Atomla Özdeş Çığlığın Kaybıyım Na ...

Hayrettin Taylan
1968

ŞİİR


23

TAKİPÇİ

Atomla Özdeş Çığlığın Kaybıyım Nazlıcan

Hüzzam suskuların bestesinde sustum .Defterini kaderinin kuytularında bırakan kelamın kalakalışıyım.
Gelmelere dönük sözlerim vardı aşk kuş’ayken.
Bitkin özlemin sırrında ağsan diyorum bensizliği. Aşka ihanetlerin acısında ayıklasan sevenle sevmeyenin gerçek yüzünü.
Bir tarih yazıyordu yüreği bozuk paraların üstünde.İstanbul,vazgeçmeliğimin son resmi olarak kalıyordu.
Son damlan boğaz sularına kardeş olduktan sonra, benim damlalarım alıştırma yaptı acılarımıza.
Seni yeniden görebilmek için yapay görmeler arasatı sundum kendime.
İçimde kalan senli zenginlikleri bitirmek üzereyim. Gelemeyişin yoksul hayallere bıraktı.
-Bir öykü peşinatıyla yapışır yarama:
“ Daha çocuk, daha oyuncakları olan bir peri kızının öyküsü.”
-Zorla evlendirilir, evlendiği adam varlıklı , yaşlı,bir gözü kör, bir kolu yok, bir bacağı yok, bir böreği yok, bir kulağı sağır, saçlarının yarısı dökülmüş, yüzünün yarısı hastalıklı,beynin tümü boş, yüreği alınmış, haz çerçisi, zevk bekçisi, dünyalık bir Karunmuş.
-Kız cinsellik adına bir şey bilmiyormuş.Bu kadar vasıfsız birisinin gecesine atılmış.Ağlamış, yatak odasını sel almış. Yaşlı ve gaddar adam odaya geldiğinde yatağının üstünde yüzen peri gibi kızı görmüş, yüzerek yatağa gitmiş. Boğulmayı göze alarak yatağa ulaşmış, su odayı kaplamış. Adam kızla gerdeğe girmeye çalışmış.
-Önce odanın o güzel avizesi bu azizeyi korumak için adamın kafasına düşmüş. Önce başı kanamış, sonra kartonpiyerler düşmüş adamın üstüne peri kızının kara bahtını beyazlara çevirmek için.Adam kan revan içinde o güzelim, o daha çocuksu kızla birlikte olmak için çırpınmış durmuş.Odanın bir duvarının dibine gitmiş, adam gelmiş oradan olaya, kız kaçmış adamın üstüne duvarlar düşmüş, o duvarların altında kalmış. Masalı zorlamış bu acı. Kız adamdan kurtulmuş.Adam orada ölmüş. Acıyı çeken bütün kadınların duasıyla ,şiddet yaşayan bütün kadınların duasıyla sevdiğine dönmüş Peri kızı..
*
Şimdi sulu sepken bir çocuk düşü bıraktın peşinde. Beni anlamıyor, gitmelerin. Kalmalara iyi gelmiyor hüzün. Her şarkı hüzünle başlıyor bitiyor. Her filmde acılar baş rolde. Şimdi ağlamak moda. Şimdi ayrılmak moda. Mutluluk tozlu hayatlarda mutsuzluğun düğününü izliyor.
*K’ömür k’arası demler başlıyor betimsiz huzurların sahiline.
Susmak aşkı ıslatmaz. Yaşamak, damlaların dilinde meftun çığlıklara istek kipinde.
-Beni istemiyor şimdiki zaman. Geçmişini temizle gel diyor . Geçmişimse sensin.Başka benden geçmiş sevda tortusu yok.
-Su damlacıklarına,dağ sırtına, ova düzlüğüne, uçurum korkunçluğuna,bulutların sonsuzluğuna, ay beyazlığına, güneş ışıklarına, ben içimdeki sene aşıkmış. Bütün aşklar meğer içtenmiş, meğer içten sona gidermiş.
*Kederin de kederin, beterin de beteri, senin de sen’i varmış.
-Sensiz kapanıyor yaramın bir perdelik oyunu. Seni oynuyor, oynayamadığımız,söyleyemediğimiz, her şey.

Mazisi kırık beşikte beni sallıyor güzel. İyi olmaya salınıyorum, yüreğim uyusun, sensizliğim uykuya dalsın diye salıncaktayım.
Bitmezliğin hicranında hazırlıksız gidişine yakalanan eskimez bir ben var.
-Haydi, yokluğun ısırsın sahiciliğimi. Haydi yılanlarını sal yalanlarıma. İyi bir yalancıyım, ısırmaz hiçbir gerçeğin.
-Asitlenmiş, alışılmış, anlatılamamış bir yüz olurum; ama hep sende kalmak için eskimiş gramofonlarda çalarmış.

Öfkesi geçmemiş harflerin sözünden çıkmaz oldu derdim.
Sözlerimin unutuluş yüklemleri sende. Özne ben.
Sözünü tutamamış ,gönlünü saramamış, saçlarını okşayamamış
sözsüz kalışlarım var sende. Meramlarımı bitiren sen değil, benden gidenler.
Öylesine gitmişlerin derinlerinde Yusuf gibi serilmişim.Züleyha istemiyoruz. Islanmak, ağlamak, sevmek,gönül zindanlarına atılmak istenmiyoruz.
-Savrulmuşum,sanrı sözlüğüne. Bütün tanımsızlar acımın. Bütün bilinmeyen yazımı yanlış yazılan sözcükler kederim, senli hasretimdir bilesin.
Günü geçmiş faturaların faiz oranı kadar değil seni beklerken
kesilen gönül elektriğimin bedeli.
*Bütün tarifsizliğin bende kalmış. Hangi tarife sığar Taif’e giden yüreğini.
-Bütün gidenlerin masalında anlatılmış senli sonlarım.
Herkes sana ağlamış.Bu nasıl kadermiş bu adam nasıl sığar ki bu aşkın kaderine. Diyip susmuş aşklar.Diyip ağlamış ağlama.
Bunun için damlalarını salma üstsüz kalan sevgine. Islatma artık bu sen meteliğiyle aşka tutunmuş fakiri.
-Atomla özdeş bir çığlığın kaybıyım. Bulmalısın bunu.
Gelmelisin .
*Unutulmuş bir mazinin haresinde yanan benim. Aşk yüzün bu unuttuğun adamın aynasında kırışık bir hal sunuyor.
-Hala ağlıyor musun? Hala yalnız mısın çıyanlar kentinde?

*Kendi yüz görümlüğünün meçhul görüntüsünde yansıyan görünüşün sana mı ait?
-Hala suskun suskun mu yürürsün ? Beni görmemek için önüne bakarak mı yürürsün?
-Saçlarına düşün akları boyadın mı? Kimin beyazları fazla acaba.
-Beyazlaşan saçlarımız suçlarımızı örter mi ki ? Kim suçluyu oynayan kaderin hangi beyazıyız.
-Sen sahi melek misin yoksa benim sevdiğim misin? Senin suçun neydi sahi,bu kadar toptan gitmek için.
-Bu muammanın sonundayım, kördüğümler kör. Açıldıkça yaramın sihri, senler çoğalıyor, bitmiyorsun bende. Tam aksine şavkını taşıyor her gece ay yüzümün bin yüzüne.
-Meğer seni hep beklemekmiş aşk Nazlıcan

Hayrettin Taylan
Kayıt Tarihi : 25.11.2011 22:22:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hayrettin Taylan