Ağlar durur gönül, gözde yaş ile
Ağlayarak sana varmak isterim
Hasretin tutuşturduğu kor ile
Eşiğine yüzümü sürmek isterim
Kavuşmak, kavuşmaktır isteğim
Seni karşımda gördüm tutuldu ağzım dilim
Bir nazar ettin bana tutmaz oldu ellerim
Kucağımda topladım bahçemdeki güllerin
Şu garip biçareyi severmisin sevgilim
O kara gözlerinde aşkı sevdayı gördüm
istanbulum fatihim
sen ne güzelsin,
sen ne şirinsin,
sen nazlı bir çiçeksin.
istanbulum fatihim
Bülbülüm, bilirim seni
Aşıksın güle
Seher vakti hak hak dersin
Feryadın boşuna değil
Aşkınla bu canı yak dersin
Ne ağlarsın küçüğüm, gurbet ellerde
Yokmudur kimin kimsen evin nerede
Bu küçük yaşta sürünürsen yerlerde
Hayatta muaffak olamazsınki
Bak üşütür sonra olursun hasta
Dağdaki su aşağı doğru akıyor
Hışırtısı bile hasret kokuyor
Deryası için toz toprak yalıyor
Akıntıya kapılan kum olamadımki
Bakıyorum Bahçelere bağlara
Gök aynı gök, güneş hep aynı
Deniz aynı deniz, Ay hep aynı
Değişen ademoğlu takvim misali
Dağ aynı dağ, yağmur hep aynı
Dünya ardından durmaz koşarsın
Bir tatlı söz.....
Sanki ateş üstün de,
Olmuş köz
Alfabedenmi kaldırılmış
Yokmu böyle bir söz
Yalanda olsa söyle bir tatlı söz
Bilirim gençliği, geçti ömrümün
Yaprağa elveda, dala elveda
Sararmış yaprağı kaldı gülümün
Genliğe elveda, düşe elveda
Ömür törpülendi, yel aldı gitti
İnsanların ve cinlerin taati
Cismani ve ruhani alamde bulunanların ibadetleri,
senin ihtiyaçsızlığın,
sonsuz kudretin yanında beyhude bir sedadır.
Her nekadar cürüm ve isyanımızın sonu yok isede
Kendisini yakınen tanıdığım değerli bir şahsiyettir.