huzurun türbülansına giriyorum, uykusuzluklar batıyor tenime
şefkatin suyuyla yıkanmış ellerin
gövdemi tutup başka ülkeleri gezdiriyor
nedensiz değil bu ateş yükselmeleri, can ağrısı
yer çekimine inat yüreğimdesin
zaman kaybetmeden iç kanamalarımın çığlığına gel
Ben en çok senin gülüşünü özledim.
Ekmeği aramaz oldum gülüşün kadar.
Sen güldüğün zaman gül reçeli damlar dudaklarından.
Ben en çok adımı senden duymayı özledim.
tenimi çamurdan evlere demir sesinle kilitlediğin günlerde
özledim kırık dökük sevişmelerini
hava boşluğumda gün geçtikçe arttı damarlarıma sürülen ağrı kesiciler
seni korkutan her şeyin içinde biraz ben vardım.
Dokunuşlarınla dağılan yanlarımı düzeltiyor, ışıyan bakışlarınla iyileştiriyorsun.
Ellerin merhametin memleketidir, avuçlarına sığınan yarsız yurtsuz mülteciyim.
Ruhum vücudunda yatıya kalsın, üşüyorum beni elinin dışında bırakma ey sevgili.
Yanından ayrılınca öğrendim kendime giden yolu, adım isminde anlamını buldu.
Gideceğin çoktan belli çünkü benimleyken;
Kaçarken toparlaması kolay kısa cümleler kuruyorsun
o yüzden böyle soğuk anlamını ısıtamayan kelimelerden seçiyorsun cümlelerini
çünkü sen kendini sevmiyorsun...
Sonbahardı geldiğin, ekimin bilmem kaçıydı, mevsim serindi ama sıcacık düştün aklıma.
Ekşimeye yüz tutmuş yüzüme yanağını sürdün, yüzümde karanfil yaprakları koştu.
Virgül koyduğum hayatımın şiirleşen cümlesi, seni çağırmak roman yazmaya benzer.
İçimde saklıyorum her halini herkesten, fakir çocuğun yamasını sakladığı gibi.
Seni sevmek Tanrının bana sınavıydı.
Baştan aşağı sevdiğim doğruydu.
Ama senin yanlışların bütün doğrularımı götürdü.
Ben yine aşkta sınıfta kaldım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!