Atıf-11(Görünenden Öze-Kukalı Saklan/baç)

Vedat Koparan
683

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Atıf-11(Görünenden Öze-Kukalı Saklan/baç)

Aydan çalınan saatlerde sırıtır pencereden gecenin yorgun gözleri
Bir yanımız yanık Anadolu, kokusu dağ yangını, yarlarında Verda
Batıda gülünden sıyrılmış kırık bir gül dalı gülünün savrulur yaprakları
Bir yanımız güneş çağlar çorak topraktan bereketle akar çağcıl sevda
Takılır rüzgar gülünün peşine kendini kendinde kovalayan bir çoban yıldızı
Ay düştü geceden yine serin sulara hazan bu ya umutlar hep sarkar bahara

Adam şöyle uzun, uzak ufuklara bakarcasına daldı, gözleri buğulandı..Aradığı güneş kırığı zamanlar değildi..Bu günün insanının vardığı koşullar bir yanda uzayı araştırıp ondan yeni yaşamlar bulmaya,ışık hızına doğru akma çalışırken bu ne biçim bir tezatlıktı yaşamlarımızda,teknoloji geliyor üstelik oldukça pahalı yaşamlar daha bir zorlaşıyor insan kayboluyordu..Bilgi teknolojisi beyinleri darmadağın edebiliyordu deformasyonla.
Hep bir sızı vardı düşüncelere vuran, geçmişi irdeledi; yaşadıklarına, yaşatılanlara..Bazen iyi dayandım hani,aklına şairin dizeleri gelir “yaşamak bedava” deyip gülersin kendince.Kimler ne acı ne özlemler yaşadı ne aşklar ve ne hayal kırıklıkları.
Bilgi dağarcığının bile sığlaşması acıtıyordu, düşündü; Hadi toz duman kalkan eski toprak yollardan sizin oralardan bahset biraz bana,hani hangi bulut gölge eder geceleri ay’a, hangi yıldız gözüne takılırda düşersin gül narına..çakalım gecenin karaltısına yıldızları, eski bir oyundan hatıralar sarkınca,ellerimizde birer kaya vuralım birbirine ateş çıkarsın gecenin karaltısına. Bak bu kıyı kıymık batmış bir parmak, bak o köşe nasıl eğri, seslen uzaklardan yakınlığıma.

Anlaşılan yaşlanıyorum, ağır mı geliyor bir şeyler bu yaşamda, nedir..? Zaman dar dikilen bir elbise gibiydi dikişleri ne çok zorlanıp aşınmış ustasının elinde iğne izleri… diye aklından iç geçirdi...
(Hep yirmi bir yaşından bir gün almış içimdeki zıpır çocuk der dururdu :)

Neydi bizi biz eden? Neydi bu sevgi denilen, bu sonsuz boşlukta insanı insan eden? Nasıl bir değerler bütünü, nasıl bir parçalanma, dağılma? ? .. Sorular… Sorular.. Öyle öğrenmiş, öyle kabul etmişti her sorunun mutlaka bir cevabı olduğunu...
Bu gün olmasa da, bir gün mutlaka o cevaba ulaşılacağının gerçekliğinin bilincindeydi…
Nasıl küçülür bir yaşam/lar? Küçülme denilince ne çağrıştırır; etkenleri nelerdir? .
Hangi boşluğa tutunur da orada yer edilir? .. Oysa hiçbir boşluk bir diğer boşluğu dolduramazdı ve doğa boşluktan hoşlanmazdı..

Avuntular, kuruntular, kaprisler.. İnsanı en çok ne yıkardı,duruşunda dağ gibi olanları bile..
Sarsılmasında yer kabuğu bir çatlak oluşur sızlar kalbi adamın.. Kahpelik, yüzsüzlüğün yüzüldüğü bu yaşam denizinde kaç yüzlü olurdu insan, ilkeleri nerede başlar nerede biterdi? ..Kırılan umutları sarınan birer geceydi köşe başı dönemeçlerinde, yağ satarım bal satarım bir çocuk oyunu daha düş parıltısında,şimdi kaldı eski zaman sancısında.
Tutunamazlarda mıydı? .. Sarmaşık! Hey hat ne kadar acı! ..

Hep üşürdü, hep yanardı, hep kanardı. Nerde kanadı kırık bir kuş görse insanla özdeşte.Nerde bir sevda yangını düşmüş buzul üşümelere ayrılığın yakıcılığında yağmur sağanağında yıkanan günlerde.

Kanamakla, kanmak nasıl bir duygu, ya kandırılmak? Kandıran mı doğru, haklıydı? ..Bir çağdan bir çağa akarken zaman,tutuldu göktaşı bir Temmuz sıcağında,buhurdanlıklar demlerdi gözleri o kış geceleri,kaktüsün direngenliği her mevsim açandı.

Biri “Ben aydınım” ilericiyim diyordu,geçmişine saplanmış bir hançer gibi yinelenen söylemden aynı olmayan zamana övgülerle, bir diğeri “Ben de savaşa karşıyım…”
“Nasıl olunurdu acaba? ” diye düşünceye daldı, sordu “Nasıl aydınsın? ..” Bir yanda sınıf düşmanına övgüler yağdıracak kadar mı? .. Popülizme kurban mı ettin egonu? .. Çok mu hoşuna gidiyor okşanmak düşünce duygular sarmalında? ..Öncelikler yok mu yaşamımızda ve sonrakilerimizle.Elbet su yatağını arar bulur,her sokak bir caddeye her cadde bir meydana çıkar,plânsızlığın plânında yapılarda ki çarpıklıkta bir şehirde yaşamanın koşuşturmacasın da..Ölüler duymaz ardında bıraktıklarını sen’li sen’leri kısacık bir ömre sığdırmak,çoğaltmak var. Arı iğnesini kapatmış mevsim dönmüşken sarı hazana botanik bir yaşamda gelecek bahara.

Ya sen sınıf düşmanın kanını emerken, dört bir yan kuşatılmış,vatanın işgaldeyken, nasıl bir barışçı olunur? ..Su değil akan,bu kan deryasında.Su değil bu gözyaşlarında.Çalınırken emeğin,kararırken gün şafaklarında.Baharlarında yaşanırken hazanlar,düşerken çiy sabah ayazında,titrer toprak titrer doğar toprağın bağrından yeni ufuklar.
Hadi bağır ve “uzat diğer yanağını da”, gelir belki “kırmızı kar” yağarken o barış…
Pehhhh/

Ayrıştıramadıklarında bil ki
bin kardelen ölür gülüşlerinde

Gülüşlerinde güller açsın gün doğur
Sevgi evin,al mavi boncuk senin olsun.

En Kırılgan En Dayanıklı İşte Bu İnsan

Pesss
Et
me
Maviler seninle

“Ta Avusturalya’dan gelsin bu ses kanguru cebinde
Ya da Aborjin’lerin kavalından
Her kıta her insan yüreği aynı anda alevlensin”(Yaşar Doğan)

Çekiyor etinden tırnağını batırarak o acımasız acı sensizlik falezlerde
Şimdi bir şehir, bir ülke ağlıyor yeni sevinçler adına doğacak güneşle.

Saygı Sevgilerimle

Vedat Koparan 19.09.2005

Vedat Koparan
Kayıt Tarihi : 20.9.2005 10:03:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Derya Kızıldeniz
    Derya Kızıldeniz

    Bir yudum aklımla soru işareti ekmiştim ekeneksiz evime
    enikonu, hayda bree çekmiştim cehaletime
    elim kaydı : (
    sonra dedim ki bazı soruların cevapları
    'hiç yada 'öylesine'
    vazgeçtim şimdi biyerlerden almak gerek
    bir avuç humuslu toprak
    ee bendeki kilden cevap çıkmayacak
    daha çok yaşamak gerek... daha çok yaşamak

    Cevap Yaz
  • Bahtiyar Arslan
    Bahtiyar Arslan

    sevgi ve saygılarımla...bahti...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Vedat Koparan