yaşayan büyük edebiyatçımıza Allah rahmetini esirgemesin.
***
NE İÇİNDEYİM ZAMANIN
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgârda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükûtu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.
Ahmet Hamdi TANPINAR
***
Hikmet ÇİFTÇİ
17 Aralık 2012
'GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ'
TÜM YORUMLAR (12)