Atatürk - 10 Kasım Şiiri - Cem Karadeniz

Cem Karadeniz
179

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Atatürk - 10 Kasım

10 Kasım 1938. Yüzyılların ötesinden gelen bir çığlığın, kendisini bin yıllar sonrasına taşıyacak o devasa koridora açıldığı o gün. Düşüncenin kanat takıp uçtuğu, engin bir sevda düşüyle gökyüzünün çalkalandığı o gün. O bitimsiz mavi anlatı.
Ve o 10 Kasım’ın 61 yıl sonraya yansıyan mavi ışıldayışlı gözlerindeki gerçe.
Zaman zaman dindiğim fırtınalarda, kimi gün söküldüğüm aydınlıkta, bazen de ısındığım kavgamda mavi bir ayrıntı adı yankılandıysa eğer, eğer sonsuzluğa kanat çırpan o martıya gebeyse zaman ve dudaklarda bayraklaşan O’nun adıysa eğer, demek ki her 10 Kasım’a umudu yayan her bir tören, her bir insan, her birinde taptaze bir bahar sabahı esintisince yepyeni başlangıçlar yaymış halkın dingin düşlerine ve o umut açmış düşlerin gerçeğe döndüğü anların kapısını.
Bugün 61 yıl sonra Ata’yı anarken bizce önemli olan Zübeyde Hanım’ın oğlu, vaktiyle 70/75 kilo ağırlığında ve 1.75 kadar boyunda olan ve 10 Kasım 1938’de aramızdan ayrılan bu ölümlü insanı hatırlamaktan çok O’nu göremeyen kuşakların, yüz milyonlarca Türk’ün daha yıllar boyu bağlılık duyacakları, ulusça daha yıllarca bir ışık kaynağı olarak kendisine başvurulacak olan varlık, “Ölümsüz Devlet Adamı Atatürk” ya da “Düşünceler, ilkeler, amaçlar ve inançlar için kavgalardan kurulu manevi varlık olan Atatürk” olmalıdır.
İşte bizi devlet adamı Atatürk’ün karşısına götüren gerçek budur…
Yani Atatürk Safiye Hanım’ın değil de Hamiyet Hanım’ın sesini daha çok beğenseydi, çocukluğunda karga kovalamamış, parklarda oynamış olsaydı yahut fasulye ve pilavı değil de pırasa ve baklavayı daha çok sevseydi, kısacası etten ve kemikten kurulu, çoktan ölmüş Mustafa Kemal’in tercihleri şöyle değil de böyle olsaydı, biz Atatürk’ü yine aynı ölçüde sevecektik.
Biz fizik Mustafa Kemal’in bu tercihlerini öğrenerek Atatürk’e biraz daha yaklaşmadık ve O’nu daha yakından tanımış olmadık.
Ya ne oldu?
Uzun süren bir savaştan yaralı, yorgun ve fakir çıkmış bir milleti aydınlık yola yöneltmiş olan, yaptığı devrimler ve attığı adımlarla gelecekteki ilerleme ve gelişmenin temellerini atan ve şartlarını hazırlayan Atatürk’ü tanıdık.
10 Kasım’da hepimize düşen görev geriye dönüp bir bakmak ve dürüst ve samimi olarak nerede bulunduğumuzu görebilmektir.
61 yıldır her 10 Kasım’da söylenegelen her şeyi bir buket yapıp bizden öncekilere sunalım. Sonra bir bakalım. O buketin bıraktığı boşluğa biz neler koyabileceğiz. Bakalım o boşluğun hakkını verebilecek miyiz?
Ebediyete akıp giden 61. yıldönümleri beklemeksizin, her yıl bir buket yapmalı arda kalanlardan ve daha büyük bir buket için kolları sıvamalıyız.
“Bugün O’nun için ne yaptım? ” sorusunu kendimize sormalı, dün, yarın ve tüm günlere yaymalıyız bu bitmez senfoninin berrak ezgisini…
O halde haydi bizi ülkemin aydınlık geleceğine götürecek yola hep birlikte çıkalım ve haydi karanlığın tabutuna bir omuz da biz verelim. Ki gün ışısın dalga dalga ki sonsuzluk aksın ılık ılık, ki koşalım haydi 10 Kasım trenine yetişelim. Acıların, yıkıntıların üzüntüsünü karanlığı garda bırakıp temiz bir geleceğe yollanalım hep birlikte.
Bir kez daha yaşayalım o ince ayırdı;
“Ne mutlu Türk olana.” değil, “Ne Mutlu Türk’üm Diyene! ” diyelim ve öylece haykıralım karanlığın üstüne…

Cem Karadeniz
Kayıt Tarihi : 25.7.2005 21:41:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Tuğba Zeybek
    Tuğba Zeybek

    çok güzel bir yazı olmuş yüreğine sağlık...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Cem Karadeniz