Cumhuriyet kulun kula kul olmasına son vermiş,
Yıkılan Sultana kulluk yerine, yurttaşlık gelmişti,
Halkın kendi kendisini yönetmesi için kurulmuştu,
Atatürk biliyordu Cumhuriyeti kurmak kadar yaşatmanın önemini.
Din ile devlet işlerini ayırmış bir devrim başlatmıştı,
Laikliği seçmiş akla ve bilime göre insan yetiştirmenin,
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
"Atatürk biliyordu Cumhuriyeti kurmak kadar yaşatmanın önemini."
Konuyu cokkkkkk güzel islemissiniz. Tebrikler
Atatürk ve en büyük eseri Cumhuriyet'imizi bir araya getiren, hem bir ders hem de okuyanlara beğeni şöleni sunan destan şaheserinizden dolayı tebrik ediyorum. Kaleminize veyüreğinize sağlık.
unutmadık unutturmayacağız tebrikkkkkkk
Duyarlı yüreğinizi ve anlamlı paylaşımınızı tebrik eder, esenlikler dilerim.
Sayfasında yaşamsallığından hiçbir şey kaybetmeyen ve belki de daha da derinleşen bir başat olguyla ilintili şiiri ilk kez okuyorum.
Tarisel gerçekçiliğin olanca açıklığı içinde olaylara dayandırılan ve düşünce temellendirmelerini felsefi realitelerle boyutlandırılan bir olgudur CUMHURİYET...
Türk Aydınlanması'nın temel dinamikleri bu ana odağa bağlı olarak biçimlendirilmiş,düşünceden eyleme dönüştürülmüştür.Kurucu Önderimiz Kemal ATATÜRK'ün hem KURTULUŞ'ta hem de KURULUŞ'taki önder kişiliği bu toplumsal mühendisliğin hem evrenselliğini hem de kalıcılığını açıkça tanımlamakla kalmaz,Devletimizin de 'patentini' de tesciller.
Evet; TÜRKİYE CUMHURİYETİ'nden söz ediyoruz.
Karşıdevrim'in gemiyi azıya aldığı bir kaotik süreçten geçmekteyiz.1980 Askeri Darbesi'nin faşist istenciyle dayatılan Anayasa'dan aldıkları güçle ortalığı toz duman eden ve 'Gençliğe Hitabe'nin değişik yerlerinde tanımlanan bu kadrolardan kurtulmadıkça Cumhuriyet'imizi esenlik içinde yaşatmamız olanaksız.
Şiiri bu düşünceler ışığında okuyorum.
Yarınları yeniden kurmak istiyorsak,ki bundan asla vazgeçemeyiz.Toplumsal dağınıklıktan kurtulmak zorundayız.Bu Kuvva ruhu yeniden yaşama geçirilmelidir.Yurttaşlarımızın demokratik yöntemlerle kendi geleceğini,başkalarının elinden sökül alma zamanı gelmiş ve geçmektedir..Bu eşikten düşmememiz gerekiyor artık...
Konu hakkında kitaplar yazılabilir Sayın Şair.
Ancak,buşiirin özel işlevselliğinden dolayı sözlerimi kesmek zorundayım.Sizi yürekten tebrikleyerek ve selamlayarak...
Erdemle.Işıkla.
Millî coşkumuzun yüreklerimizden eksik olmaması dileğimle kutluyorum emeğinizi ve gerçekten çok güzel şiirinizi........Saniye Sarsılmaz
Ne mutlu değerini bilene...
Coşku dolu yüreğinizi, emeğinizi kutluyorum.
'Irkçılığı bitirmiş Anadolu’da yaşayan bütün ırkların,
Bir ulus olduğu bir milleti,
Türk Milleti adı altın toplamıştı' Ama bu gün düşmanları hiç te rahat durmuyor ülkeyi bölmek cumhuriyeti farklı düşüncelerle kendilerine uydurmak için elinden gelen her şeyi yapmaya devam ediyorlar, maalesef... Tebrikler Önder bey
Türk ulusu dönem dönem sınavdan geçiriliyor. Bu vatan, bu bayrak için canını vereceğini bile bile sınava tutuluyor. Tarihin hangi döneminde boyun eğmiş, hakkını başkasına teslim etmişti ki…
Doğru olan ise sınanmaya fırsat vermeden cumhuriyeti yani hakkın iradesini sonuna kadar savunmak ve korumak olmalıdır. Asla ve asla hiçbir ulus bu ulus adına konuşmamalı, planlar kurmamalıdır. Ne yazık ki kurduruyoruz. Atatürk'te biliyordu arada bir zafiyete uğrayacağımızı. Bunun için gençliğe, kollu kuvvetlere emanet etmişti.
Değerli kaleminizi saygı ile kutluyorum.
Bu şiir ile ilgili 34 tane yorum bulunmakta