Atlas Okyanusu’yla Konuşmalar (İsmail Ha ...

İsmail Aksoy
1898

ŞİİR


17

TAKİPÇİ

Atlas Okyanusu’yla Konuşmalar (İsmail Haydar Aksoy)

Sayısız ağzından sayısızca tükürük saçarak, sayısız toynağıyla Gambiya’nın kıyılarını teperek tökezliyordu saralı bir küheylan gibi Atlas Okyanusu. Yatıyordu her zamanki yerinde. Kollarıma alıp, eline yüzüne kolonyağı dökmek isterdim. Eline yüzüne su serpmek isterdim. Ne ki, hiçbir şey yoktu yanımda. (Gene çaresiz kalakalmıştım bir saralının yanında. Bir zamanlar Ankara’da, Abdi İpekçi Parkı’nda, göğe açılmış el heykelinin yanında da böyle bir saralı görmüştüm. Elini elime almaktan başka bir şey yapamamıştım o zaman da…)

Batı Afrika’nın yakıcı kış güneşi altında bir başımaydım şimdi saralı Atlas Okyanusu’yla. Tutmaya çalıştım sayısız ellerinden bazılarını. Çırpınıp duruyordu Atlas kendinden geçerek. Hırpanî giysiler içinde, bir sokak köşesinde kendi kusmuğu içinde yatan bir sarhoşa benziyordu. Birden sayısız gözleriyle baktı bana. Sayısız dudaklarından dökülen soruya yanıt istiyordu. Kendisine ne olduğunu sordu bana. Belli ki bilmiyordu saralı olduğunu. “Bayılmışsın” dedim. “Baksana kıyılardaki tükürüklere…” diye dikkatini çekmeye çalıştım. “Onlar tükürük değil, mürekkep” diye böldü konuşmamı. “Bu kıyılara yazıp yazıp duruyorum gördüğüm her şeyi, bu beyaz mürekkeple”.

Kıyılara çarpan ve geri dönen köpüklere baktım. Hiçbir zaman aynı hizada yazılmamıştı Atlas’ın yazdıkları. Yazı yazmayı yeni öğrenmiş bir çocuk gibi, bazen sayfanın tam ortasına yazmıştı, bazen de kenar çizgisinin en ucuna. Sanki aklımdan geçenleri okumuşcasına, “ben hiç okula gitmedim; okuma yazmayı kendi kendime öğrendim” dedi.

Kendine çeki düzen vermeye çalışarak, “Sen bakma benim böyle hırpanî görüntüme. Gün olur ben de bilirim ütülü bir çarşaf gibi durmasını, kolalanmış giysilerimle…” diyerek doğruldu Atlas.

“Neler gördün? ” diye sordum Atlas’a. “Neler yazıp durursun dalgalarınla? ” Derin derin içini çekerek, “anlatsam tarih olur, anlatmasam kahrolurum” dedi. Soluk soluğa kalmış bir küheylan gibi titriyordu sesi: “Bu kıyılarda çok zulümler yapıldı. Bu kıyılardan yola çıktı köle yüklü gemiler”. Sonra aklına gelen soruyu sormadan önce susması gerektiğini belli eden bir edayla sordu bana: “Sen bilir misin benim suyumun neden tuzlu olduğunu? ”. “Neden? ” diye sordum, sorduğu soruyu yanıtlamayı aklımdan dahi geçirmeden. “Benim tuzum insanların döktüğü gözyaşları ve terden ötürüdür. Bir insan ağladığında gözyaşları süzülür ve benim bir parçam olur. Enginliğime bak ve anla insanların ne denli gözyaşı döktüklerini” dedi bana Atlas, ve iççekme sırası şimdi bana geçmişti.

Üzüldüğümü anladığında, “gel, seninle kankardeş olalım” dedi bana Atlas. “Olalım” dedim. Sayısız bileklerinden birini uzattı bana. Belli belirsiz iki yara izi vardı uzattığı bileğinde. Sormama fırsat bırakmadan kendisi anlattı: “Bu gördüğün iki yara izi Nâzım Hikmet ve Pablo Neruda’yla kankardeş olduğum zamanlardan kalmadır. Şimdi iki çizgiyi birleştirerek seninle kankardeş olacağım” dedi bana Atlas. Gönenmiştim Atlas’ın bana da aynı bileği uzatmasından. Üzüntüm geçmişti artık.

Atlas’ın öfkesiyle bilenmiş bir deniz kabuğuyla kestim sol bileğimi. Karıştı kanım Atlas’ın kanına. Bir şarap lekesi gibi duruyordu kanım Atlas’ın o özel bileğinde.

Çağıldayarak ve kanayarak konuşuyordu Atlas. “Bana bir şişe şarap getir. Nicedir canım kırmızı şarap ister” dedi. Belki kanımın bileğinde bir şarap lekesi gibi durmasından ötürü aklına düşmüştür kırmızı şarap diye düşündüm. “Olur, akşama getiririm” dedim ve gitmek için izin istedim. “Git, ama akşama mutlaka gel” dedi. “Mutlaka geleceğim, kankardeşim, mutlaka geleceğim”.

“Ayaklarındaki mürekkebim kurumadan, diğer insanlara da anlat sana anlattıklarımı” dedi bana Atlas.

Söz verdim Atlas’a. Söz verdim kankardeşime. Sözümü yerine getiriyorum işte…

12 Şubat 2007
Bijilo Sahili / Gambiya.

İsmail Aksoy
Kayıt Tarihi : 13.2.2007 20:27:00
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ünal Kar
    Ünal Kar

    yüreğine sağlık...

    güzel bir paylaşım...

    selam ve saygılar...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

İsmail Aksoy