ATEŞ HATTININ ANATOMİSİ-1-
Güneşin çocuklarıydılar
Sonra ateşle tanıştılar Mezopotamya ovasında,
Yangın alevlerinin arasında hayat sürmekteler şimdi,
Tutuşmuş her yanları kızıl ateş alazlarında..
Sonra ateşin ve güneşin çocukları adı ile anıldılar
Geleceğe kucak açmış demirden bilekleri ve kolları ile,
Bu yüzden yok olup gitmediler
Yok edilemediler,
Gün geldi, ateş işlemez oldu bedenlerine,
Üstünden atlamak ateşin
Eski bir gelenekti zaten törelerinde.
Gülüp geçiyorlardı bu yüzden
Yağmur gibi üzerlerine ateş edenlere,
Bu anakara, bu coğrafya, bu iklim baştan başa
Bir sevgi odağıdır,barışın ve bereketin toprağıdır
Onlar, bura insanları vakti zamanında
Mesela Nuh Nebi tufanında
Güneşe sığındılar
Sonra bir demet ışık oldular, aydınlattılar her yanı
Cefakar topraklara ışık saldılar;
Ekmekleri yoktu, urbaları da
Var olan bir tek onurlarıydı.
Lakin yine de yadsındılar, yok sayıldılar tümden
Bu kez feryatları güneşe sığındı
Ahları torağa ,
Aşkı, sevdayı ,sevmenin tadını getirdiler
Buralara, oralara, komşularına tanıştırdılar
Getirdiler ama
Sonra
Özgürlükleri gitti yasaklı avuçlarında,
Naçar oldular, harap ve bitab düştüler
Sırt çevirdiler ovalara ,küstüler
Dağlara bel bağladılar, yürüdüler.
Bu elim bir sonuçtu kuşkusuz,
Başlangıç değildi asla,
Toprak değildi istedikleri, ya da
Dağlar, taşlar, ovalar değildi istedikleri
Sular, buğday başakları , mor menekşeler değil
Bir tek özgürlüktü
Ve de korkusuz bir yaşamdı diledikleri
O asırlardır kendilerine çok görülen
Uğruna bunca can verilen
Ama bir türlü gelmek bilmeyen
Bir o kadar bitmek bilmeyen…
Kör bir dövüşün ortasında buldular kendilerini aniden
Bu yangın nereden gelir, bu ölümü kim besler, bilemeden
Sırça saraylarda, paşa lojmanlarında sultan çocukları
Bu kavgayı pencereden seyrettiler,
Ağızlarının suyu aktı, hoşnut kaldılar, sevindiler
Sonra ağız dolusu küfürler ettiler
Ölenlerin cesetlerine basıp resim çekenleri selamladılar
Oysa ölen onlar değildi, öldürülen de
Yani ölmek ya da öldürmek zorunda bırakılan
Onlar değildi,
Onların
Yani sultanların
Büyülü düşleri bozulmasın diye
Bu ülkenin çocukları öldüler
Ölüm nedir bilemediler
Bu acıyı tanımak istemediler
Bu yüzden
Akıp giden bu kana o efendiler
Dur demeyi düşünmediler
Kanı durdurmaya yeltenmediler
Tersine akan kana dur diyenlere de haddini bildirdiler.
Başlarına bela olur diye korkmadan
Eşref Paşaya ve Turgut’a bile kıydılar
Onlar kan akmasın demişlerdi,
Korkuyorlardı onlardan
Lakin
Akan
Kan
Onların damarından
Akan
Kan değildi.
Yazık vuruşanlar da bunu bilemedi
Gittiler
Öbek öbek
Renk renk
Yiğitler..
Giden her yiğit duvarımızdan düşen bir taştı
Düşe düşe taşlar sığındığımız duvarlarda
Gedikler açıldı
Bizi saran duvarlar viraneye döndü, yıkıldı
Açıkta kaldı damlarımız, hanemiz alevler içinde
Sevgi ve dostluk öldü, toprağa gömüldü
Kardeşlik kitaplarda , söylevlerde cılız bir nida oldu
Derken
Geç ya da
Erken
Takke düştü kel göründü
Savaşanlar barış isterken
Savaştıranlar
Vakit varken
Durmak yok devam diyordu
Çünkü
Ölüm
Hala
Kapılarını çalmıyordu.
Acı
Denizler ötesinde
İliklerden duyulmuyordu.
Kanlı bir hesaplaşma içinde boğuşurken emeğin çocukları
Aslında başkasının hesabına savaştıklarını
Yeni anlayacaklardı,
Ama
Zaman bir ak güvercin kanadında
Hızla
Kayıp gidiyordu
Yazık
Yazık dövüşerek geçen ömre,
Savaşla geçen zamana
Aşk çağında
Meyve çağında
Hasad zamanında
Ömrün o güzel anında
Akan kana
Ölüme itilmiş olmaya yazık,
İnsana
Onu insan yapan her şey adına yazık..
Oturdukları koltukların onarımına milyarlar harcanmış beyler
Siyasal rant peşindeydiler
Bu taş yürekliler
Kan üzerine politika inşa etmekle meşgul idiler
Buradan beslendiler
Hala da öyledirler
Oysa ki onları oraya atayanların
-iki gözü kör olsun onların-
Çocuklarıdır ölenler
Gidip gelmeyenler
Gelinip görülmeyenler
Kül oldu aşkları sevme çağında
Yeniden ağıtlar yaktı analar, yürekler yakan
Yemende, Körede , sebepsiz ölenlere yaktığı gibi
Savaş istemeyenler çoğunlukta, savaşı sürdürenlerdi azınlıkta olan
Siz savaş perileri: bir cümle ölüm tacirleri
Gün gelecek- ki yakındır, elbet gelecek-kaçınılmaz
Bu savaş bitecek
Savaşanlar barışacak ve barış onurlu olacak
Bu durum gelir mi işinize.?
Kayıt Tarihi : 10.11.2017 16:33:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!