Günümüzden tam tamına yirmi bin yıl önce
Bir bebek doğdu Anadolu denen yerde
Rüzgâr sallayıp büyüttü onu ninnilerle
Odur Türkün Atası Atatürk'ün kendi de
Şimşek çakıp gök gürleyip yıldırım düşünce
Yağmurla yıkandı korkar gibi oldu önce
Sonra anlaışıp kaynaştı doğası ile
Göğe bakınca gördü babası güneşi de
Türklüğün tarihi böyle başladı daha dün
Babası gibi güneş oldu büyüdü bugün
Yurdu neresidir iyi anlaşılsın Türkün
Anadolu’nun kendisi Türk’tür o gün bugün
Homeros'un anlattığı Türk’tür Troyalı
Doğadır onun anası babası atası
Yıldırım kasırga güneştir var mı dahası
Atatürk de anlattı öyle der el yazısı
Çanakkale savaşı nedir bilenler bilir
Karada denizde var yok edilemez delil
En asil milleti yok etmeye bütün dünya gelir
Tanrı doğrularla doğrular da Türklerledir
Hektor'un öcüdür aldıkları Fatihlerin
Kendisiyim doğruları yazan tarihlerin
Kutsal mekânlarımızda Tanrı bizimledir
Sırtlanları boğar yaptığı odur Türklerin
Akılsız hakanlar da yönetmiştir Türkleri
Akılsızların akılsız olmuş buyrukları
Böyle der bilenler bilir Orhun Kitabeleri
Parçalanıp bölünmüşler yok olmuş yurtları
Dağda öğrenmedi onlar okuyup yazmayı
Anadolu’dan götürdüler medeniyeti
Gönüllü yurt edinmediler Ergenekon’u
Göçe mecbur etti barbarların zalimliği
Özgür iken tutsak oldu ana babaları
Elden ele dolaştı düşmanda bacıları
Rableri bir daha yalnız koymadı onları
Ya istiklal ya ölüm şimdi parolaları
Dünyada en ufacık tesadüflere yer yok
Yanılıp da yanlış yerden çıkan tek yaprak yok
Atatürk seçkin insandır eşi benzeri yok
O güneşe gölge edecek tek karanlık yok
Her canlının bilinmez niçin var edildiği
Görünür gizlenemez Atatürk gibileri
Büyük mucizelerin açıktır delilleri
Kanıttır Corinne Lütfü'ye dedikleri
Ne para ne pul ne şan şöhretti asıl hedefi
İspat edilebilir değil burası yeri
Kendi söyledi en kutsal şeylerdi hedefi
Zamanında tamamladı her söylediğini
Hiç unutulmamalı onun şu dedikleri
Vicdanım söyledi yüklendiğim her görevi
Rab verdi en sarsılmaz kudreti yeteneği
Aksi inkârdır hem Yaratanı hem kendimi
Bende yok güçsüzlükle yetersizliğin izi
Var dersem inkâr ederim kendimi gerçeği
Kendimi düşünemezdim düşünmeden halkı
Ulusum söz konusu iken olamazdı aksi
Yaratıcı ona vermişti en kutsal görevi
Hiç kimse saptıramaz asıl olan gerçeği
Her yerde farklı ses fikirlerin bin biri
Padişahı uleması halifesi şeyhi
Yaratan istemese sıra ona gelir mi?
Halkın yaşam hakkı onunla müjdelenir mi?
İddiam şu ki geleceği o görüyordu
Gelecekten gelmişti ondan söz ediyordu
Ailesine zor anlattı son yolculuğu
Onlara dedi kurtaracağım yurdumuzu
Sanmam o sözden daha büyük söz olduğunu
O sözlerde açıktır niçin var olduğu
Ne padişah ne kral edemez öyle sözü
O sözü etmektedir onların emir eri
Dolmabahçe’de geldi ayrılmanın zamanı
Tekneye atladı yanında vardı yaveri
Düşman gemileri için tekrarladı sözü
Onlar gidecekler dedi geldikleri gibi
Altmış bir idi Boğaz’da düşmanın vapuru
Namluları padişahın sarayına doğru
Padişah halife olmuşlar düşmanın kulu
Atatürk'se çok net görüyordu kurtuluşu
Hareket Bandırma vapuruna doğru idi
Arkadaşları merak edip şu suali etti
Ordun silahın paran var mı yanıt yok idi
Ya başarı sorduklarınız olacak dedi
Vapur aranıp didik didik edildi
Onun başı bulutların da üstünde idi
Hareket güneşin doğduğu Samsun’a idi
Ayılırken acıklıydı vapurun da sesi
Ben her şeyi kafamda götürüyorum dedi
Vapuru arıyorlar ne bulabilirler ki
Arkadaşlarına çabaları boşa dedi
O görüyordu görünmeyecek şeyleri
Samsun’da altında arabanın ilkeli
Söyletiyor yaverine zafer türküleri
Tüm dünyaya meydan okumasının nedeni
Geleceği gördüğündendir kendi demesi
En mazlum insanların beşiğidir Anadolu
Bildiğim tek şey darda koymaz Allah mazlumu
Dünyada en aydınlık yoldur Türklüğün yolu
Allah’ı ile yaşar hayatı dolu dolu
Geleceği anlatmıştı yakın dostlarına
Gelecekte Hakan olacakmış başlarına
İnanılacak şey değil anlattıkları da
Üç arkadaşı şahit Selanik Olimpos'ta
Yedi sekiz temmuz bin dokuz yüz on dokuzda
Tanıklık etsin diye yazdırdı Erzurum’da
Şu beş olay gerçekleşecek dedi sırayla
Gerçekleşti devrimleriydi saydıkları da
Hayalperestlikle suçladılar Atatürk’ü
Buna şahittir Mazhar Müfit Bey’in günlüğü
Yazdırdı tarihin yıl ay ve gününü
Kendi ispat etti geleceği gördüğünü
Bir tek gerçek insan yeter de artar dünyaya
Atatürk olmadan bilirdi olacakları da
İlk güvencesiydi gerçekleşen Sakarya’da
Her söylediği gerçek oluyordu sırayla
Tüm yetkilerle seçildi Başkomutanlığa
Tam güvence verdi kazanmak için halkına
Zafer için hiç kapılmadım dedi kuşkuya
Perdenin arkasında karşısındaydı dünya
Düşmanı temizleyeceğim dedi tüm yurtta
Söyledikten sonra hareket etti Afyon’a
Haber yollamış barışmak için düşmanlar da
İzmir’de görüşürüz dedi bir kaç gün sonra
İzmir’e vardı dediği günde zamanında
Düşman kaçmış gelen olmadı Kemal Paşa’ya
Dünya durdukça batmayacak Türkün güneşi
Damarlarındaki asil kandadır yazısı
Odur bilimin RNA-DNA dediği
Çoğu insan bilmez söyleyeni söyleteni
Tutsak edilemez der oku bak kanlarını
Gören olmuş mudur kurtların köpekliğini
Kurda benziyor olması kurt etmez köpeği
Görünmüş şeymidir kurtların kula kulluğu
Hiç bir şeye değişmez Türkler özgürlüğünü
Almak istemez kimsenin yaşam haklarını
Görürüz ellerinden kanlar damlayanları
Dünya barışını bozan haçlı seferlerini
Hedefine yürürken engeldi düşmanları
Yendi Avrupa’nın en güçlü ordularını
Kafalardaki cehaletti asıl düşmanı
Onu yenebilmek fethetmekti tüm dünyayı
Göreve başladı düşmandan kurtulduğu an
İnsan olunamaz akıl hür vicdan hür olmadan
Akıl bilim miras ondan,ulusuna kalan
Ondan değerli var mı hazinesi olan
Halk Araplaşmıştı okuma yazma bilmezler
Nereye sürersen giderler hiç düşünmezler
Söylenenleri duyarlar hiç bir şey anlamazlar
Özde Müslüman değil de sözde Müslümanlar
İmparatorluk çökmüş taşımaz kendini
Yabani itler gelmiş yemek için leşini
İlk lokma Padişah Halife de ikincisi
Her şeyi verip kurtardılar cesetlerini
Düşmana sığındı Halifesi Padişahı
Ruhlarının boynundadır kölelik yuları
Türk kanı taşır mı öylelerin DNA'sı
Kasabın ardından yürümez kurbanlık boğası
Nutuk’ta bellidir onların ne oldukları
Durum o gün ney ise bugün de aynı
Dost sanılıp dost bilinen insanlık dünyası
Yurdumuza saçmakta yok oluş tohumları
Atatürk'tür yurtta dünyada barış isteyen
Bir el ki cennetten uzanmış dünyayı seven
O'dur dünyadaki her canlıyı eşit bilen
Hem kör hem sağırdır onu görüp duyamayan
İlkesi yaşatmak yaşamın en iyisini
Mutluluklar alsın ister acıların yerini
Kendisini düşünmezdi aşmıştı kendisini
Geleceğe aktardı arzuladığı şeyleri
Ölümsüz öğretmen olup aydınlattı halkını
Altı yüz yıllık arayı bir anda kapattı
Çocuklar öğretti annesini babasını
Uyandırmak güçtür uyuşturulmuş kafayı
Her şeyi o öğretti okumayı yazmayı
Bilim ve akıl ile ayakta dik durmayı
Yobazların elinden aldı Müslümanlığı
Taşınabilecek en üst zirveye taşıdı
Binlerce yıllık peçeyi kafadan çıkarttı
Görünen yüzler cennetten daha temiz daha aktı
Kötüler onlara kötü gözle bakanlardı
Her şeyi bilim ışıklarıyla aydınlattı
Gençlere emanet etti o mutlu ülkeyi
Şarkı türkü aldı ağıtların yerini
Halkını korur akıl ve bilim ilkeleri
Onun gibi ölümsüz onun söyledikleri
Tüm dünyayı teslim almış cehalet kâbusu
Türkü dünya ile barıştırmaktı arzusu
Bayramlarla coşup eğlensin ister ulusu
Yirmi üç nisanlardır cehaletin kâbusu
Ölümsüz insanın ölümsüzdür fikirleri
Gerçek olan şey akıldır bedenler değil ki
Bedenler her gün farklı bedenler değil mi ki
Akıl dün ne ise bugün de aynı değil mi?
Evrene geldik Allahın misafiri olarak
Birlikte yaşayalım ona lâyık olarak
Yaşama onun konuklarına saldırarak
Hoşnut edelim misafir gibi davranarak
Cehalet acımasızın en acımasızı
Bilimsiz gelişmez sonsuz olsa insan yaşı
Bir tek insandır dünyaya yapan düşmanlığı
Onu da yok edecek Atatürk'ün insanlığı
Kayıt Tarihi : 4.8.2012 20:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)