İftardan önce gittim Atik-Valde semtine,
Kaç def’a geçtiğim bu sokaklar, bugün yine,,
Sessizdiler. Fakat Ramazan mâneviyyeti
Bir tatlı intizâra çevirmiş sükûneti;
Semtin oruçlu halkı, süzülmüş benizliler,
Sessizce çarşıdan dönüyorlar birer birer;
Bakkalda bekleşen fıkarâ kızcağızları
o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
Devamını Oku
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer…
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine derince bakmasalardı eğer…
Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman,
birden muntazam bir ordu hükmüne
geçer. Sultan-ı Ezelînin ziyafetine
davet edilmiş bir surette, akşama yakın
'Buyurunuz' emrini bekliyorlar gibi bir
tavr-ı ubudiyetkârâne göstermeleri, o
şefkatli ve haşmetli ve külliyetli
Rahmâniyete karşı, vüs’atli ve azametli
ve intizamlı bir ubudiyetle mukabele ediyorlar.
Acaba böyle ulvî ubudiyete ve şeref-i keramete
iştirak etmeyen insanlar, insan ismine lâyık mıdırlar?
**************************************************************
Bu necip millet; kulluk görevini
İslamın şıarı haline getirmiş idi.
Ecnebilerin imrenerek baktığı
MİLLET..
Rahmetullah-ı aleyh
Bedri Tahir Adaklı
Anlatım ve tasvir gücü müthiş. Gurbet acısı içinde olsa da şiiri şiir ögeleriyle gayet güzel süslemiş.BVir anı olmuş. Hoşça kalınız. Nazır Çiftçi // Ankara // 06.09.2010
Yahya Kemalin şiirleri, şiirden çok kelimelerle yapılan tasvir veya tabloları andırır benim gözümde..Bu tablolar öyle kübik, sürrealist veya işte modern zamanlar resimlerinden daha çok klasik yağlıboya resimleri andırır..
Şöyle bir hatırlarsak
sessiz gemi sanki eller üstündeki tabutun algı kaydırmasıyla insan denizinden ve dalgalara benzeyen eller üzerinden kalkan ve kayıp giden bir gemiye tahvili ile elde edilen bir resimdir..
Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin..ise tam bir manzaradır, boğaziçi tablosudur...
vur pençe-i alîdeki şemşîr aşkına ilk dizesi ile başlayan şiiri zaten mehter marşı olarak yazılmıştır ama bir yandan da bize mehteranın yürüyüşünün o meşhur 19 yüzyıl yağlıboya resimlerinin de ötesinde sanki bir gravür içinden yeniçerinin kabartılmış sivri uçlu kaytan bıyıklarını gösterecek kadar resimseldir..
keza endülüste raks kesinlikle bir ispanyol ressam tarafından yapılmış bir karmen yağlıboyası gibidir..kelimeler bir yandan tablonun musikisini verirken sanki kelime ayrıntılarıyla da tablonun renkleri serpiştirilir..
Sonuç
Ben maalesef yağlıboya çalışmalardan oldum olası hoşlanmadım.Elbette yağlıboya da asırlarca sürdürülmüş klasik sanatlardan... ama.insanda gizeme yer bırakmayacak kadar açık seçik net anlamlı ve dümdüz resimler bunlar..
saygılarımla üstada
Allah(cc)hiç bir mü'min'i inandığı halde inancının gereğini yaşamama garabet ve musibetine duçar etmesin, aminnn.
Rabbim, inandığı gibi yaşayan ve yaşadığı gibi inanan Muhlis kullarından eylesin, aminnn.
Şairin de taksiratını affetsin.
Herkese hayırlı çalışmalar..
Mef'ûlü / fâ'ilâtü / mefâ'îlü / fâ'ilün
Aruzla yazıldığı halde, dizeler halinde olmasa, nesirden farksız. O kadar rahat yazmış. Hiç zorlanmadan... Demek dil meleke kesbetmiş. Belki de günlük hayatta da aruzla konuşuyordu.
N. Fazıl da 7+7=14 e takılmıştı. Nesirde ve konuşmalarında da bu kalıptan çıkamıyordu. Doğal olarak uyak yapıyor, şiirlerinden alınan tat, yazılarından da alınıyor, konuşmaları zevkle dinleniyordu.
Şiirin ruha sinmesi bu olsa gerek. Zikrin dilden beyne, kalbe, ruha intikal etmesi, esmanın idrakinin ruhta tamamlanması gibi şiirinin doruğa ulaşması, şairin ruhunda olgunlaşması ve yer etmesiyle anlaşılıyor galiba.
Şu mübarek gecede kabrine nurlar yağsın.Melekler konfeti atsın.Çok içli bir insandı.Düğün salonunda az şarkısı tıgırdatmadık .Az parasını yemedik.Vefa borcu olarak bizim büyük oğlanın adını,ışıkcı olanın,Yahya Kemal koydukdu.
1500 kişilik şakirin camiinde 5500 mümin ve mümine kıldı namaz,
Öyle acemiler vardı ki şaşarsın.sanırsın belki yıl boyu beynamaz.
Hiç ummadığın kimselerin ihlası kimbilir senden benden fazladır
Onlardan ayrılış bana her an üzüntüdür;
Madem ki böyle duygularım kaldı, çok şükür.’
Efendim yaptığımız ibadetlere güvenmiyelim.Şair gibi samimiyetle şükredelim,Allah'ın (cc) rahmetine sığınalım vesselam.
Son nefeste iman
İsteyelim her zaman.
Büyük şaire rahmetler dilerim.
rahmetli kırk yılda bir bayram namazına gitmiş
'' süleymaniye de bayram sabahı''...
sonra oruçsuz günde
böyle bir duygu tufanı
yani amel yok da his ve maneviyat çok :)
zaten açlığa da tahammülü yokmuş azizin
doktor kilolarından dolayı ustaya meyve perhizi önermiş
bu doktora meyveleri yemekten önce mi yoksa sonra mı yiyeceğini sormuş...
Hak Rahmetini esirgemesin ondan..
bin yıldır yetişmiş Türk şairleri içinde ilk ona girer de fazlasını bilmem
büyük şair vesselam..
lisan bilir, tarih bilir, coğrafya, felsefe , hukuk bilir..
sanat tarihi, dinler tarihi falan bilir
aydınlara şair dendiği dönemde yaşadı...
işi gücü olmayanlara şair dendiği döneme yetişemedi...
Antik _ Kent'e İnen Sokakta
Bende iftardan sonra gittim, Antik-Kent semtine...
Eskiden geçtiğim bu yollar, dönmüş bu gün tersine..
Bir zamanlar ramazan'a, bir başka saygı vardı..
Gayrı Müslümler bile, Kimse görmesin diye gizli yerdi...
Çilingir sofralar kurulmuş, ramazan kimin neyine...
Darbukalar çalar, dansözler göbek atar...
Davulcu yerden atılan paraları toplar...
Fakir bir garibanım oruç tutmuş melül melül bakar...
Şöyle bir kafasını sallar, sonrada evin yolunu tutar..
Mersin-18.12.2008-Bilal Geniş
keşke üstadın bu şiirinin tamamı yayınlanmış olsaydı
saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 30 tane yorum bulunmakta