Titrek bir mum ışığı bazen çözer zincirlerini dillerin.Gözyaşına gebe yürekler açar kapılarını hüzne,hoş bir gülümsemeyle.ardı karanlık bir dehlizdir mumun yansıması,duvarlara çizdiği hayaller gerçeğin ta kendisidir,kabul etmesekde.
Gecenin en sihirli çilingiridir mum ışığı,açar hüzün kapılarını bir bir.Ardında gerçekler acı,dokunuşlar sevdalı.Ne zaman ki damla damla çözülmeye başlar dahada artar ızdırabı dolar yürekler bir şeyler düğümlenir boğazında ve bir damla yaşla başlar herşey,bir damla kan pıhtısından var olan insan bir damla yaş ile yok olur,mum ışğının titrek alevleri arasında...
O zaman yakın mumlarınızı açın radyonuzu geceye ateşle hoş bir merhaba demek adına çakın son kibritinizi gecenin ilk mumuna.
(15/4/2008)
Sonbahar rüzgarlarıyla savrulduğumuzda,içimizdeki umutlar bir bir kırıldığında,parçalandığında yakamozundan ayrı düşmüş bir deniz kalmış gözlerimizde.Ne tadında tuz nede renginde mavisi olan.Uğramaz olmuş dost bildiğimiz martılarda o sahillere çığlık çığlığa bağırmışız karanlıklarda bir kendimiz duymuşuz sesimizi oysa,sesimiz ses vermez olmuş bir başkasına bir başkası olmuşuz içimizde,bize bizi anlatan.Susuşlarımızıda ekleyerek yeni doğan güne,koyulmuşuz yollara umutlar bir bir ezilirken ayaklarımızın altında yankısı duyulmuş dağlarda,yitip giden tüm sevdalıların.
Sonbahar rüzgarlarıyla savrulduğumuzda,bir sürgün başlamış içimizde bir aşktan,bir başka aşka umutsuz bir sürgün prangalar takılmış kollarımıza,zincirlerle bağlanmış sevdamız.Yeni yüzlerde yeni yüreklerde aramışız teselli unutamamanın zehirli okunu söküp atmak için yürekten güç vermişiz bileklere,can vermişiz nefese ama olmamış.An gelmiş bir şarkının içinden çıkmış,an gelmiş bir telefonun zili olmuş ve an gelmiş bir kahve telvesinde okunmuş adı...
Uykuya kapadığımda hergece gözümü itip iki elinle bir kenara uykuyu o dikilmiş karşıma,öyle yalın,öyle çıplak ve koşmuşuz yalınayak,dalgaların öpüştüğü kumsallarda.
Sarılıp gecenin yorganına,nefesi nefesimde gözyaşlarımızı içmişiz dışarda deli esen bir sonbahar rüzgarı ve içerde feryat figan bir aşkın intiharı! ..
gerisi boş,gerisi yalan bir sen varsın içimde şimdi gerçek olan,bir sen yüreğimden beynime sızan,bir sen şakaklarımdan akan ılık ılık kan...
Gecenin MARTI’sı biz olduk,kara kuru adamların
Çığlık çığlığa söyledikleri şarkılara eşlik ederken
O salaş meyhanede…
Bağdaş kurup oturduk,Anadolu sofrasına,salatamı güzeldi yoksa senin çatalınmıydı ona güzellik katan bilmiyorum
Yüreğimiz genişti o gece,yerimize inat…
Ve sen ilk o gece ALEV olup süzüldün gözlerimden içeri
Yaşanaların yalan olduğunu anladığında bir gün,düşer gözlerin önüne,çaresizlik ellerinde bir ibret öyküsüdür düşmez dilinden.Baktığın herşeyde gözünde canlanan onun hayalidir,yanlızca odur aldığın her nefes.Yitirir anlamını hayat suskunlaşır kelimeler dilinde ve şafağı yutmaya hazırdır gözlerin...ve yanlız gözyaşlarınla beslenir o zaman hatıralar ormanında yüreğine ektiğin ekin.
Yaşananların yalan olduğunu anladığında bir gün,söner gözlerindeki ateş,durur yüreğinin çılgın atışı dilindeki tat,tenindeki his bir bir terkeder seni.Kökleri beynine ulaşan bir ihanet ağacıdır artık dalı,büyür içinde büyür öfkeyle,kinle,kanla beslenerek.
Hıncın koparır zincirlerini,bir çığlık olup yırtar geceyi oysa gece sessizdir sır vermez akibetten ve düşürmez ışığını yazdığın sözcüklerin üzerine.İhaneti koynunda yitip gideni sevmez hala senin sevdiğin gibi...Ve yalnız,gözyaşlarıyla beslenir o zaman yaşamın kıyısına bıraktığı kokunun üzerini örten,bu ak kağıttaki mürekkep...
25/11/2007
23/45
Farzet ki hiç sevmedi seni bu yürek! ..
Hemde güneşin ufukta batışını sever gibi değil,
Kırağı düşmüş kırlarda boylu boyunca uzanıp,
Tenine dokunmayı sevdiği gibide değil.
Pencerenden giren günün ilk ışığının,
gözlerindeki İlahi yansımasını sever gibi hiç değil! ..
Kirpiğimin ucunda asılı duran,gölgesiyse
yüreğimdeki son akşam güneşinin
Hicran dolu bu gemi demir almalıdır,
ay girmeden bulutların ardına sessiz ve kimsesiz
çağrışına koşmalıdır,uzak ufuklarda,küçük mutlulukların
ve yalnız gölgesini taşımalıdır ambarında yarı kalmış sevdaların…
Yıldız yok ay parlamıyor bu gece,karanlık can sıkıntısı. Islak kiremitlerde pencerelerden sızan cılız aydınlık,gri puslu bir hava yağmur yüklü bulutları bereket habercisi,tek tük insanlar sokaklarda gecikmişliğin telaşıyla gölgesine yetişemiyen.
Bir araba kornası gecenin sessizliğini yırtan,martı çığılıklarıyla...Ve düşünen bir adam! bir apartman bolkonunda en az bulutlar kadar yüklü,gece kadar karanlık düşleri,umutları ertelenmiş bir sevdanın belkilerinde yeşeren dallara özlemli, tükenmeye yüz tumuş cigarası,külü hayalleri,dumanı geleceği.Bir adam, herşeye rağmen doğurganına sevdalı.
2/10/2007
00/15
Akşam olunca,çökerdik loş kağıdın tenhalığında şiir sözcüklerinin üzerine.Gri puslu havayı solurduk genzimiz yana yana bir bulut çökerdi üstümüze ayrılık tadında.Paslı soğuk zindanlardan esen bir rüzgar dağlardı yüreğimizi,yüzümüzü yalarken.Sevdalımız düşerdi aklımıza dalar giderdik mum ışığının haykırışlarına...
Sonra,haylaz çocukların misket oynadığı toprak kokan sokaklarda umutlarımızı ezerdik kendi ayaklarımızla,kırlardan gelincikler toplardık ellerimizle sunmak için sevdalımıza.
Bir sahil kasabasına düşerdi yolumuz ansızın,martı çığılıkları delerken gün ortasını dalgaların dansıyla hüzzam makamında bir senfoni tarih yazdırırdı bize.
Ve uzak tepelerin ardında batarken adının beş harfi,yankısı duyulurdu yorgun ayakların.Çekip gitmeler başlardı artık ama aklımızın bir yarısı,sevda türkülerine takılıp kalırdı yumuşak yarasalar çıkardı birde,batan günle birlikte sonsuzluğa uçarlardı.Köşe başlarında bizi bekler bulurduk yalnızlığı,koşardık uzaklaşırdık ıslak kaldırımlarda ardımıza bile bakmadan,çünkü ardımız hasret ardımız özlem çünkü ardımız kayıp bir kent gibi saklı dururdu.! Uzaklaşırdık,utancımızdan gizleyerek gözyaşlarımızı...
Gün gelir bir bardak alkolde boğmak isterdik dertlerimizi oysa boğulan hep biz olurdukBirde maziye tutsak düşmüş eski bir sevdalının telefondaki hüzünlü sesi ayartmaya çalışırdı yüreğimizin seyir defterini...
İşte karşıki tepelerin ardında batarken adının beş harfi gece böyle vurmaya çalışırdı bizi,göz gözü görmezliğide suç ortağı alarak yanına...Ve susuşlarımıza yanlızlığımızıda ekleyerek yorgun adımlarla diz boyu karanlıkta yitip giderdik sessizce,bir dahaki aydınlığa,bir dahaki gün doğumuna dek.
Yanlızlığımda gelir aklıma hep,
sevda türkülerine gebe geceler.
Bir ceylan yavrusu vurulur dağlarda,kanı içime akar.
Yumuşaklığını hissederim sımsıcak bir tenin bende olmayan.
yıkık ve saklı duran bir kent gibi,
özlemlerimin olduğunu hissederim.
Bir selam bekler gönül bazen,ak bir güvercin kanadına konmuş hasret kokan bir selam.yıkılır duvarlar söner ışıklar,yitirir anlamını hayat,umutlar tazelenir bahara açmış menekşeler misali kavganın bittiği yerdir artık yürekler.Bir damla oluşur önce göz pınarlarında sonra bir deniz,sonra,çoşkun akan bir nehir sonrası heyacan,umut,sonrası,hayata ilk merhabası feryat olan bir çocuk sevinci.
Sancılar kesilir durgunlaşır her şey duru bir su gibidir o an dünya öyle saf öyle temiz.Terin karışır gözyaşına yakar ağzını tuzu bakarsın tadı hoştur oysaki işte on anlarsın BU DÜNYA YAŞANASI BİR DÜNYA.BU ÇİLE ÇEKİLESİ BİR ÇİLE VE BU SEVDA UĞRUNA ÖLÜNESİ BİR SEVDA.
Bir selamla başlar her şey! bir selam açar kapılarını belkilerin bir selam hoşbulduğa dönüşür,hoş geldinlerin ardından
Ve bir selam anka kuşu olur içinde SENİ KÜLÜNDEN YARATIR! ! !
12/5/2008
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!