Kurtuluş savaşını komuta ettin
Cumhuriyetin kuruluşuna şahitlik ettin
Dünyada eşi olmayan başkentsin
Mustafa kemalin başkenti Ankara
İnönü’yü Sakarya’yı koca tepe’yi yönettin
Tüm dünyaya cumhuriyeti ilan ettin
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Devamını Oku
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Cumhuriyetimizin Temelinin atıldığı Başkentimiz Ankara'ya yakışır bir şiir.Güzel yüreginize sağlık.Kutlarım.Tam puan İsmail Güngör
İnönü’yü Sakarya’yı koca tepe’yi yönettin
Tüm dünyaya cumhuriyeti ilan ettin
Hasta türkü otuz ağustosta dirilttin
Atatürk’ün başkentisin Ankara
Anlam yüklü güzel şiiriniz için candan kutlarım, yürek sesiniz her dem daim olsun.Saygı ve sevgilerimle.
Bütün şairler duygusal olur ancak sizin şiirleriniz toplum ve ülkelerin çektiği acıları çok hazin bir şekilde dile getiriyor, Duygularımıza tercüman olmuşunuz... Kutlarım
Bütün şairler duygusal olur ancak sizin şiirleriniz toplum ve ülkelerin çektiği acıları çok hazin bir şekilde dile getiriyor, Duygularımıza tercüman olmuşunuz... Kutlarım
Adamın biri, bakmış ağacın başında bir adam.. Altında bir sürü adem ona biat etmiş, yönü ona ibadet ediyor. Yat diyorlar yatıyor kalk diyor, insanlar da kalkıyor. Kimsi de ‘vatan’, kimisi ‘İslam sizinle gurur duyuyor! ’ diye, çığırışıp duruyor.. Ancak öyle bir kokuyorlarmış ki.. burnunun direği kopacak.. Ancak yukardaki ne belli etmemek için burnunu da kapayamamış..
Adam
- Şefaat ya Ya Allahın resulü, sen ne yapıyon orda demiş.
Ağacın başındaki adam:
- Ne resulü birader ben insanım, demiş. Beni tanımadın mı? Muhallebi lideri TEMİZ ÇArKAL, ‘r’ si küçük yazılır ha eyi belle demiş..
Adam bir anlam verememiş, şaşırmış şaşırmasına ama bakmış ki ağacın üst dalında da birisi daha var. Ha bire insanım diyen, temiz çarkala’a ağaçtan kopardığı meyveleri, cebinden çıkardığı nohut, fasülye ile vurup duruyor. Bir yandan da;
- ‘Çarkal imiş! Şuna şu aslanın kırıntısına konan, AÇ KALINCA kendi yavrularını yiyen, tilkinin emmioğlu çakal desenize!
- diye alay edip durur.. Yere düşen kömür parçalarını, fasülye tanelerin kapışmak için biribirini ezen halk da ‘yaşşaa,..seninle gurur duyuyor, diye bağırıp duruyormuş..
Adam, şaşırmış, Bu hem insanların, hem muhallebi liderinin üstünde olduğuna göre; Demek ki ahir zaman gelmiş. Bu da Deccal veya Mehdi dir, demiş.
-Şefaat ya Ya resulullah! orada ne yapıyon?
demiş.
Temiz Çarkala vurup duran adam, bu adamı kendisiyle dalga geçen bir muhabir sanıp
-Kendine gel ben ey kafir, Ne bu saygısızlık, ben Resul felan değilim!
diye öyle bir gürlemiş ki..
Adam, büyük bir günah işlediğinden korkup:
-Affet ya Allahım, seni tanıyamadım,
Ağacın başındaki
Ula ne konuşuyon bire kefere oğlu kefere! Bana Hasımkaşağılı, NAMIDEĞER:HİÇAP TAYIN ERSOYAN derler! Bu böyle bülüne! Bak bana küfrettirme…İnersem şimdi..Ananıda… al git..
Adam, bir anlam verememiş. Bu kendini Allah’tan da büyük görüyor. Galiba bu padişah diye düşünmüş. Anlamak için:
-Ya devletlim, ağacın içi karanlık ya, tanıyamadım. kusura kalma bu millet padişahımızı devirdi yenisine yalakalık ediyor sandım.. Sen hangi padişahsın
diye bir zarf atmak istemiş..
Yukadaki önce bütün gücüyle bir yellemiş, Yediği bütün haltların kokusu meydanı kaplamış.Sonra tekrar gürlemiş:
-Ne padişahı ulan! Ben insanım.. Bak sövdürme bana. Koskoca bir ülkenin Baş soğanını tanımadın mı.. Artislik etme! Ananı da al s…(dııt) git! Hele bir söyle bakıyım, sen hangi medyadansın?
Ula maliyeciler, tez şu adamın künyesini alın. Almazsanız ben sizin şeyinizi alırım.
diye gürlemiş..
Bu sefer durumu anlayan adam öyle bir gürlemiş ki, o yerde ‘’vaaaatan seninle.., vur vur..dinlesin,, söyle kimlesin,..’’ diyenlerin nutku kurumuş, gözlerinden düşen şimşeği görenler birden yere yığıla kalmış
- Bire Kefere de sizsiniz, başka şey de sizsiniz.
- Biriniz başsoyanım, diğeri muhallebi lideriyim diyorsunuz. Bir de insanım diyorsunuz. Madem insansınız; şöyle insan gibi halkın içinde, insan seviyesinde olsanıza. Öyle yükseklerde halkın tepesinde ne işiniz var?
Yukardakiler bu sesin şiddetinden mi yoksa şaşkınlıklarından mı aşağı mamoş eriği gibi adamın önüne dökülüp, manda boku gibi yere yapışmışlar..
Adam tepelerine gelip;
-Yahu Allah aşkına ben bile çıkamadım oraya, bu yürekle siz nasıl çıktınız?
Yerdekiler bakar ki tepelerindeki adam hiçte öyle gördükleri bildikleri birine benzemez. Kartal bakışlı, Cebrail gibi biri..
Halktan medet umarlar. Ama bakarlar ki az önce alkışlayan, yalakalık yaparak, gaz vererek, şişirerek onları baştan çıkaran o halktan bir Allah’ın kulu kalmamış.. Kimi kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp sıvışmış. Kimi de hemen taraf değiştirmiş. Kimide korkusundan belediye zehiri yemiş sinek gibi bir yerlere savrulup düşmüş. Kimi ise yelkenleri koyuvermiş, don anları ıslak tir tir titriyor..
Bizim yalancı kahramanlar dersen: beti benzi atmış, akı bokuna karışmış vaziyette, …
Başsoğan biraz toparlanıp:
- Valla benim işim değil efendim.. Ben kiiim, buraya çıkmak kim. Puşh efendinin kurbanıyım. Valla biz çıkmadık efendim!
O dediki:
-Bak seni deliğe süpürecektim ama şu rehberin kargana dua et.. Şu kadar para sana, şu kadar yazar, mazar emrinde. Beyleyken beyle yapacaksın. Ben de eyleyken eyle yaptım. O söyledi ben yaptım.. Birde baktık ki… millet bizi bu BAŞSOYAN MAKAMINA getirmiş.
Şu yanımdaki hortlak görmüş gibi beleren ise tam bir Atatürk taklitçisiydi. Onun mirasına kondu.. onmasın. Ben balık tutmasını bilmezdim. ağaca çıkmama da o sebep oldu. Değilse ben kiiim; BAŞSOĞAN, pardon BAŞSOYAN olmak kim..
YALANINM VARSA, ALLAH KURAN ÇARPSIN,
Bizi millet seçti zorla bu halk çıkardı kavağa..
Adam birden sarardı, sendeler gibi oldu..gözleri bulutlandı..
-Millet mi, halk mı?
Ani bir kararla geldiği yere doğru dönüp yürümeye başladı. kalpaklı başı hafif öne eğilmişti, Gerilmiş yay gibiydi. Elini çenesine koyup, düşüne düşüne uzaklaşamaya başladı..
Millet mi? Halk mı? Millet mi? Ben size ölmeyi.. dahili ve harici düşmanlar memeleketin..Muhtaç olduğun kutret…. Sesi uzaklaştıkça burgu gibi oradakilerin kulağını deliyordu adete.
O Sırada yerde yatan TEMİZ ÇAyKAL da ayılmıştı ve ancak oturma vaziyetine gelmişti. Ben bu adamı tanıyorum amma nerden diye hafızasına küfredip duruyordu..
Yanındaki baş soyana, sinek vızıltısını andıran bir sesle
-Yahu başsoyan, ben bu adamı bir yerden gözüm ısırıyor ama..Sen hiç daha önce gördün mü
Kendini biraz olsun toparlayan BAŞSOYAN arkasından:
-Peki ama sen kimsin?
dedi. Ama dediğine de bin pişman olmuştu.
Adam, omzunun üstünden gerideki perişanlara gözlerinden çakmak çakmak, şimşek gibi bir bakış fırlatarak:
-MAREŞAL, BAŞKOMUTAN, GAZİ, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK…
MAHMUT NAZİK 20.02. 2009 MERSİN
Bu muhteşem eserinizi on tam puan ile selamlıyorum.Büyük önderin yoluna ölürüm ben.
Başarılarınız adınızla anılsın.Kalbi sevgi ve saygılarımla.....
Muhterem kardeşim, şiirinizi zevkle okudum haz aldım. yüregine düşüncene sağlık.Yaradan güzel gönüllere ilham vermişki, güzel şiirler yazsınlar, bizlerde okuyup şevklenelim. Herşey gönlünce olsun. Sevgi ve Muhabbetlerimle... Sağol varol.
Ankaranın taşına bak,
Gözlerimin yaşına bak,
Türk düşmanı esir almış,
Şu feleğin işine bak,,,
demiş bir şairimiz,duyarlı kalemini kutluyorum efendim,saygılar,
Bu şiir ile ilgili 8 tane yorum bulunmakta