Ay ışığı suya dokunduğunda, yakamozun ateşten pırıltıları sevdalı yüreklere dokunmaktan kendini alamaz. Bu dokunuş bazen bir ah çekiş, bazen bir yürek çığlığı bazen bir sessiz ağlayış seramonisine dönüşür.
Su ateşe dokundukça, ateş sudan yakındıkça çoğalır. Ateşin efkarı her zaman kırmızı, suyun sevinç çığlıkları her zaman mavi değildir. Ağlamaktan ateş kırmızısına dönüşen gözyaşı nehirlerinin suları yanakların sırdaşıdır.
Sönmek için suya ateş tutanlar, dinmek için ateşe su katarlar. Ateşin sönüşünü seyrettikçe sakinleşen aşk mahkûmları, suyun akışına ruhlarını kaptırmaktan ve unutmaktan gerçeği haz duyunca, Tanrının naz duymasını gülümseyerek izlerler.
Suyun ateşle karşılaştığı an tükenişin, ateşin suyla karşılaştığı an arınışın takvimidir. Bu takvimin yolcuları sevdalılar, bu takvimde yaşamayanlar yalnızlık limanlarının ebedi konuğudur.
Evvelce biz bu tenhalarda
Ziyade gülüşürdük
Pır pır yaldızlanırdı kanatları kahkaha kuşlarının
Ne meseller söylerdi mercan köz nargileler
Zamanlar değişti
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta