Ağlama!
Aglarsan affettiremem kendimi tanrıya,
Kendimi affetmem.
Caresizlikler yorar beni,
Direnirim
ama fazla dayanamam!
Ne yaman düşmandır şu olmayışın
Ne kendini bilmez zamandır
Geçmez,
Kursağımda bırakır her şeyi
Ne masum bir suçludur şu olmayışın
Yokluğun benim
Daha önce yüzlerce kez geçtiğim o sokaklar;
Bambaşka bir şehre aitmiş gibi geliyordu
Köşe başındaki eski,
Yıkık ahşap ev bile;
Küçük bir saraya dönüşmüştü
Rengarenk kuşlar uçuyordu üstümüzde
Gece yarısından önce gel;
Dikil karşıma
Bak gözlerime
Hava kararmadan önce gel;
Otur yanıma
Birazdan gideceğim
Mutluluğun kıyısından teğet geçeceğim seni
Yalın ayak haddini aşacağım adımlarımın
Kendini bilmez, kötü niyetler koşuşturtacağım ardımdan
Sıkı sıkı tembihlediğim ayak izlerimde dikenler büyüteceğim
Birazdan gideceğim
Bir Mektup yaz!
Meltemin savurduğu örümcek ağına,
Kelebeğin kanatlarında ki altın nakışlı desene
Bir mektup yaz!
Öksüzün dizindeki yaraya üflercesine...
Yoksulun tuzuna aş serpercesine...
“Dünyaya ait olamayacak kadar mükemmel olduğunu düşündüğüm birinin,
Elbette başımın üstündeydi yeri“
Ne durgun bir pazar bu gün!
Mutsuzum!
Üstelik sular kesik!
Üşüyorum...
Bir de mantomun düğmesi kopuk,
Bu savaşın umudu tükenmiş askeriyim ben!
Gözlerim kan kaybetmekte!
Sarılmış dört yanım,
Her yanımdan ağrımaktayım
Her an'ımdan ağarmakta kılıcım.
Bu savaşın vakti gelmiş askeriyim ben!
Kimi zaman öpmek istiyorum...
Dudaklarından,
Kimi zaman sarılmak;
Çırıl çıplak BEDENİNE,
Her cümlemin büyük harfinde,
Yine o cümlelerimin nedeninde istiyorum seni!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!