sarı badanalı yoksul
bir sonbahar
camlarda arap kızları,
takılmışım gencecik dut ağacı önünde
yediveren koruklarına
iki göz odanın
Seller baskın makamı..
sokaklar eskitilmiş
parke taşları kehribar
o vakitler
yanlarından hafifçe
basıktır çocukluklar...
ve adam akıllı güzel kokar
zift akıtan bacalar
sürgüsü açılır ilkin
kamaştırıp dişlerini
ahşap kanatlı kapının,
rabıta sesi ezilir
tabanların altında
rutubet tadarım
bükünce damaklarımı
maşrapası tünemiş
kurum bağlı sobaya
dolaşmış borulara
mintaks kutuları
pusarım çaputlar gibi yüklüklere
çatması düğümlü Atiye Kadın
divanına kurulmuş
şehirler bina etmiş
kederin arka bahçesine
sızıntı halıları ekşitmiş..
damlarım teldolaplar içine
cigaradan diyor hep
nefesi daralmış..
katlanmış gazetelerin kuytusuna
tükürür astımını
yumruğu çenesine dayanmış
yetimim Atiye Kadın
sandıkları deşilmiş
bültenler geçilmiş
emektar radyosundan
geçen yılın sıvaları
dökülmüş duvarından
sövülmüş anasına
çarşaf çarşaf kırışmış bakışları
çoluk çocuğa karışmış
paldımsız serzenişler,
söylenceler nakşediyor
hüznü akşam ezanları
camlarda arap kızları
Öpüyorum soğuk buğularını
mavi parmaklıkların himayesinde
kesilmemiş henüz dut ağacı,
Sarı badanalı yoksul bir son bahar
Seller baskın makamı...
çatması düğümlü Atiye Kadın
çakır çakır söyleniyor
kızışmış bu tanrı
ağlamaklı...
(babaanneme)
Necip GüleçerKayıt Tarihi : 19.10.2005 13:59:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
dalmış gitmiş kederin arka bahçesine
kızışmış tanrı gibi
ağlamaklı değil yine de...
selam olsun tüm Atiye Kadın'lara
SAYGILARIMLA
TÜM YORUMLAR (19)