Atatürkçü düşünce 'Modernleşme' progra¬mıdır. Yirminci yüzyılda yaşadığımız ulusal kur¬tuluş hareketinin temeli ve ürünü olarak bilindi¬ği Türk aydınlarınca kabul edilmiş sistemdir.
Bu sistemde hak ve sorumluluk ilkesi yatar. İnsanca yaşamanın idealleri ile donatılmış dü¬şünce birliğidir. İnsan, biricik varlık olarak görü¬lür. İnsan olarak temel hak ve sorumluluğun kay¬nağını oluşturur. Yaşama hakkı, tüm hakları bünyesinde saklar. Haklar ve sorumluluk arasın¬da doğru orantı çizmektedir. Ne denli hak varsa bir o kadar sorumluluğun bulunduğunu unut¬mamak gerekir. Temel özgürlük kavramını içe¬ren Atatürkçü düşünce akılcı, barışçı, ilerleme¬cidir. O'nun koyduğu esas Türk Milleti'ni çağ¬daş uygarlığın üstüne çıkarmaktır. İnsan olma, millet olma, devlet olma davası Büyük Önder'in ana düşüncesi idi. Bunu da gerçekleştirerek ay¬dın Türk gençliğine emanet etmiştir. Bu bir dev¬rim hareketi olup sürekliliğini çağdaş temel üze¬rine oturtmuştur. Tam bağımsızlık Atatürkçü¬lüğün ruhunda muhafaza edilmektedir. Her tür¬lü emperyalizme karşı, askeri, kültürel, siyasal, ekonomik, eğitim, toplumsal yaşam alanlarında Türk insanının duyarlı olmasını istemektedir. Geçmişin dinamizmi ile geleceğin idealinin mille¬te güç kazandıracağını çok iyi bilmekte olan Ulusal Mücadele'nin Muzaffer Kahramanı Atatürk, bölünmez bütünlüğü, milletin birlik ve beraberliği önemli nitelik olarak görmekte idi. En büyük eseri Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Cumhuriyetçilik, Milliyetçi¬lik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik Ata¬türk Düşüncesinin bütününü oluşturmaktadır. Samsun'a çıkışının ardından Amasya genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongrelerine karşı oluşan iç isyanlar, padişahın aciz tavrı, en güçlü ordula¬rıyla ülkemizin işgalini gerçekleştirmeye çalışan emperyalistlere örgütlü direniş, zaferle sonuçlanan Modern Türk Devletini oluşturmuştur.
O'nun ilke ve inkılâplarını gözardı ederek başka ufuklarda mutluluğu arayanlar mutlaka kendi hesaplarına, çıkarlarına, gericiliğe bunun ardından kargaşa ve yokluğa susayanlardır. Millet egemenliğine dayanan, laiklik, hoşgörü, barış, diyalog, uzlaşma, akılcı, çağdaş, milli ve modern programın adı olan Atatürkçülük düşüncesi bölünmez bütünlüğün, birlik ve beraber¬liğin bir ifadesi olarak gördüğümüz ve hiç bir ideolojiyi kabul etmeyen yirminci asrın yüksek düşüncesidir.
Atatürkçülük ilkesinde halkın egemenliği esastır. Önemli olan halktır. Onun için ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesini koymuştur. Çağdaş ve ileri düzeyde bir yönetim biçimi olan demokrasi bilinci ruhumuza işlemiştir. Bu millet tüm kuruluş ve kurumlarıyla anayasamızın başlangıç ibaresi ile 1’den 12. maddesine kadar olan hükümlerin değişmez biçimini sindirmiş durumdadır.
Bir insan veya aile ıssız bir adada yaşayamayacağı gibi bir ulus da dışa kapalı, uluslar arası ilişkilerden mahrum yaşayamaz. Ulu önderin “Yurtta sulh cihanda sulh” ilkesi bugünün ve yarının insanına ışık tutmaktadır. Bunun için barış, huzur, hakkaniyet, hoşgörü, sevgi ve saygı toplumların yaşamında önemli yer almalıdır. Dünya artık küreselleşmeye ve milletler topluluğu yoluna girmektedir. Bizler bu konuda kayıtsız kalamayız. Ancak ulusal bağımsızlık, egemenlik, insan haklarına saygı, eşitlik, hoşgörü ve etik düzeyde yaşamın süreci herkesçe beklenir.
Milletin yaşam omurgasını oluşturan yasama, yürütme ve yargı erkleri çalıştığında ulus esenliğe ulaşır. Ülkemizde çok şükür ki bu kuvvetler ayrılığının çalıştığını görüyoruz. Hiç kimse ne Atatürk’ün, ne dinin, ne de başka şeylerin arkasına sığınarak macera peşinde koşmasın. Devletimiz dimdik ayaktadır. İç ve dış mihrakların kişisel çıkarlarına bu millet rağbet göstermeyecektir.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta