Hayat mücadeleye gelmez
……………......ateşi kesin!
Delik deşik hayaller üzerine
Bir bardak soğuk su için.
Geceyi yadırgamayın bu kadar
Güneşi de şımartmayın
Denktir aslında sunacağı nimetler
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
hayatın şalterlerini açık tutmak için az mı acı çekmedik; en zayıf halkasıyız diye sonu gelmez ihtirasların, az mı aşağılanmadık; bizi yanlarında taşıyamamanın ayıbıyla yüzü kızaran anneler babalar midesindeki ekmek için aslanın pençeleriyle iyiye ve aşka olan umudumuzu az mı parçalamadılar... ağladık, yıprandık, yaşamayı öğrendik. içimizdeki çocuğun meme isteyen çığlıklarını duymamayı öğrendik. gün geldi ekmek kazandık... her şey oldu gün geldi. ama ekmeğin yanına katık edecek bir şey bulamadık. kalbini yitirmiş bir tenin içinde yaşadığımız yalnızlık üstü örtülemez varlığıyla içimizde büyüyen bir cehennem...
asima azra... gönlüne sağlık, sadece hissettikleriniz değil bunu anlatışınızda kullandığınız kelimeler beni etkiledi. bu becerinin nedenini merak ediyorum. saygılarımla...
Kutlarım Asima hanım,,oldukça düşündürücü ve nasihatvari,,güzel şiir..Sevgi ve selamlarımla.
Senin yaşında hayatın dengesini senin kadar düzgün kurabilmiş birçok kişi tanıdım ama senin kadar güzel anlatanını hiç tanımamıştım. Ayrıca şiirinin karamsar olduğuna kesinlikle katılmıyorum. *Geceyi yadırgamayın bu kadar* dediğinde aklıma hemen Paul Eluard'ın 'Ve Bir Gülümseme' başlıklı şiirindeki ***Gece asla Kapkaranlık değildir Kalıbımı basarım; Eminim ki ben; Her zaman hüznün sonunda bir açık pencere vardır;*** dizeleri geldi. Hatırlattığın için teşekkürler ve Sevgiler...
Benim güzel pinokyom hayat dersi vermiş bu şiirde. Gün geçtikçe söylemin oturuyor. Bu şiir oldukça yalın, bir o kadar da güzel. Şiire imgeyi şart koşanlara ders olsun.
Yalnız bir şey aklıma takıldı. Bu benim cehaletimde olabilir. 'ŞUALI' ne demek? Yanlış bir yazım mı, yoksa benim bilmediğim bir sözcük mü?
Yaşamın salt maddiyata dayandığı ve menfaatlerin insanoğlunun birincil düşüncesi olduğu bir zamanda,bu dizelerin karamsarlıkla bir ilgisi olmadığını hissettim..dizeler tam gerçeği yansıtmış ..Kutlarım sevgili Azra..
Yalnızlığımda oturduk beraber, deminden beri okuyoruz şiirini. O en çok 'Bu şualı kalabalık yanıltmasın sizi' bölümünü sevdi, yani yalnızlığım.
Ben de 'Geceyi yadırgamayın bu kadar ,Güneşi de şımartmayın,Denktir aslında sunacağı nimetler ' dediğine takıldım.
Karamsar demek geçiyor içimden şiirin için ama ihtiyacım olan kadarını vermişsin dizelerde.Arada böyle gerçeklerle nefes almak lazım bu oksijensiz hayallerde.
Eylül'ün bol olsun ŞAİR!
Öyle yaptık biz de...Neredeyse yarım asırdır ücra bir kıyıyı yuva edindik kendimize...
Şalterimiz ise daima açık!...
Güzel bir tespit.Tebriklerimle Asima:))
he söyle !!
uzak olmayalım insanlığa ,,,
yolu tam ortala ...
diye bağırmak gelir bazen içimden kalabalıklara
tbr
Asima, bana kızmazsan şiirine küçük bir dost eleştirisi getireceğim Şiirini daha güzel kurup biçimlendirebilirdin gibi geldi bana.Herşeye rağmen tebrikler. selamlar. ahmet sedat kurt
Şiir gibi şiir..
Kutlarım...
Bu şiir ile ilgili 13 tane yorum bulunmakta