Seyerân ediyor âdemoğlu,
Vakt-i Âdem’den bu zamana.
Almamış ibret kendine hâlâ,
Habil’le Kabil’den insanoğlu.
Yakmış her bir tarafı alevler,
O alevler ki; sönmezmiş aslâ.
Alevlerin müsebbibi ’aşklar
Meydan okumuş aks-i zamâna.
Bu ummân-ı ’aşk denizinde,
Kalb yanarken alevler içinde,
Vermez hiç bir çaba hiç bir fâide.
Irmaklar boşalırken o deryâya,
Zerreler doluşurken cevv-i havâya,
Söndüremez o nâr-ı bela-yı ’aşkı
İctima’ etse bütün dünya esbâbı.
Lâkin; var ki bir tarîk-i müstesnâ;
Olur zîr-u zeber o ’aşk-ı mecâzî.
Nâ-mukabele-i muhabbet ki;
Mecâzı mağlûb eden o tarîk-i i’câzî.
Ammâ ’aşk-ı hakîkî müstesnâ,
Tezelzül etmez hiç bir zaman, aslâ!
Velev ki cevher-i ’aşk-ı hakîkî,
Menbâ’ı onun; ’aşk-ı Hüdâ-yı Bâkî.
Ol ki ’aşk, bir cevher-i semîn.
Kıyâsıyla mikyâs-ı kalbin;
Bulur sukût o zümrüd, yâkut,
Hafîf kalır elmas; lem-semîn.
Ve nihâyetinde, bir yevm-i asrîde
Ateş-i ’aşk yanar İsa’nın gönlünde,
Erir demir olur boz renginde.
Bir lem’-i alevden intişâr-ı nûr
İle, ma’şûkunu gördükçe şen olur,
Huzûr bulur; kelâmına ma’şûkun
Hayrân olur, o kalb-i ’âşık-ı mecnûn.
Fikrettim ki artık, pek lüzûmsuz
Setr-i hissiyât-ı hâl-i ’aşkumuz.
Bir heyecân ile gelince vakt-i ibrâz
El ayak dolanır, nasıl tarif etsem az.
Muhabbetimi, sana pervâsız
Anlatabilir miyim bilmem.
Ederim ilân-ı ’aşk, ne dersin bilmem.
Sözler, kelâm kaldı kifayetsiz.
Ne yazdıysam külliyen yetersiz.
Kayıt Tarihi : 18.3.2009 03:07:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!